Hür Düşünce Hareketi 1. Olağan Genel Kurulu, 17.09.2022 tarihinde yapıldı. Adnan Menderes’in asılışının idam edilişlerinin 61. yıl dönümü olan 17 Eylül gününde yapılan genel kurul, Demokrat Parti geleneğinin yaşatılması konusunda atılan anlamlı, önemli bir adım.

Hür Düşünce Hareketi, 40 dolayında il, ilçede örgütlenmiş bir oluşum.

Genel Kurula, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Saadet Partisi Genel Başkan yardımcısı Yılmaz, CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, İbrahim Ö. Kaboğlu, Mehmet Akif Hamzaçelebi, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, eski siyasetçilerden Yaşar Okuyan İYİ Parti, DEVA partisi temsilcileri, sivil toplum temsilcileri, izleyiciler katıldılar.

Açılış konuşmalarından önce Karadeniz, Ege Bölgesi Uşak Yengi ekibi oyunlar sergilediler.

Hür Düşünce Derneği Genel Başkanı Süleyman Aksoy yaptığı açış konuşmasında: “Biz fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür bir Türkiye istiyoruz. Biz hür bir toplum yaratmak için öncü bir hareket olmak istiyoruz. Biz üniversitelerde ilim, irfan ve bilim üretilen bir Türkiye istiyoruz. Biz gençlerinin umutlu, yaşlılarının huzurlu olduğu bir Türkiye istiyoruz. Biz milli geliri 25 bin dolar olan Türkiye istiyoruz. Biz Atatürk’ün bize emanet ettiği gibi muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkan bir Türkiye istiyoruz. Biz tersaneleri işgal edilmiş, ordusu dağıtılmış bir Türkiye istemiyoruz.

Bu sistemi ters yüz etmek sizin elinizde. Buraya onun için toplandık. Hür Düşünce Hareketi, bir sivil toplum hareketi. Bu sivil toplum hareketi, akademisyenlerle çok verimli çalışmalar yapmaktadır. Sürdürülebilir bir yaşam, su, gıda, enerji, iklim değişikliği, ekonomik kalkınma gibi alanlarda” dedi.

hur

Genel Kurulda söz alan Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Bayat, birlikte güçlü bir Türkiye kurmak için 6’lı masa çevresinde bir araya geldiklerini belirtti.

Genel Kurulda bir konuşma yapan Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu“200 yıllık çağdaşlaşma, 100 yıllık demokratikleşme çabaları geleneğimiz yerle bir edildi. Kurumsal kültürümüz yok edildi. 1960 darbesiyle bir Başbakan, iki balanın asılması bu tarihsel birikimlerimizin çok acıklı bir yarasıdır” diye konuştu.

“En büyük gücümüz altı farklı bileşenin bir masa etrafında toplanmış olmasıdır" diyen Davutoğlu, "İktidar bizi eleştirirken altı farklı bileşenden ne çıkacak diye soruyor. Anlamıyorlar. Gerçekten en büyük gücümüz, altı farklı bileşenin bir masa etrafında toplanmış olmasıdır. En büyük gururumuz, Tanzimat'tan bu yana modernleşme deneyimlerimizle ürettiğimiz, her siyasi akımın temsilcileri bir araya gelerek, güçlü, orta bir yapı gerçekleştirmiş olmamızdır. Kendilerinin (AKP, MHP, Vatan Partisi) ise örtülü bir masası var. İlişkileri berrak değil, şeffaf değil. Bizim ne yaptığımız belli'' dedi.

''Acaba Erdoğan ve Bahçeli kapılar arkasında neyi konuşuyorlar biliyor muyuz?'' diye soran Davutoğlu, ''Kurmayları biliyor mu? Mafyalar, organize suç örgütleriyle anılan insanlarla ilişkiler, her gün daha önce Türkiye'nin en büyük düşmanı ilan edilen yabancı güçlerin, ülkelerin şimdi en büyük dost durumuna gelmesi, hangi dinamiklerin eseri? Şeffaf olmayan hiçbir şey kalıcı değildir. Biz şeffaf bir masa kurduk. Hepimizin adı belli, geçmişi belli, geleceği belli. Gizlediğimiz, sakladığımız, örttüğümüz bir şey yok. Ama onlar, bir seçim kazanmak için kırmızı bültenle aranan bir teröristi televizyonlara çıkardılar, bu tarih hafızasında duruyor" diye konuştu.

