Maç öncesindeki atmosfere baktığımda, çevremdeki arkadaşlarım dahil ben de Fenerbahçe adına umutlu değildim açıkçası. Son zamanlarda camianın kazanma ruhu öyle bir alıp gitmişti ki başını, teknik ekip ve oyuncu grubunun psikolojik olarak büyük takım refleksini gösteremeyeceğini düşünüyordum, düşünüyorduk.

Maç sabahı 'Pazar kahvaltısı' esnasında her Fenerbahçelinin aklında derbi vardı ancak maçın gidişatına dair ya da bu özel günün atmosferini yaşayabilme coşkusu çok az vardı. Saatler ilerledikçe, maç havası hepimizi içine çekmiş olmalı ki yine, yeniden Fenerbahçe'nin Fenerbahçe olduğunu hatırlayarak kendisine sarıldık.

Fenerbahçe ilk yarıya öz güvenli ve orta saha üstünlüğünü de ele alarak iyi başladı ancak son zamanlarda bir Fenerbahçe ritüeli olarak kabul edebileceğimiz kontra ataktan yenen gol planları bozdu. Gol sonrası, ''Fenerbahçe acaba psikolojik olarak bir çöküş yaşar mı?'' sorusu akıllara gelse de belki de bu sezon gördüğümüz ilk büyük takım refleksini sergiledi takım. İrfan Can'ın müthiş pası ve Mesut Özil'in son derece bilinçli vuruşu ile skor dengelendi. Mesut Özil'in yaptığı son vuruşa özellikle dikkat ettim, Muslera'nın dizlerini yere eğmesiyle birlikte topu Uruguaylı kalecinin ters tarafına ve nasıl olsa yere atlamaya hazır dediği an o noktadan yukarıya doğru vurdu. Herhalde bir dünya yıldızından da bu vuruş beklenebilirdi.

İkinci yarının başında Fenerbahçe ufak bir kıpırdanma yaşasa da galibiyete rağmen Vitor Pereira'ya eleştiri getireceğim ki sen 90 dakika boyunca oyuncu değişikliği yapmak için neyi bekledin? Anlamış değilim. Galatasaray'ın yoğun baskısı ikinci yarı çok net hissedildi ve Fenerbahçe oyundan düştü.

Tüm tartışmalı kararlar bir yana, hakemin Fenerbahçe lehine vermediği çok net bir penaltı pozisyonu var. Diğer pozisyonları es geçerek söylüyorum ki en net olanı Berisha'nın sağ taraftan içeri girmeye çalışırken Galatasaraylı oyuncunun eline net biçimde top çarptı. VAR devreye dahi girmedi hakeza maçın sonlarına doğru Marcao'nun Berisha'ya orta saha civarında yaptığı bir müdahale var, VAR incelemesine dahi gidilmedi. Neyse, her şeye rağmen saha içinde kalmayı yeğlerim.

Galatasaray cephesinde özellikle Marcao'nun harika bir performans sergilediğini söylemek gerekiyor, Kerem Aktürkoğlu'nun da çabası ve gelişimi bence sarı kırmızılı taraftarları mutlu eder. Dün ilk kez Galatasaray cephesinde van Aanholt'un da bir şeyler yapmak istediğini sahada çoğu yere ayak bastığını gözlemledim.

Fenerbahçe'de ise Berisha'nın mücadelesini yeterli bulmadığımı söylemek istiyorum. Topla ne yapacağını pek bilmiyor ve fizik gücü olarak henüz benim beklediğim seviyede değil. Kim Min Jae inanılmaz bir performans sergiledi. Maçı bırakıp tek başına Min Jae'yi izlemelik bir mücadeleydi hakikaten. Tek başına duvar oldu diyebiliriz. İrfan Can Kahveci'nin ilk yarıda ortaya koyduğu sorumluluk ve Mesut Özil'in ise ilk defa ''İşte Özil bu.'' dediğimiz bir performansını gördüm, şahsım adına...

Son olarak, Crespo'nun son dakikada oyalanmadan, kafasındaki hedefi net biçimde gerçekleştirerek yaptığı sert vuruş sanırız ki Fenerbahçe taraftarlarının içindeki birikmişliğin vuruşuydu. O vuruş ve o gol, içeride biriken enerjinin zincirlerini kırarak özgür kaldığı bir noktaydı.

Şüphesiz her Fenerbahçeli haftanın keyfini çıkarmalı, takımıyla bir kez daha onur ve gurur duymalı.