Geçen hafta HDP dışındaki 6 muhalefet partisinin başkanları bir araya gelerek, nasıl bir geçiş süreci öngördüklerini netleştirerek programın detayını da 28 Şubat'ta kitlelere duyuracaklarını açıkladılar. Konunun HDP ile ilgili kısmını yazının sonuna bırakalım. Hemen belirtelim ki, her şeyden evvel iktidarın tüm sabotajlarına rağmen, HDP'siz de olsa AKP-MHP muhaliflerinin bir araya gelmesi iyi bir gelişmedir. Söz konusu muhalif partilerin ülkenin birikmiş devasa sorunlarına ne kadar çözüm üretebileceklerine bakalım.

6 Muhalif partinin düzen değişikliği için toplumsal talepleri gündemine alan bir program etrafında bir araya geldiğini söylememizin imkanı yok. Bu partiler örneğin geniş halk kitlelerinin yaşadığı ekonomik, politik ve toplumsal sorunlardan daha çok, tüm enerjilerini ittifak içi sorunlara harcıyor. Halk özellikle elektrik ve doğalgaz faturası, akaryakıt zamları, pahalı gıda fiyatları, işsizlik ve yoksulluk altında ezilirken, 6 parti ittifakın adının değişip değişmeyeceği, Cumhurbaşkanı adayının hangi partiden veya nasıl birisi olması gerektiğini daha fazla gündeminde tutuyor.

Halkları için sokaklarda mücadele ederken yalnız bırakılan, elektrik ve doğalgaz zamlarını protesto eden, sendikalı olduğu veya maaşına zam istediği için işinden atılan, barınamayan, geçinemeyen milyonlarca insanda 6 partinin bir araya gelmesi bir heyecan veya umut yarattığını söylemek mümkün değil. Kitleler protesto eyleminde sokaklarda iken, ana muhalefet partisi lideri evinden elektrik faturasını ödemeyeceğim ''şiarıyla'' iktidarı protesto ettiğini deklare ediyor. İktidardan gelen ''sen insanları sokağa mı teşvik ediyorsun'' tehdidine, milyonlarca emekçi sokaklarda hakkını aradığı ortamda, Kılıçdaroğlu ''eylemi'' tek başına yaptığını ifade ediyor. HDP'ye yapılan hukuksuzluklara arada bir de olsa iki çift söz söyleyen Kılıçdaroğlu'na İyi Parti'den sert mesajlar gelerek adeta ayar çekiliyor. Deva, Gelecek ve Saadet Partileri ise her zaman olduğu gibi 'endişeli muhafazakar hassasiyet'lerini CHP'ye dayatmaktan bir an geri kalmıyorlar. Açıkçası, güç ilişkilerinden kopuk, sürekli gönüllerinin hoş tutulmasını bekleyen bir muhafazakar seçmen hikayesini sıcak tutmaya çalışıyorlar. Sağ cenahın bu üç partisinin CHP'ye dayattığı ''biz olmazsak iktidarı mağlup edemezsin'' mesajı özünde statükocu, sağcı CHP'yi sağa daha fazla yaklaştırıyor. Oy oranının % 0,00001, toplam üye sayısının ülke genelende 60 bin olduğu bilinen DP'nin, 6,5-7 milyon oy potansiyeline sahip HDP'ye göre daha kıymetli olduğu gerçeğinin ayrı bir garabet olduğunu belirtmemize gerek var mı? AKP-MHP iktidarına muhalif olmak iyi de, bu özelliklere sahip bir muhalefetin ülkeye demokrasiyi, özgürlükleri, kalıcı barışı ve adaleti getirebilme şansısını siz tahayyül edin... Gelelim konunun HDP ile ilgili yanına.

HDP Olmadan Başarı Şansı Yok

Önümüzde çok önemli bir seçim var. Ülke nüfusunun hiç abartısız, % 99'nun mağdur olduğu bir rejimden köklü olmasa da, düzen içi bazı iyileştirmelerle ülke şimdiki koşullara göre daha yaşanılabilir hale gelebilir. Ancak bu ülkenin 6,5-7 milyona oy potansiyeline sahip 3. büyük partisi HDP hesaba katılmadan mümkün değil. Bunun için, parlamento seçimlerine HDP'nin aylardır dillendirdiği en geniş demokrasi ittifakı ile girilmelidir. Cumhurbaşkanlığı seçimi için ise, bütün muhalefet partileri ile diyalog ve müzakere edilmelidir. Bütün muhalefet partileri iktidarın seçime kadarki haksızlıkları, hukuksuzlukları, kısacası yapılan tüm tahrifatların tamiri konusunda müzakere edilecek ortak aday düşüncesi konuşulmalıdır.

Evet 6 parti bir araya geliyor. İyi hoş da, HDP'yi yok sayarak, HDP ile müzakere etmeyerek nasıl bir demokrasi inşa edilebilir ? Asıl konuşulması gereken şey bu ülkeye kalıcı barışın, demokrasinin, özgürlüklerin nasıl getirileceğidir. Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilirken bu ülkeye güçlü demokrasi, kalıcı barış ve gerçek adalet için HDP ile müzakere etmek şarttır. Bu ülkenin aydınlık geleceği için HDP ile diyalog içinde mutabakat aramak elzemdir. Çünkü bu ülke halklarının demokrasi inancı, barış talebi, adalet hasreti bu ülkeyi dönüştürebilecek, aydınlığa taşıyabilecek en temel güçtür. Siz bu gücü yok sayarak Türkiye'yi bu bataklıktan, bu kısır döngüden, bu soygun düzeninden kurtarmak mümkün değildir. Bunu aklı başında herkesin görmesi ve yolunu ona göre belirlemesi gerekir. Kim ki, HDP'yi düşmanlaştırır, onun AKP'den, MHP'den hiçbir farkı yoktur. HDP'ye düşmanca yaklaşan herhangi bir partinin Türkiye'de kendini muhalefet gücü olarak saymaya da hakkı yoktur. HDP'ye bu iktidarın, özellikle de MHP'nin anlayışıyla yaklaşan herhangi bir oluşumun, bir yapının veya partinin ülkeye barış vaat edecek hakkı ve bir programı yoktur.

O yüzden herkes iktidarın zehirli dilinden ve anlayışından uzaklaşmalıdır. Son söz olarak, HDP'yi yok sayan, bu güçlü demokrasi dinamizmini, bu inancı, bu kararlılığı yok sayan herhangi bir girişimin bu ülkenin halklarına, toplumuna inandırıcı bir aydınlık gelecek vaat etmesinin olanağı yoktur.