Sivas'taki Madımak’ta katledilen Hasret Gültekin‘in annesi Hace Hanım Gültekin, oğluna dair anılarını anlattı. Hasret Gültekin’in küçük yaşlarından itibaren çoğu konuya meraklı olduğunu ve araştırmalar yaparak, kayıtlar aldığını belirten anne Gültekin, “İsmini keşke Hasret koymasaydım. Belki ona hasret kalmazdım” dedi.

2 Temmuz 1993'te Sivas’ta Madımak Oteli’nde 33 aydının yakılarak öldürüldüğü, 2 otel çalışanın da dumandan etkilenerek yaşamını yitirdiği katliamın üzerinden 29 yıl geçti. Hafızalara bir katliam tarihi olarak kazınan 2 Temmuz günü, Pir Sultan Abdal Şenliklerine katılmak için Sivas'a giden aydın ve sanatçılardan 33'ü ile iki otel görevlisi otelin yakılması sonucu hayatını kaybetti. Olaylarda iki gösterici de öldü. 

O gün hayatını kaybedenlerden sanatçı Hasret Gültekin’in annesi Hace Hanım Gültekin, oğluna ilişkin anılarını anlattı. Rohat Emekçi ile İsmail Sivaslı'nın hazırladığı Hace Hanım Gültekin röportajının tamamı Can TV’de saat 18.00’de yayınlanacak.

"CİĞER ACISI ÖYLE BİR ACI Kİ…"

PİRHA'da yer alan haberde anne Gültekin, oğlunun küçük yaşlardan itibaren Koçgiri tarihine, kültürüne ilgi duyduğunu belirtti. Anne Gültekin, oğlunu kaybetmenin acısını “Günahları, suçları neydi ki? Türkü söylediler, ne yaptılar ki? Hepsi 15 yaşındaydı. 20 yaşındaydı. Benim gördüğüm derdi, acıyı düşman görmesin. Ciğer acısı öyle bir acı ki… Yapan da benim gibi sızlasın. Başka bir şey demiyorum” sözleriyle dile getirdi.

"ERKEK ÇOCUĞA HASRETTİK DİYE ADINI ‘HASRET’ KOYDUK"

Hasret Gültekin’in beş kız çocuğundan sonra dünyaya geldiğini belirten Hanım Gültekin, oğluna neden ‘Hasret’ ismini verdiğini, sanata olan ilgisini anlattı:

“Beş kızdan sonra Hasret doğdu. Erkek çocuğa hasrettik diye ‘Hasret’ koyduk. Keşke ‘Hasret’ koymasaydım. Belki ona hasret kalmazdım. Küçük yaşta sanatçılık yaptı. Fazla da yanımızda durmadı. Hep orada buradaydı. Sanatçılığı olduğu için fazla kalmazdı evde. Ondan sonra da evlendi. Allah’ıma şükür ki evlendi de çocuğu oldu. Roni’m var. Çalardı, söylerdi, meraklıydı. Bizim buralarda bir cenaze merasimi var ise hepsini, ağıtları dinlerdi. Çok meraklıydı öyle şeylere. Hiç çocuk olmadı ki. Yürümeye başladığı zaman sanki 10 yaşındaydı. Öyle laflar, öyle şeyler konuşuyordu ki. Bir yaşlı görürse hemen giderdi. Soru sorardı. Meraklıydı öyle şeylere. Hep yazardı.”

"BEN KÜRTÇE TÜRKÜLERİ SEVİYORDUM, O DA BİR İKİSİNİ SÖYLEDİ"

Gültekin’in ilk olarak tek telli kırık bir bağlaması olduğunu söyleyen anne Gültekin, sölezerine şöyle davam etti:

“Bağlama kırılmış ve sadece bir teli kalmıştı. Bir tarafı kalmıştı. Onu baktım ki tutmuş. Gücü de yetmiyor, çekiyor yerde. Odunları indirdim. Dedim “Bırak onu ne yapacaksın?” Ağladı. Ben de dokunmadım. Tek telle öyle uğraşıyordu. Ondan sonra işte altı yaşındayken babası ona küçük bir cura aldı. Onunla başladı. Büyüdükçe büyüdü. Tabii hem hüzünlendim, hem sevindim. Biz, okulu ertelemesin, dedik. Kadıköy Anadolu Lisesi’nde okudu. Babası her gün arabayla götürüp getiriyordu. Bahçelievler’den Kadıköy’e. Bir misafir gelseydi ona yanaşırdı. Bir şeyler sorardı. Sazı eline alır almaz. Fazla da evde kalmıyordu. Senede bir kaç sefer Almanya’ya gidiyordu. Arada kendisi söyleyeceği türküleri danışıyordu bize. Ben Kürtçe türküleri seviyordum. O da bir, ikisini söyledi ama sonra bıraktı. Arıx’ı söyledi. Bir cenaze oldu mu ağıt söyleniyor. Onlara çok meraklıydı. Çekerdi hemen.”

"GÜNAHLARI, SUÇLARI NEYDİ Kİ, TÜRKÜ SÖYLEDİLER, NE YAPTILAR Kİ?"

Anne Gültekin, Madımak katliamına ilişkin “Allah düşmana vermesin. Öyle kolay değil. Günahları, suçları neydi ki? Türkü söylediler, ne yaptılar ki? Hepsi 15 yaşındaydı. 20 yaşındaydı. Benim gördüğüm derdi, acıyı düşman görmesin. Ciğer acısı öyle bir acı ki… Yapan da benim gibi sızlasın. Başka bir şey demiyorum" ifadelerini kullandı.