1978 yılında, 40 Kuşağının kült şairi Enver Gökçe ile Seyranbağları Huzur Evinde Yedi, sekiz kez görüşme yapmış ve şiiri üzerine bir tez hazırlamıştım.

1978 yılından 40 yıl sonra, (2019 yılında) gönlüm el vermemiş, büyük şairimiz üzerine aşağıda kapak fotoğrafını paylaştığım inceleme kitabımı çıkarmıştım. (Akademik makalelerin de yer aldığı “Unutma Sen Şu Bitmeyen Kavgayı” adlı inceleme kitabımı)

Bu kitabımın önsözünde, büyük acılar çekmiş şairimiz için, toplumcu gerçekçi edebiyatımızın da simgesi olması nedeniyle adına bir şiir ödülü açma projemi, şair, yazar ve Öyküşiir Dergisi’nin sahibi İbram Erdem’le paylaşmış ve 2019 yılı sonunda, “Enver Gökçe-Toplumcu Gerçekçi Şiir Ödülü” projemizi hayata geçirmiştik. Bu Yarışma kapsamında, 2020 yılı için ilk ödülümüzü, şair NİHAT BEHRAM’a, ardından da 2021 yılında da ödülü şair Mevlüt Asar’a vermiştik. Bu iki ödül için edebiyat çevrelerinden hiçbir olumsuz değerlendirme almamıştık.

enver-gokce

Bu iki ödülden sonra, 2021 yılında, Öyküşiir Dergisinin sahibi İbram Erdem’i kaybettik. Bu kayıptan sonra, Öyküşiir Dergisi hukuki dönüşümler yaşadı. Ancak Derginin ödül sekreteryasından sorumlu kişisi, İbram Erdem’in ölümünden önce de sonra da, Avukat arkadaşımız Zeynal Gül idi. Yani Vefattan önce de, vefattan sonraki hukuki dönüşüm sonrasındaki süreçte de, Zeynal Gül sekreteryayı yürütüyor/du.

Ben hem Jüri üyesi olarak, hem de ödül kurucu üyesi olarak, 2022 yılı ödül çalışmalarına yoğunlaşmışken, birkaç ay bir sessizlik oldu. Ben dergi yönetimini arıyorum, Ödül sekreteri Zeynal Bey’i arıyorum; ödül akışına ilişkin hiçbir açıklama yok, hiçbir bilgi yok. Tam bir sessizlik. Dört ay sonra derginin son sayısını elime aldığımda ne göreyim: Tam bir şaşkınlık, tam bir vefasızlık; hem de şöyle böyle değil, ‘sen de mi Bürütüs’ dedirten, akıllara ziyan bir VEFASIZLIK. Kurucu Jüri üyesi olarak beni jüriden ve projeden çıkarmışlar. Bununla kalsalar iyi: Zerrin Taşpınar’ı çıkarmışlar, Arzu Akçiçek’i çıkarmışlar, daha da vahimi; anma toplantılarının bütün yükünü taşıyan Mehmet Özer dostumuzu da çıkarmışlar. Kendime yapılan vefasızlıktan çok, Enver Gökçe dostu Mehmet Özer’e yapılan vefasızlığa üzüldüm.

Durum bununla kalsa iyiydi. Biz bu insan vefasızlığına yine de sükut kaldık ve bu arkadaşlarımızın 2022 yılı için ne yapacaklarını görmeyi bekledik. Dergi sekreteryası ve yeni seçilmiş beş kişilik jüri’nin birkaç gün önce açıkladığı dillere destan ödül seçimini sosyal medyadan öğrenince, şaşkınlıktan küçük dilimizi yuttuk.(ki bu jüri içinde çok değerli bir akademisyen kardeşim Hatem Türk de var ve kendisinin bu seçimde hiçbir dahli olmadığını düşünüyorum.) Yeni Jürinin, 2022 yılı Enver Gökçe-Toplumcu Gerçekçi Şiir Ödülü’nü, POST-MODERN ŞİİR ANLAYIŞINA SAHİP OLAN ŞAİR EMEL KOŞAR’IN, ‘MİMOZA YANGINI’ İSİMLİ ŞİİR KİTABINA VERDİĞİNİ ÖĞRENDİK. Emel Koşar’ın şairliğine bir

diyeceğim yok. Sözcüklerle oynamasını biliyor; ancak adı geçen şaire, Enver Gökçe-Toplumcu Gerçekçi Şiir Ödülü verilemez. Çünkü, bütün şiirlerinde, kişinin bireysel dünyasını post-modern bir üslupla dile getiren Koşar’a, kendi tarzında başarılı olsa dahi, toplumcu gerçekçi - Enver Gökçe ödülü verilemez. Bu Enver Gökçe’ye saygısızlıktır. Önce Enver Gökçe'nin şiirini okuyun, sonra bir de Emel Koşar'ın şiirini okuyun; ne dediğimi anlarsınız. Açıklama sonrası beni arayan ve isyanını dile getiren toplumcu gerçekçi şair Şerif Temurtaş’ın ve diğer şairlerin isyanını hafife alamazsınız.

"Efendim, sekreterya duyuruyu iyi yapamamış, sadece üç kitap katıldı yarışmaya, bu üç kitaptan en iyi olanına ödül verdik.” diyemezsiniz. Bu Enver Gökçe’ye haksızlıktır. Katılım yoksa, toplumcu gerçekçi şiir ve şair yoksa ödül o yıl için iptal edilir, verilmez. Ayrıca katılım da gerekmez.