Çerkesya Hareketi Başkanı Hatko Şamis (Tarık Topçu), CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun "helalleşme" açıklamalmasına  ilişkin değerlendirmede bulundu.

“Helalleşme” çıkışını "Önemli bir açıklama" olarak değerlendiren Çerkesya Hareketi Başkanı Hatko Şamis (Tarık Topçu) infocherkessia'da yayınlanan yazısında "Çünkü Türkiye'de belki de ilk kez, devleti kuran-yöneten bir partinin başkanı, geçmişle yüzleşmek ve "helalleşmek" gerektiğini bu kadar açık dile getiriyor" ifadelerini kullandı.

Şamis yazıda şunları dile getirdi:

CHP ve Kılıçdaroğlu iktidar olur mu, Türkiye Cumhuriyeti'ni geçmişi ile yüzleştirmeyi başarabilir mi ve/veya Türkiye'nin ekonomik-siyasi yaşamında etkili olan güçler buna izin verirler mi bilmiyorum, ama Kılıçdaroğlu'nun bu açıklamasını, iradesini değerli buluyorum.

Büyütülmesi, ete kemiğe bürünmesine destek verilmesi gereken bir açıklama ve irade olduğuna inanıyorum.

Çünkü Türkiye Cumhuriyeti gerçekten de, güçlü bir daha güzel ülke olma potansiyeli olan, ama yaralı ve kalbi kırık insanların ve insan topluluklarının ülkesi. Hem de kurulduğu ilk günden beri.

Çünkü 1923'te kurulan Cumhuriyet, bir "Türk Ulus Devleti" kurma mantığı ile inşa edildi ve "sunni müslüman Türk" devletine evrildi.

Sınırları içerisinde yaşayan bütün kimlikleri ve renkleri kucaklamadı. Hatta onlara "tehdit" gözüyle baktı, asimile etti, bastırdı...

Büyük acılar yaşandı bu süreçte. Bireysel değil, kollektif-toplumsal acılar. Ve derin yaralar açıldı. Farklı yaralar...

Biz Çerkeslerin de yaraları var. Kalbimizin bir tarafı hep kırık. İçimiz hep özlemle dolu.

Kuruluşuna, büyük fedakarlıklar yaparak katıldığımız Türkiye Cumhuriyeti'nin renklerinden biriyiz biz. Ama "Türk Ulusu" potasında eritildik. Devlet, rengimizin solmasına karşı bir önlem almadı, destek vermedi. Çiçeği sulamadı...

Evet, fiziksel olarak yok olmadık, ama 1864 sürgününden sonra Türkiye'ye gelen Çerkeslerin ve torunlarının milyonlarcası Çerkes değil artık. Asimile oldular. Asimile edildiler.

Asimilasyona karşı kamusal ve toplumsal destek almadık. Köklerimizle bağlarımızı güçlendirmemiz mümkün olmadı...

Umarız Kılıçdaroğlu, sadece bireysel-yerel değil, toplumsal yaralarla da helalleşir. Ve Türkiye, farklı yaraları; ama güçlü bir birlikte, kardeşçe yaşama özlemi ve iradesi olan bütün renkleri kucaklar.  

Umarız, kalbi kırık, yaralı Çerkesler ile de yüzleşir ve helalleşir.

En baştan başlamak gerekiyor:

Çerkeslerin, kendi dilleri, tarihleri, kültürleri olan, 1864 yılında bugünkü Rusya Federasyonu'ndan Osmanlı Devletine sürgün edilmiş bir halk olduğunu anlatmak gerekiyor mesela.

Sonra, tarihsel vatanları Çerkesya'da, bölük pörçük de olsa hala hayata tutunmaya çalışan bu ulusun en büyük özleminin, vatanlarında yeniden birlikte yaşamak oluğunu.

Vatanları ile ve orada yaşayan akrabaları ile ekonomik-sosyal ilişkiler kurmak; o coğrafyanın kadim bir halkı olmalarından kaynaklı haklarına sahip olmak; serbestçe gidip gelmek ve şartlar oluşursa orada yaşamak isteyen binlerce Çerkes var Türkiye'de. Ve kendisine bu ülkede bir gelecek örgütlemek, bu ülkenin bütün halkları ile kardeşçe, barış ve huzur içinde birlikte yaşamak isteyen yüzbinlerce.

"Adığelik insanlıktır" diyen Çerkesler, Türkiye'nin çoğulcu-demokratik, farklı yaşam tarzlarına saygı duyan bir ülke olmasında çok önemli bir rol oynayabilir; kültürleri, gelenek görenekleri ve siyasi yaşam tarzları ile bütünü bir arada tutan harç olabilirler.

Ama önce yaraları sarılmalı, diğerlerinden farklı olan yaraları; ve kırgınlıkları iyileşmeli... Böylece büyüyecek sahiplenme duygumuz ile bu rolü oynayabileceğimizden eminim. 

Kılıçdaroğlu önemli bir adım attı, bir kapı açtı. Samimiyetini tartışmak ve bu dile getirdiklerini ne kadar gerçekleştirebileceği üzerine spekülasyon yapmak gereksiz.

Eğer aynı-benzer hayalleri kuranlar sahiplenirse, bu hayalleri gerçekleştirmek mümkündür!