Ekilmiş sevgilerin hasat zamanıydı bayram sabahları...

Bir otobüsün camında uyurken başlardı bayramlarım. Geceden sabaha süren yolculukların sonunda yeni elbiselerin dolaplara asılıp, giyilmesini beklemekti ve anlamaya çalışmak diğer günlerden farkını...

Sabahın en erken saatinde bir meleğin uyandırmasıyla başlardı masal. Zamanı gelmişti dolaptaki elbisenin. Bir hediye paketi gibi sunulmaktı en sevdiklerime bayram sabahları.

Onca yoldan bunun için gelmiş olamazdık oysa. Kalabalık bir masada kahvaltı yaparken bulurdum kendimi, annem kızmazdı yeni elbisemin kirlenmesine, şaşkındım neydi herkesi bu kadar mutlu anlayışlı kılan... Sonradan öğrendim ki insan sevdiklerinin yanında sevgi dolu olurmuş oysa...

Ardından eller öpülürdü, bütün bir aile nasılda bilirdi acaba o sıralamayı, hiç şaşmazdı... Eğlenceli gelirdi o anın çocuğu olmak.

Masaldı yaşadıklarım ama onlar "Bayram" diyorlardı. Etrafımda rengarenk şekerler ve en sevdiklerim, sürekli çalan ziller, bir telaşe, en güzel yemekler, bir şatonun prensesi zannederdim kendimi.

Bilemezdim zamanını ama ne zaman yeni bir elbise alınsa o masala yolculuk başlardı içimde.

Ve yıllar geçti; artık biliyordum zamanını ama yolculuk yoktu masallara, dolaplara asılan elbiseler olmadığı gibi. Anladım ki ben büyümüştüm ve herkes büyümüştü sevdiklerim artık masallarımın kahramanı olmuştu.

Yeni masallar olmalıydı, alınacak elbiseler, gidilecek bir yerler ve öpülecek eller...

Yenilsek de zamana çoğu kez içimizde hep yaşamalı hasat zamanı...

İyi bayramlar…