Ekin Karaca - BİANET

Kuzey Kıbrıs'ta askerlik yapan ve "birliğinde hoşnutsuzluk yarattığı" iddiasıyla disiplin koğuşunda yedi günlük hapis cezasına çarptırılan Uğur Kantar, burada gördüğü işkence sonucu hayatını kaybetmesinin ardından Genelkurmay Başkanlığı, yaşananlarla ilgili bir açıklama yaptı.

Genelkurmay tarafından yapılan yazılı açıklamada "münferit" olarak değerlendirilen olayın basına yansıyış şekli şu sözlerle eleştirildi:

" (...)  maksatlı kişi ve çevreler tarafından münferit olayların genelleştirilerek, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensuplarının büyük bir bölümüne teşmil edilme gayretleri ve buna benzer olayların devamlı gündemde tutularak vatandaşlarımızı TSK'dan ve yükümlüleri vatan hizmetinden soğutma ve TSK'yı tartışmalar içine çekme çabalarının, ülkesini gerçekten seven değerli ve sağduyulu halkımızın vicdanlarında akamete uğratılacağına ve halkımızın, içinden çıktığı bu milli ordusuna daima destek vereceğine gönülden inanılmaktadır."

Uğur Kantar'ın 25 Temmuz 2011'de Tümen Disiplin Ceza ve Tutukevi'nden çıkış işlemleri yapılırken sara hastalığı nedeniyle rahatsızlandığı iddiasına yer verilen açıklamada, Kantar'ın şiddete maruz kaldığı yönünde herhangi bir ifadeye yerilmemesi dikkat çekiyor.

"Doktorlar yanlış yönlendirildi"

Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamasını bianet'e değerlendiren Kantar ailesinin avukatlarından Teoman Özkan, Genelkurmay'ın açıklamasıyla 25 Temmuz tarihinde Kıbrıs'ta hazırlanan ve Personel Binbaşı ve Kurmay Albay imzalarının yer aldığı mesaj formundaki ifadelerin aynı olduğunu söyledi.

Söz konusu mesaj formu yoluyla doktorların ve kamuoyunun yanlış yönlendirildiğini söyleyen Özkan, o formda da "sara hastalığı" yazıldığını, oysa darptan, susuzluktan ve güneşte bırakılmaktan dolayı Uğur'un fenalaştığını ifade etti.

Uğur'un "sara hastalığı" nedeniyle rahatsızlandığı gibi yanlış bir bilgi verilmeseydi doktorların da yanlış yönlendirilmemiş olacağına dikkat çeken Özkan, bu sonuçların yaşanmayacağını söyledi.

"Madem epilepsi, o zaman neden iki gardiyan tutuklandı?"

"Genelkurmay'ın hala "epilepsi benzeri kasılmalar" nedeniyle hastaneye kaldırıldığını söylemesi, kendi ayıbını açığa çıkartmasından başka bir şey değil" diyen Özkan, Uğur'un darp edildiğinin, vücudundaki darp izlerinin açık olduğunu, sara hastalığı nedeniyle bir kasılma olsa doktorların bunu rahatlıkla tespit edebileceğini söyledi.

Hem askerliğe başlarken, hem cezaevine girerken Uğur'un sağlıklı olduğunun bilindiğini sara hastalığı gibi bir rahatsızlığının kesinlikle olmadığına dikkat çeken Özkan, "Diyelim sara hastalığından kaynaklanan bir durum vardı, o zaman neden personel sorgulandı ve iki gardiyan tutuklandı" sorusunu yöneltti.

"Özür dilemek TSK'yı küçültmez"

"Aile, özür dilenmesini istiyor. Ancak Genelkurmay böyle bir adım atmadığına göre, herhalde olayda kendi kabahatleri olduğunu düşünmüyorlar" diyen Avukat Özkan, olayın "münferit" olduğunu düşünmediklerini, ama "münferit" dahi olsa, Genelkurmay'dan "Bize teslim ettiğiniz evladınıza sahip çıkamadık, özür dileriz" şeklinde bir açıklama yapılması gerektiğini söyledi.

Böyle bir açıklamanın Genelkurmay'ı veya TSK'yı küçültmeyeceğini, aksine, yanlışın üstüne gidildiğinin görülmesinin TSK'ya güveni arttıracağını düşünen Özkan, özür dilense de dilenmese de her halükarda tazminat davası açacaklarını ifade etti ve ekledi: "Bizim insanları askerden soğutmak gibi bir kaygımız yok. Ancak olumsuzluklar varsa bunların üstüne gidilmesi lazım."