Mart ayı içinde Suudi Arabistan’da 81 kişi idam edildi. Bizzat Suudi Arabistan İçişleri Bakanlığı açıkladı. Ne var ki dünya bu vahşete sessiz kaldı. Sadece Uluslararası Af Örgütü kınadı. Türkiye’de de ne yazık ki insan hakları ve hukuk kurumlarından ses çıkmadı. Suudi Arabistan; Çin, Mısır, İran ve Irak’tan sonra en çok idamın uygulandığı beşinci ülke.

Avrupa Konseyi Bakanlar komitesi Rusya-Ukrayna savaşında Rusya’nın yanında yer aldığı için Belarus’un konsey üyeliğini askıya aldı. Oy hakkını ve toplantılara katılma hakkını kaldırdı. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi AİHM kararlarını uygulamayan, Demirtaş ve Kavala AİHM kararlarını yok hükmünde gören Türkiye’ye ise yaptırım uygulamaya cesaret edemiyor.

Batı’nın insan hakları karnesi çok zayıf.

İngiltere petrol çıkarları için Çeçenistan’daki katliamlara göz yumdu.

Kanada’da bazı hastanelerin doğum için giden yerli kadınları kısırlaştırdığı ortaya çıktı. Özellikle sezaryen gereken durumlarda hamilelere operasyon öncesi form imzalatıldığı, daha sonra metne kısırlaştırmanın kabul edildiğine dair madde eklendiği öne sürüldü. Alberte eyaletinde 1928’de kabul edilen ve 50 yıl öncesine kadar yürürlükte olan yasayla, 'uygun olmayan kişilerin' üremesine sınırlama getirildiği, hapishanedeki ağır suçlar işleyen hükümlüler için verilen karar kapsamında uygulama süresi boyunca cezaevinde yatan bazı erkeklerde kısırlaştırma yapıldığı ortaya çıktı. British Colombia eyaletinde 1933’te yürürlüğe giren ve 1973’te kaldırılan kanunla yerli kadınlar kısırlaştırıldı.
2015’teki mülteci krizinde Yunanistan, Makedonya sınırında göçmen kalabalıklarını dikenli tellerle karşıladı.

Budapeşte’deki tren istasyonu çevresindeki restoran ve cafeler mültecileri içeri almıyorlar.
Polonya, Macaristan ve Avusturya sınırlarına çit çekti. Yunanistan, Türkiye ile sınırına çelik bir bariyer inşa etti. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi başkanı Yunanistan’a, "Avrupa kalkanımız olduğunuz için teşekkür ederiz" dedi. Geçen ay Yunanistan ile Türkiye sınırında AB’ye girmeye çalışan 12 mülteci donarak öldü.

Rusya’nın Ukrayna saldırısından önce dünya genelinde 84 milyon zorla yerinden edinmiş insan vardı. Rusya-Ukrayna savaşıyla buna birkaç milyon daha eklenmiş olacak. Daha şimdiden 2 milyon 316 bin kişi Ukrayna’yı terk etmiş durumda.

Avrupa mülteci kabulünde de çifte standartlı politikalar izliyor. Ukrayna’dan gelenlere hızlı ve olumlu yanıt verilirken, Afganistan, Irak, Filistin, Suriye, Libya, Yemen gibi ülkelerden gelenlere aynı kolaylığı göstermiyor.

Eski Yugoslavya toprakları, Irak, Afganistan, Libya, Suriye, Latin Amerika, ABD’nin orman kanunlarını uyguladığı eşkiyalık alanları oldu.

Hypocrite (ikiyüzlülük) ırksallaştırılmış hiyerarşi dünyaya egemen.

Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in Filistinlilere yönelik politikalarını Apartheid olarak niteledi. UAÖ ilk kez bu konuda eğilip bükülmeden gerçeği dile getirdi. Sistematik ayrımcılık anlamına gelen Apartheid’ın ulusalüstü hukukta insanlığa karşı bir suç olduğu belirtildi. Filistin halkına yönelik ayrımcı uygulamaların ayrıntılarına yer veren raporda değinilen suçlar arasında Filistinlilerin topraklarına ve mülklerine el koyma, zorla yerinden etme, hukuka aykırı öldürme vakaları, dolaşım kısıtlamaları ve vatandaşlık hakkından yoksun bırakma zorbalıkları vurgulandı.

İnsan hakları açısından Türkiye’nin de dış politikası hep ihlallerle dolu iç politikasını tamamlar nitelikte oldu. Geçmişte Cezayir’in Fransa’ya karşı verdiği bağımsızlık mücadelesini desteklemeyen Türkiye, Halepçe katliamından sonrada Ecevit vasıtasıyla Saddam’ı başarılarından dolayı tebrik etmişti.
Amasız Rusya-Ukrayna savaşına karşı çıkmak gerekir. Her iki ülkede de otoriterizm egemen. Demokrasi ve insan hakları yerlerde sürünüyor. Ukrayna savunma bakanı bir Nazi.

Dünyanın her yerinde insan hakları savunucularına zorlu ve önemli görevler düşüyor.