Meclis'in tek Kürdolog Milletvekili Prof. Dr. Kadri Yıldırım, Kürt diliyle ilgili çalışma yapan derneklerin kapatılmasının, "Kürtlerin ağızlarına kilit vurulması" anlamına geldiğini söyledi. Yıldırım "Osmanlı padişahı Abdülhamit döneminin de gerisine gidiyoruz" dedi. 

Kürt dili, kültürü ve edebiyatı üzerinde araştırma yapan dernek, vakıf ve enstitülerin kapısına da OHAL kilidi vuruldu. En son kapatılan dernekler arasında 24 yıldır faaliyet gösteren İstanbul Kürt Enstitüsü de yer aldı.

Türkiye’deki ilk Kürdoloji Enstitüsü olma özelliğini taşıyan Mardin Üniversitesi’ndeki Yaşayan Diller Enstitüsü’nün 5 yıl müdürlüğünü yapan Prof. Dr. Kadri Yıldırım Meclis’e girdikten sonra milletvekilleri için Kürtçe kursu açma hayali kurarken bugün yaşananları, “Osmanlı döneminin de gerisine düşüyoruz” sözleriyle değerlendirdi.

“Kürtçe ile ilgili verilen haklar demek ki konjonktürelmiş” diyen Yıldırım, Gazete Duvar’dan Nergis Demirkaya'ya şu açıklamalarda bulundu:

ÇALIŞMALAR KONJONKTÜRELMİŞ: ‘Süreç istediğimiz gibi olursa bu hakları verelim, olmazsa vermeyelim’ gibi bir durum olmaz. Süreç nasıl giderse gitsin bu insan hakkıdır, temeldir. Manzaraya bakınca çok çok geriye gidiyoruz. Bırakın 3-4 yıl öncesini Osmanlı döneminin gerisine gidiyoruz. Kimine göre diktatör, kimine göre büyük padişah olan Abdulhamit bile kendi zamanında Bitlis Mutki Kaymakamı Yusuf Ziyaettin Paşa’ya ‘Kürt dilinin sözlüğü grameriyle ilgili kitap yaz, bastıralım, dilin mahiyeti ortaya çıksın’ diyor. Ve o kitap yazılıyor. Bugün ise ne yazık ki dille ilgili çalışmaların temel insan hakları çerçevesinde değil konjonktürel olarak yürütüldüğü görülüyor.

KÜRTÇE DERNEKLERİ DAĞA MI ÇIKTI: Herhangi bir politik faaliyeti olamayan Kürdi Der, Kürt Enstitüsü gibi yapıların kapısına dahi kilit vuruldu. Bunların kapısına kilit vurulması, Kürtlerin ağızlarına kilit vurulması anlamına gelir. Kürt dilinin asimilasyon politikalarıyla yeniden gelişmesinin önünü tıkamak anlamına gelir. Kısıtlı imkanlarla, gönüllülük çerçevesinde Kürtçenin gelişmesine yayınlar yoluyla katkı yapan bu dernekler eline silah alıp dağa mı çıktı. Bunlar sadece çıkardıkları yayınlarla kültüre katkı yaptılar.

AK PARTİLİ VEKİLLERE ÇAĞRI: Yaşananlar çok acıklı, gülünç. Dil, canlı bir organizma gibidir, bu tür yasaklamalarla dilin gelişiminin önünün kesilemez. AK Parti’nin Kürt milletvekilleri de bu duruma sessiz kalmamalı. En azından fikir olarak, ‘HDP ile aynı düşünmüyoruz ama dil insan hakkıdır, ortak meselemizdir. Bu noktada politika görüş ayrılığı işlemez. Yeniden inkar, imha, asimilasyon anlamına gelen bu uygulamaları kabul etmiyoruz. Bu yapılanlara karşı çıkıyoruz’ demeliler. Bu sesi çıkarmamaları, onların da ağızlarına vurulan bu kilide sessiz kalmayı tercih ettiklerini gösteriyor.