Bir süredir hemen herkes 1982 faşist darbe anayasasının değiştirilmesini ya da yeni, sivil bir anayasa yapılmasını dile getiriyor, ancak ne yazık ki 30 yıldır hala bu utanç verici anayasa ile yaşıyoruz. 2011 yılında yapılan milletvekili seçimleri sonrasında meclis yeni anayasa için harekete geçti, komisyonlar kuruldu. Geçen sekiz aylık sürede alınan pek bir yol olmasa da, ülkedeki antidemokratik uygulamalar giderek yaygınlaşsa da biz kapsamlı bir anayasa değişikliği ya da yeni, sivil bir anayasa için umudumuzu korumak istiyoruz. Hukukçu olmasak da, bir yurttaş olarak yeni anayasa konusunda önemli bulduğumuz noktaları maddeler halinde sıralayarak çorbada bizim de tuzumuz bulunsun istedik. Anayasa ile birlikte değişmesi gereken yasaları da ele aldık.

 

- Öncelikle yeni anayasanın, bu ülkede yaşayan herkesin kendini içinde bulduğu, dışlandığını düşünmediği, “benim anayasam” diyebileceği bir anayasa olması gerekir. Her etnik kimliğin, her inancın ve inançsızların, tüm cinsel kimliklerin, gençlerin, çocukların sahip çıkabileceği bir anayasa olmalıdır.

 

- Anayasa hiçbir etnik kimliğe vurgu yapmamalı, Türkiye’de yaşayan tüm etnik kimlikleri kucaklayabilmelidir. Türkiye’yi ortak bir gelecek hayali etrafında bir arada tutabilmek, herkesin kendini eşit biçimde içinde hissedeceği bir kimlikle olanaklıdır. Bu da “Türkiyeli” kimliği olabilir.

 

- Anayasa olabildiğince kısa ve öz olmalıdır, ayrıntılara girmemelidir. Ayrıntılar genel olarak bazı kesimleri dışarıda bırakır ya da bazı yasaklar getirir.

 

- Anayasada değiştirilemez hükümler olmamalıdır. Mevcut anayasanın değiştirilemez ilk üç maddesi 12 Eylül darbe anayasasının ürünüdür. Anayasada değiştirilemez maddelerin olması halkın iradesine ve demokrasiye aykırıdır. Değiştirilemez maddeler konusunda ısrarlı olunacaksa, hiç olmazsa tek bir madde ile sınırlandırılmalıdır. Bu madde 1924 ve 1961 anayasalarında olduğu gibi “Devletin şekli Cumhuriyet’tir”.

 

- Anayasa insan odaklı olmalıdır. Devleti değil insanı temel almalıdır.

 

- Tek Devlet, Tek Bayrak, Tek Millet, Tek Dil anlayışı ile toplumdaki farklı renkleri yok eden tektipleştirme politikaları terk edilmelidir. Tek Devlet ve Tek Bayrak konusunda genel olarak bir anlaşma olmakla birlikte, Tek Millet ve Tek Dil anlayışı yeni anayasada yer almamalıdır. Türk Milleti yerine Türkiye’de yaşayan herkesi içine alacak bir kavram kullanılmalıdır. Örneğin Türkiye Toplumu. Ayrıca Türkçe’nin yanında, her bireyin kendi ana dilini öğrenme, konuşma ve ana dilinde eğitim yapabilmesi önündeki engeller kaldırılmalıdır.

 

- Anayasada düşünce özgürlüğünü engelleyen tüm maddeler kaldırılmalı, şiddet içermemek ve şiddeti doğrudan övmemek koşulu ile tüm görüşlerin yazılı ve sözlü olarak serbestçe ifade edilebilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. TMK, 301 vb. düşünce özgürlüğünü engelleyen yasalar kaldırılmalıdır.

 

- Yerel Yönetimler güçlendirilmeli ve yetkileri arttırılmalıdır. Böylece yurttaşların yönetime katılmaları ve demokrasinin tabana yayılması sağlanacaktır.

 

- Çalışma yasasında emek ve emekçilerin hak ve özgürlüklerini sınırlayan maddeler değiştirilmeli, esnek çalışma ve taşeronlaşma gibi antidemokratik maddeler kaldırılmalıdır. Çalışanların örgütlenme hakları ve tüm çalışanların grevli, toplu sözleşmeli sendikal hakları sağlanmalıdır.

 

- Eğitim sistemindeki eşitliğe aykırı, antidemokratik maddeler kaldırılmalı, üniversiteler özerk hale getirilmeli, 12 Eylül ürünü YÖK lağvedilmelidir. Ders kitaplarındaki her tür ırkçı, ayrımcı ifadeler çıkarılmalı; tarih kitapları “resmi tarih” değil, gerçek tarih anlayışı ile yazılmalıdır. Eğitim her aşamada parasız olmalıdır.

 

- Laiklik demokratik ve özgürlükçü bir anlayışla uygulanmalı, diyanet işleri kaldırılmalı, alevi yurttaşlar ile gayrimüslim yurttaşların inanç ve ibadet özgürlüğü sağlanmalı, Cem evleri yasal statüye kavuşturulmalı, din dersleri zorunlu olmaktan çıkarılmalıdır. Devlet inançlar karşısında “kör” olmalıdır.

 

- Seçim sistemi değiştirilmeli, halkın iradesine engel koyan %10 barajı kaldırılmalıdır. Siyasi partiler yasası yeniden düzenlenmelidir.

 

- Anayasada doğanın korunması ve doğanın en az insan kadar önemli olduğu vurgulanmalı ve gelişimin doğaya zarar vermeden gerçekleştirilmesi zorunluluğu ifade edilmelidir.