Felsefenin ekmeği yoktu, ekmeğin
Felsefesi. Ve sahipsiz felsefenin
Ekmeğini, sahipsiz ekmeğin felsefesi yedi.
Ekmeğin sahipsiz felsefesini
Felsefenin sahipsiz ekmeği.
Ve yıkıldı gitti Likya.
Hala yeşil bir defne ormanı altında.
Melih Cevdet ANDAY

Siyasetin en tepesindeki kişinin yani bugün itibariyle tek adamın kendisini dinlemeye, izlemeye gelen taraftar kitlesine kimi zaman çay kimi zaman başka bir ihtiyaç maddesi dağıttığına defalarca tanık olunmuştur. Genelde seçim öncesi bu tür dağıtılan sadakalar haber olur ama çoğunlukla kanıksanmış olmasından olsa gerek normal bir durum gibi algılanıyor. Sadaka demişken sözlük anlamına bir bakalım: "dilenciye verilen para", ikinci anlamı ise; "dinsel inanışla, yoksullara yardım olarak karşılıksız verilen şey"dir.

Türk Dil Kurumunun sadaka tanımından hareketle en tepedeki "hazretin" etrafına toplanan kalabalığa dilenci muamelesi yaptığını düşünmek tek adama karşı "ayıp" olur sanırım, geriye yoksullara karşılıksız verilen yardım tanımı kalıyor ki, bu da gelen kalabalığın yoksul ve yardıma muhtaç ahali olduğu fikridir. Bu fikir de yoksulluğun kabulü anlamına geldiğinden "Avrupa bizi kıskanıyor " tezini çürütür. Sadaka dağıtma işi sadece seçim mitinglerine özgü değil, bir afet nedeniyle bölgeye gidildiğinde oradaki vatandaşa doğru atılan bir şey olarak da karşımıza çıkıyor. Ayni sadakanın yerini maddi olanı almaya başladı. Açıktan dağıtılan paraları, edilen lafları televizyonlar sayesinde görmeye başladık. Çocuklara oyuncak, futbol topu yerine para dağıtıyor Cumhurbaşkanı. Yoksulluğun hangi boyutlara geldiğini çok iyi bildiğinden olsa gerek en büyük para 200 liralık banknotlar tek tek çocukların ellerine tutuşturuluyor. Bu görüntüler kimseyi rahatsız etmiyor aksine görülsün bilinsin isteniyor adeta. Tam da sadakanın dinsel anlamına göre bir hareket. Veren el. Merhametin eli. Bu el gözümüze gözümüze sokularak bizden de "rızalık" isteniyor. Arada bir yetişkin vatandaş dağıtılan parayı kaptığında ise ayıplanıyor. "Ayıp"(!) Ayıp! nerede?

Okullarda bir öğün ücretsiz ve sağlıklı yemek verilmesi için çalışma yürüten Ekmek ve Gül kadınlarının ve duyarlı medyanın okul önlerinde velilerle yaptığı görüşmelerde çocuklarının beslenme çantasına bir simit biraz peynir koyamadıklarını kantinden alışveriş yapsınlar diye harçlık veremediklerini, verdikleri 5, 10 liraya hiçbir şey satın alamadıklarını görüp duyuyorduk... Ekmek ve Gül'ün bu çabası halkta karşılık bulunca muhalefetin de sahiplenmesini beraberinde getirdi. Tek adam yönetimi çaresizce kısmi adımlar atmak zorunda kaldı. Depremin felaket, felaketin trajediye dönüşmesinin ardından dikkatlerden uzak kalan bu beslenememe vakası devam ettiğinden dağıtılan 200 liralık sadakanın büyüklüğü (!) az değildir doğruyu söylemek gerekirse.

Bir başka mesele de bu paralar kimin cebinden çıkıyor. Şahsi parasını dağıtıyor ise mesele yok deyip geçilecek bir durum mudur? Sayın Cumhurbaşkanının yaşındaki emekliler bayramda bile torunlarına toplamda 200 liralık harçlık verememenin ezikliğini yaşarken bu yaman çelişkiyi neyle açıklamak gerekiyor? Emeklinin kendisine zamlanarak verilecek 2000 liralık ikramiyenin/sadakanın ne kadarını torunlarına dağıtacağı da merak konusu olsa gerektir. Emekli, önümüzdeki şeker bayramında bu paraya kaç kg şeker, çikolata, baklava alacaktır. Kapısını çalan çocuğa akide ikram edebilecek mi...

Şeker bayramından yetmiş gün sonra kurban bayramı geliyor ki, bu tarih 14 Mayıs seçimlerinin sonrasına denk geliyor. Ya emekliler borcun bir kısmını kapatmak yerine 2000 liraya 3-4 kg et ile "bayram" yapacak ya da Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'nun asgari ücret kadar ikramiye vaadi gerçekleşecektir. Toplumda iki bayram ikramiyesi olarak alacağı 15 bin lira ile koç yerine bir oğlak , torunlarına biraz harçlık verebilecek, bunu da göreceğiz.

"Halkın yoksulluğu kralın varlığını korur." Thomas More böyle demiş. Ayrıca, "Bütün zenginliğin bir avuç açgözlü insanın elinde bulunduğu ve çoğunluğun sefalet içinde yaşadığı bir toplumda kimse mutlu olamaz" sözü de ona ait. Kimsenin mutlu olamayacağı bir kehanet değilse " Halkın yoksulluğu kralın varlığını korur" mu, koruyabilir mi?

Sadece yoksulluk ve hile ve entrikalar, karşı koymazsak eğer 14 Mayıs 2023 seçiminde "kral"ın varlığını koruyabilir belki ancak, başka şeyler de var. Karşı koyanların birlik ve dayanışması var Millet İttifakı var, Emek ve Özgürlük İttifakı var, umut var. Açlık ve yoksulluğu ortadan kaldırılacak adalet, barış, demokrasi ve eşitlik isteyen insanca bir yaşam hayali var.

Yeter mi? Yetmez !

"Birkaç kişi için şampanya ya da herkes için içme suyu arasında seçim yapmalısın. Biz yeni bir dünya kurmak istiyoruz. Cehennem ile Araf arasında tercih yapmayı reddediyoruz." (Thomas Sankara) Hele bir 14 Mayısta cehennemin kapıları kapansın, kapansın el kapıları ve yıkılsın Likya, herkese içme suyu , birkaç kişiye değil herkese şampanya, evet herkese şampanya mücadelesi de devam edecek...

Tekrar olacak ama olsun. İlk adım için;

Oylar; tek adama karşı, adaylar içerisinde en demokrat olan Kemal Kılıçdaroğlu'na...

Oylar; işçi sınıfı başta olmak üzere emekten, barıştan ve demokrasiden yana güçlerin parlamentoda temsil edilmesi için, Emek ve Özgürlük İttifakı içindeki Yeşil Sol Partiye...