Karanlık soğuk bir sabah... Gece boyunca sık sık bölünen uyku nihayet tat bulmuş. Gün yakın olsa da uyku hayli derin.

En derin yerinden bölünüyor uykular. O mayhoş tada tuz döküyorlar. Kapıdaki sesler bir belayı haber veriyor. Kapı vuruldukça vuruluyor.

Bir gözaltı operasyonu, eskilerin tabiriyle "müfreze" yığılmış kapıya.

Asker kapıyı hırsla dövüyor. Belki de yuvası, yavrusu vardır, o da istemez bu zulme dahil olmayı ama ne yapsın, el mahkûm.

Gözaltına alınacaklar önceden belirlenmiş. Evin darmadağın edilmesi de, sabahın köründe kapının vurulması da; minareyi kılıfına uydurmak için.

Konu komşuya şu mesaj veriliyor; iktidarın yanında yer almazsanız, namlunun ucuna hedef olursunuz.

Çamurlu postallar evin her yanını geziyor. Çoluk çocuk üryan...

Çocukların gözlerinde beliren korku; cehennemin öbür adıdır. Anne yıkılmış, baba darmadağın. Devlet bu insanlardan ne ister ki!
Hangi vatan paklar bu utancı, hangi toprak, hangi din? Kürd'ün yüreği yanarken, evi basılıp, çoluk çocuk perişan olurken; ülke daha tehlikesiz mi oluyor? Güzel günler için beslenen umut daha mı çoğalıyor?

Yatak yorgan ortalığa atılıyor. Kitaplar toplanıyor, kasetler yere dökülüyor... Genç kızın çeyiz sandığı açılıyor. Nakış nakış örülen çeyizler, göz nuru danteller, pervasızca sağa sola atılıyor.

Sarı, kırmızı, yeşil bir fular eline ilişiyor askerin... Suç unsuru bulundu işte. Sözde Kürtlerin sözde bayrağı (pardon paçavrası) ne arar ki evde!

Renklerini şehitlerin kanından alan Türk bayrağı yok da bu "paçavra" niye var?

"Atalarımız boşuna dememiş; ateş olmayan yerden duman tütmez."

Nihayet gün ağarıyor. Kaygılı yüreklerin bekleyişi sürüyor. Çekip gitseler de ev halkı rahat etse.

Gidecekler elbet... Ama eli boş gitmek olmaz. Yanlarına birini alacaklar. Bir fular, bir kaç kitap gözaltına almak için gerekçe oluyor.

Ha bir de kürtçe düğün kasetleri... Başbakan Ahmet Davutoğlu, anadilinizi ağıt yakmak için serbestçe kullanabilirsiniz demişti, oysa bunlar halay çekmek için mühimmat (kaset) biriktiriyorlar. Olacak iş değil!

İçerde askerler evin altını üstüne getirirken, dışarda üstsüz bekliyor çocuklar.

Biraz sonra kapı açılıyor, önde askerler arkada baba ağır ağır ilerliyorlar. Başarılı operasyonun neticesi; bir gözaltı.

Evinizin basılmasını istemiyorsanız, tercihiniz bizden yana olmalı. Bizim gibi düşünmeli, bizim gibi hissetmelisiniz. Bunu yaptığınız ölçüde dostumuz, Kürt kardeşimiz olursunuz. Aksi halde düşmansınız... Aksi halde evinizde bulunan kitap bombadan daha tehlikeli olur.

Gözaltına alınanların tamamı neden HDP'li?

Suç mu HDP'ye oy vermek, günah mı?

Devletin temellerini mi sarsıyor, iktidarın canına mı okuyor?

Nedir siz söyleyin?

Haksız, hukuksuz gözaltılar bu şekilde oluyor. Kaç ana, kaç çocuk yaralanmış, kaç baba kedere boğulmuş, merak etmiyorlar, umursamıyorlar.

Doğuda HDP'ye oy vermenin çilesi budur işte. Demokratik bir tercihten ibaret değil HDP'ye oy vermek, gözaltında çürümeye, ölümü arzulamaya talip olmaktır.

Cehennemi yaşıyorsa bir halk, hangi çağda yaşadığının ne önemi var...