Sabah güne nasıl başlarsanız öyle gidiyor. ‘Yataktan ters mi kalkmak’ deyimi de böylece türemiş sanırım. Felsefesi bir yana, sabah işe gitmeden önce, sanki gün boyu haber görmüyormuş gibi, biraz haber bültenlerine bakayım dedim. O da ne, Beyaz Saray’da elektrik kesilmiş. Bir gün yaşadığımız elektrik kesintisinde, Türkiye’yi dünyanın en geri memleketi ilan ettiğimiz aklıma gelince gülmeye başladım tabi ki. Hatırlarsınız Kara Salı’yı; aman efendim bu çağda bu kadar uzun süre elektrikler mi kesilir de, yok bu kadar uzun süre elektrik kesiliyorsa bunun doğru düzgün bir açıklaması olmaz mı, kesin faturayı yine kedilere kesecekler vs. vs… İçimden dedim ki;

“Amerika’da bile elektrik kesiliyorsa, bizde neden olmasın.”

Haberde daha komik olan, Amerikan vatandaşlarının elektrik kesintisinin nedenleri ile ilgili düşünceleriydi. Çoğu, kesintinin nedeninin Rusya olduğunu düşünüyormuş. Ne kadar tanıdık… Hatırlarsınız Kara Salı’da bizde de çok sayıda komplo teorisi üretilmiş, bu teorilerin en başında da Rusya faktörü yer almıştı. İçimden dedim ki;

“Vayyy be elin süper gücü bile komplo teorisi üretebiliyormuş…”

Haber devam ediyor tabi ki ben bunları düşünürken. Efendim, elektrikler kesilince koca Beyaz Saray’ın belli bölümüne elektrik verilememiş, çünkü o tarafta jeneratör yokmuş, bu nedenle Dışişleri Bakanlığı Sözcü Vekili Marie Harf, basın toplantısını cep telefonunun ışığıyla sürdürmek zorunda kalmış, salondaki basın mensuplarına elektrik kesintisinin nedeninin araştırıldığını söylediğinde de, salondaki herkes gülmüş. İçimden dedim ki;

“Bak bak bakkk, bize gülüyor olmasın Hacı bunlar…”

Sonra da içimden dediklerimi birleştirip yeni bir teori ürettim: hani Erdoğan Amerika yetiştirmesi idi ya, hani Türkiye küçük Amerika olacaktı ve Başkanlık Sistemi’ne geçiş isteği bunun göstergesi idi ya; Amerika acaba elektrik kesintisini bu düşünceleri pekiştirmek için mi yapmıştı; “Görüyon mu, koskoca Amerika’da bile elektrik kesiliyor, bizde kesilse çok mu.” şeklinde düşünsünler diye olmasındı bu kumpas? Neyse ne sabah sabah bu haber beni çok güldürdü. Sen çok yaşa emi Amerika, sayende günüm güzel geçti.

SEZAR’IN HAKKI SEZAR’A

Komplo teorisinden söz açılmışken, söz konusu teorilerin en çok üretildiği zamanlar malumunuz ve de malumumuz olduğu üzere seçim dönemleridir. En çok üretenler de biz gazeteciler oluyoruz sanırım. Özellikle milletvekilliği aday listelerinden önce yapılan yorumlar da teorilerin cabası. 7 Nisan’da listelerin açıklanacağı günde bile, bir saat kala çakma listelerin çeşitli internet yayın organlarında dolaşması da en güzel örneği. Bununla bağlantılı olarak, 7 Nisan’dan önce AK Parti milletvekili aday adayı Ayhan Oğan’ın -ki kendisi İstanbul’dan gelmiş olup (hatta AK Parti MYK tarafından bizzat gönderildiği dillendirilen) Kayseri ile bağı bulunmayan bir ‘ithal adaydır’- kentte oluşturduğu rüzgarı hepimiz biliriz. Efendim, merkez bir aday göndermiş de, o aday Kayseri’de de Türkiye’de de listeyi Erdoğan belirler demiş ve Ayhan Oğan bu açıklaması ile Belediye Eski Başkanı Mehmet Özhaseki’yi devre dışı bırakmış da, Ayhan Oğan listede birinci sırada olacakmış Özhaseki hiç olmayacakmış, hatta Özhaseki Adana’dan aday gösterilecekmiş falan filan… Sonuçta liste açıklandı ve Özhaseki kafalar dedikodu kazanlarında kaynatılsa da, ilkinde düşünüldüğü gibi listede birinci sıradan aday gösterildi. İyi de oldu. Düşünsenize, Özhaseki dedikodularda söylendiği gibi birinci sıradan aday olamasa idi, bir ithal adayı o sırada görse idik, Meclis’e karşı zaten zedelenmiş olan hakkaniyet duygularımızı iyice sarsılmayacak mıydı? Şimdi yakışan gerçekleşti. Çocuklar kendi aralarında oynuyor işte…