Dünya’da bir milyardan fazla kapalı devre güvenlik kamerası (CCTV) var. Kesin rakamlar bilinmese de, bunların %54’ünün, yani yaklaşık 540 milyon tanesinin Çin’de kurulu olduğu düşünülüyor. Kaba bir hesapla Çin’de 1.000 kişi başına 373 güvenlik kamerası düşüyor. [i]

Comparitech adlı firmanın yaptığı araştırmaya göre incelenen en kalabalık 150 şehir arasında en fazla sayıda kapalı devre güvenlik kamerası 465 bin 255 adet ile Çin'in Taiyuan şehrinde bulunuyor. İstanbul ise 109 bin adet kamera ile ilk 50'nin içerisinde 42. sırada yer alıyor.[ii]

Türkiye’de MOBESE adıyla da bilinen binlerce güvenlik kamerasını 7/24 izleyecek bir insan kaynağı bulmak elbette mümkün değil. Bu yüzden sadece bir şeyler ters gittiğinde incelemek üzere bu kameraların görüntüleri kaydedilerek arşivleniyor.

Arşivleniyordu demek daha doğru çünkü yapay zeka ve buna bağlı olarak yüz tanıma sistemlerindeki teknolojik gelişim bu durumu değiştirmek üzere. Artık yapay zeka teknolojisi sayesinde, güvenlik kameralarıyla ‘şüpheli davranışlar’ anında belirlenebiliyor ve uyarı veriyor. Sanki her kameranın başına bir güvenlik görevlisi varmış ve kameranın çektiği görüntüleri 7/24 göz kırpmadan izliyormuş gibi.

ACLU (American Civil Liberties Union) tarafından hazırlanan yeni bir raporda yapay zeka teknolojisi ile milyonlarca gözetleme kamerasının kitlesel uyanışının altı çiziliyor. Raporda videodan veri toplamanın kolay ancak bu verilerin incelenmesinin maliyetinin oldukça yüksek olduğu belirlendikten sonra; yapay zeka ile birlikte artık bu maliyetin hızla düştüğü gösteriliyor. Günümüzde büyük ölçüde izlenmeyen güvenlik kameralarının çektiği görüntüler, önceden tanımlanan hareketleri ve nesneleri hemen tanıyan ve yetkililere haber veren bir sisteme dönüşüyor. [iii] Kısacası, güvenlik kameraları, gözetim kameralarına hatta güvenlik görevlilerine dönüşüyor.

Örneğin, belirli sayıda bir araya gelen, kucaklaşan, kavga eden, sigara veya içki içen insanlar gibi önceden tanımlanan ‘anomaliler’ ya da yanlış yöne giden bir araba veya garip bir saatte aylak aylak dolaşan bir kişi gibi olağanlığa aykırı ‘sapmalar’ akıllı kameralar tarafından anında tespit edebiliyor. Sadece bu kadar da değil. Bu gözetim kameraları bir kişinin duygusal durumunu ya da yüz ve vücut mimiklerinden karakterine yönelik çıkarımlar da yapabiliyor. Geçmiş görüntüleri tarayarak, kıyafete hatta ten rengine göre arama yapılabiliyor ve saatlerce süren görüntüler kişiler ve nesnelerin olduğu birkaç dakikalık bir klibe dönüştürülebiliyor.

guvenlik-kameralari-ve-yapay-zeka

Son birkaç senedir Çin’de bu teknoloji yoğun olarak kullanılıyor. Bu gözetleme kameralarındaki verileri de kullanan bir derecelendirme sistemi, tüm vatandaşların hareketlerini analiz ederek onlara bir puan belirliyor. Kentsel Vatandaşlık Puanı (UCS) adı verilen bu puana göre, insanların seyahat edip edemeyeceklerine, bankadan kredi alıp alamayacaklarına, hatta çocuklarını hangi okullara gönderebileceklerine karar vermek için kullanılıyor. UCS, iyi bir iş sahibi olmak ve trafik kurallarına uymak gibi onlarca faktörün göz önüne alınmasıyla bireyin "politik uyumu" üzerine kuruludur. Yerel mahkemelerdeki yargıçlar, hangi gerekçeyle mahkemeye çıkmış olursa olsun her vatandaşı sıfırdan 500 puana kadar bir ölçekte değerlendirir: örneğin, birisi karşıdan karşıya geçmek veya internette yalan haber göndermek gibi bir suç işlerse; veya başka bir suç soruşturması sırasında kimliğini gizlemeye çalışırsa; ya da polis tarafından "düşük ahlaki standartlara" sahip olarak etiketlenmiş ise bu puan düşer. [iv]

Çin’de yapay zeka destekli gözetim kameralarının kullanılması yeni değil. Hatta Covid-19 Pandemisi’nde Çin’deki filyasyon işlemleri için bu kameralar yoğun bir şekilde kullanıldı. Ancak insan haklarını tanımayan otoriter bir yönetim için oldukça işlevsel olan bu sistemler, demokratik yönetimlerin de ilgisini çekiyor. Başta ABD olmak üzere Batı devletleri de bu kameralar için oldukça talepkar. Nitekim bu ülkelerdeki güvenlik kameraları da hızla ‘akıllı’ hale geliyor.

Bu duruma en büyük itiraz ise insan hakları alanında çalışan sivil toplum örgütlerinden geliyor. Çünkü yapay zeka destekli güvenlik kameraları, vatandaşlarda her an her yerde gözetleniyor hissi yaratıyor. Halkın içinde anonimliği kaybetmenin, insanların davranış biçimini değiştireceği düşünülüyor. Örneğin, insanlar, bir protestoda ya da siyasi bir etkinlikte ya da yolda kendi halinde yürürken sadece mavi bir tişört giydikleri için veya belirli bir ırka, cinsel yönelime ya da yaşa sahip oldukları için fişlenip fişlenmediklerinden asla emin olamayacaklar. Yapay zeka güvenlik kameralarını gözetim kamerası haline getiriyor.

Teknoloji, devletlerin insan haklarını desteklemek ya da ihlal etmek için kullanabilecekleri bir araçtır. Bugün ister otoriter ister demokratik ya da yarı-demokratik olsun devletler teknolojiyi bir tür suç izleme ya da önleme aracı olarak görüyorlar. Vatandaşların davranışlarını izlemek ve yasalara veya politikalara uyduklarından emin olmak için yüz tanıma sistemleri ve veri madenciliği gibi teknolojileri kullanıyorlar. Yapay zeka teknolojisi ile birlikte bu gözetleme başka bir seviyeye ulaştı. Neredeyse her bir kamera bir güvenlik görevlisi haline geldi. Eminim George Orwell bile bu kadarını hayal etmemiştir.

[ii] Dünyada en fazla güvenlik kamerasına sahip şehirler: İstanbul ilk 50'de, https://tr.euronews.com/2020/07/25/dunyada-en-fazla-guvenlik-kameras-na-sahip-sehirler-istanbul-ilk-50-de

[iii] The Dawn Of Robot Surveıllance AI, Video Analytics, and Privacy,

https://www.aclu.org/report/dawn-robot-surveillance,