'Bir yol ayrımındayız'

“Dünya’da olan Türkiye’yi de etkiler, Dünya’n soyutlanarak yaşama olanağı yoktur” diyen Davutoğlu: “Son dönemde bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bir yol ayrımındayız. Ya otoriter, dışlayıcı bir düzen ya da kapsayıcı bir demokrasi, ikilmine sıkışmış durumdayız. Sağ, sol, milliyetçi, muhafazakar, laik birçok gerilimler yaşadık. Bütün bu gerilimler üzerinden şimdi yatay bir şey hepsini kesiyor. Bütün dünyada böyle aslında. Her yerde milliyetçilik var ama iki türlü artık. Otoriter milliyetçilik, ırkçılığa varan, dışlayan, ötekileştiremeyen, bütün vatandaşlarını aynı gören demokratik milliyetçilik, yurtseverlik, muhafazakarlık da her yerde yatay olarak gelişmeleri kesiyor. Herkese saygı gösteren muhafazakarlık ile otoriter muhafazakarlık” değerlendirmesinde bulundu.

Genel Kurulda konuşan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu: 'Altılı Masa çok kararlı, azimli. Türkiye’yi aydınlığa, düzlüğe ya çıkaracağız ya çıkaracağız. Bu işin ortası yoktur. Beraber omuz omuza” dedi.

“En değerli şey aykırı düşüncedir”

Farklı düşüncelerin önemini vurgulayan Kııçdaroğlu: "Bilimden, düşünceden, aykırı düşünceden korkulmaz. En değerli şey aykırı düşüncedir. Benim gibi düşünmeyen insanın düşüncesi değerlidir. Katılmayabilirsiniz, ama aklınızı kullanacaksanız farklı düşüncelere saygı duyacaksınız. Bu tür konuşmalara mutlaka ihtiyacımız var. Ayrışmadan, kamplaşmadan bu millet çok çekti. Artık buna son vermek zorundayız. Beraber, birlik olmak, kucaklaşmak, sohbet etmek, farklı düşüncelere saygı duymak çok ama çok önemli. Buna ihtiyacımız var” diye konuştu.

“En iyi yönetici kendisine en az ihtiyaç hissettiren kişidir” diyen Kılıçdaroğlu: ''Bizi bir araya getiren, bütün bu kuralları hayata geçirme iradesidir. Biz artık kavga etmek istemiyoruz. Bu ülkede insanlar farklı düşünebilirler, farklı kimliklere, farklı inançlara, farklı görüşlere sahip olabilirler ama bir şekliyle beraber olmak zorundayız. Bayrağımızın altında özgürce yaşamak zorundayız. Düşüncenin özgürce ifade edilmesi lazım" diyen Kılıçdaroğlu: “Bizler Türkiye'nin üretmesini istiyoruz. Türkiye'nin büyümesini istiyoruz. Türkiye'nin kalkınmasını istiyoruz. Adalet istiyoruz. demokrasi istiyoruz. özgürlük istiyoruz, din ve vicdan özgürlüğü istiyoruz'' dedi.

“Demokratik yollarla otoriter bir yönetimi değiştireceğiz. Demokratik yollarla değiştirdiğimiz zaman değeri çok daha güzel olur. Darbelerin bu ülkeye getirdiği büyük acılar var" diyen Kılıçdaroğlu: “Darbelerin bu ülkeye getirdiği çok büyük acılar var. Mısır’da darbe olduğunda CHP’nin Genel Başkan’ı olarak Mısır’a iki değerli milletvekili büyükelçimizi gönderdim. Sayın Faruk Loğoğlu ve sayın Osman Korutürk’ü… Gidin Mısır’a, Mısır’daki yöneticilerle görüşün, sakın ola ki siyasi idamlar yapmasınlar diye. Siyasi idam yapmanın faturasını öğrenmek istiyorlarsa Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tarihine baksınlar. Biz başbakanlar, bakanları idam ettik. Gencecik, filiz gibi evlatlarımızı idam ettik. Ve şimdi onların isimleri üniversitelere, yollara, hastanelere, havaalanlarına veriyoruz. Kendi vicdanımızı rahatlatmak için. Dolayısıyla siyasi idam yapmanın asla doğru olmadığını ifade ettim. Keşke hükümet gönderseydi, sıcak ilişkiler kursaydı. Keşke hükümet kavga etmeseydi. Demokrasinin ne kadar değerli bir kavram olduğunu, demokrasinin erdemlerini keşke anlatabilseydi. Ama bunlar olmadı” değerlendirmesini yaptı.