“IŞİD nedir ne değildir” yazı dizisinin ilk bölümünde IŞİD’in 2011 yılına kadar geçirdiği bazı değişimlerden ve merkezi el-Qaide’nin Irak’ ayağı olarak bölgede giderek güçlenmesinden kısaca bahsettim. Bu bölümde eski ismiyle IİD’in (Irak İslam Devleti) 2013 yılına kadarki serüveninden bahsetmeye çalışacağım.

2006’da ABD’nin hava saldırısı sonucu öldürülen Ebu Musab el- Zarkavi’nin yerine örgütün yeni lideri olarak Ebu Hamza el-Muhacir (gerçek adı, Ebu Eyyub el-Mısri) getirildi. El-Muhacir 2006 yılında Irak İslam Devleti’ni (IİD) ilan etmişti, Zarkavi liderliğinde örgütün isminin “İki Nehir Arasındaki el-Kaide ya da Irak el-Kaidesi” olduğunu hatırlayalım, el-Muhacir IİD’in liderliğine de Ebu Ömer el-Bağdadi’yi getirmişti. El-Bağdadi’nin IİD’in liderliğine getirilmesindeki amacın, Iraklı bir ismin liderlik konumuna getirilmesinin bölgedeki Sunni gruplarla var olan çatışmaların çözümü için etkili olabileceği düşünülmüştü. Ancak örgüt liderinin Ömer el- Bağdadi mi yoksa el-Muhacir mi olduğu net değildir, hatta ABD basınında asılında adı geçen iki kişinin de aynı kişi olduğu yönünde bilgiler yer almıştı. 2010 yılında el-Muhacir ve Ömer el-Bağdadi öldürüldü ve örgütün yeni lideri olarak, bugün de örgüte liderlik, yapan Ebu Bekir el-Bağdadi (gerçek adı İbrahim bin Avvad) getirildi. 2011 yılına gelindiğinde ABD Irak’tan çekilmiş ve Maliki (Şii) hükümeti kurulmuştu. ABD’nin bölgeden çekilmesiyle birlikte oluşan özellikle askeri otorite boşluğu ve şüphesiz Maliki hükümetinin Sunni halka yönelik politikaları IİD’in hızla güçlenmesine vesile oldu. Maliki yönetiminin dönemin Cumhurbaşkanı yardımcısı ve Sunni olan Tarık el- Haşimi’yi “teröre destek vermek” suçuyla itam etmesi ve hakkında tutuklama kararı çıkarması (Haşimi ülkeyi terk etmişti), hükümette yer alan başka bakanlar hakkında da benzer süreçlerin işletilmesi 2006’dan beri zaten bir tür mezhep savaşı halinde devam eden Şii-Sunni gerginliğini yeniden ateşledi.

Maliki yönetiminin, 2011 yılından itibaren önemli ölçüde dağılan Sahva Birliklerini (2006-08 yılları arasında ABD’nin para ve silah desteğiyle IİD’e karşı savaşmışlardı) Irak ordusuna almaması ve Sunni bölgelerinde “teröre destek suçlamasıyla” halk üzerinde baskıları arttırması Sunni-Şii gerginliğini giderek arttırıyordu. Artan bu gerginlikten yararlanan en önemli güç de şüphesiz bugünkü adıyla IŞİD oluyordu.

Ebu Bekir el-Bağdadi 2006-11 yılları arasında Irak el Qaidesinin kısmen kırılan gücünü bu dönemde hızlı bir şekilde toparlamaya başladı. 2012’den itibaren el-Qaide militanları Irak hapishanelerine yönelik bir dizi eylem gerçekleştirdi. Yapılan eylemler hem ceza evlerinde tutulan eski Qaide militanlarını kurtararak örgütün azalan militan sayısını arttırmayı hem de Maliki yönetiminin özellikle Sunni bölgelerinde sürdürdüğü politikayı kullanarak bölgede Suuni halktan destek almayı amaçlıyordu. Ebu Bekir el- Bağdadi liderliğinde Qaide militanları 2012 yılı içinde birçok hapishaneye baskın düzenledi ve yüzlerce eski el-Qaide militanı hapishanelerden kaçırıldı. Maliki yönetiminin Sunni politikaları karşısında ise halkın tepkileri protesto eylemlerine dönüşüyordu. Protesto eylemlerinin Maliki yönetiminin askerleri tarafından kanlı bir biçimde bastırılması ve Qaide’nin giderek güçlenmesi aynı döneme denk geliyor.

Suunilerin yoğun olarak yaşadığı Anbar eyaleti Ninova ve Selahaddin gibi kentlerde Sunni gruplar Maliki yönetimini bir yandan protesto ederken, diğer yandan ordunun artan şiddet dalgasıyla karşılaşanlar Qaide’yi kurtuluş olarak görmeye başladılar. Kısa süre içinde el-Qaide, başta Anbar olmak üzere birçok Sunni bölgesinde Maliki yönetiminin karşısında bir alternatif olarak görülmeye başlandı. 2012’nin sonlarına doğru el-Qaide Irak’da kısmen de olsa yitirmiş olduğu gücü önemli ölçüde toparlamayı başarabilmişti. Qaide’nin bu başarısında ABD’nin bölgeden çekilmesinin etkisi olduğu kadar Maliki yönetimin Sunni gruplar üzerindeki politikalarının da çok ciddi etkileri oldu.

2013 yılına gelindiğinde Irak el-Qaidesi Sunni bölgelerde ciddi bir desteğe sahipti, birçok Sunni aşiret Maliki yönetimi karlısında Qaide saflarında savaşmayı kabul etmişti. 2013 yılı itibariyle Irak’daki Qaide’nin etkinliğini anlamak için Irak’ın en büyük eyaletlerinden biri olan ve ağırlıklı olarak Sunnilerin yaşadığı Anbar eyaletinin kontrolünün önemli ölçüde el-Qaide’de olduğuna bakmak bile önemli bir veri sunar bize.

Ebu Bekir el-Bağdadi liderliğindeki Irak Qaidesi 2013 yılında Suriye el-Qaidesi olarak bilinen Nusra Cephesi ile birleştiğini açıkladı ve örgütün ismi Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) olarak değiştirdi. Yapılan bu değişiklik merkezi el-Qaide lideri Eymen el-Zevahiri tarafından onaylanmadı ama yeni adıyla IŞİD herhangi bir geri adım da atmadı.

Not:

Ebu Musab el- Zarkavi tarafından kurulan Tevhid ve Cihad (TCÖ) örgütünden IŞİD’ kadar uzanan zaman diliminde merkezi el-Qaide ile (daha sonra Irak el-Qaidesi olarak ve sürekli isim değiştirerek bugünkü IŞİD haline gelen örgüt) arasında hiçbir zaman tam bir anlaşma sağlanamamıştır. Bunun temel nedenlerinden biri; IŞİD geleneğinin merkezi el-Qaide’ye göre daha köktenci ve özellikle de iflah olmaz bir Şii düşmanlığının olmasıdır. Ayrıca IŞİD geleneğinin Sunni unsurlara karşı bile sıklıkla saldırgan bir tutum takınması merkezi el-Qaide tarafından hoş karşılanmamıştır. Tüm bunlara rağmen aralarında 2013 yılına kadar var olan ilişki önemli ölçüde stratejiktir. Ayrıca merkezi Qaide’nin Irak’a yerleşme, son adıyla IŞİD’in ise güçlü bir destekçiye ihtiyaç duyması var olan ilişkilerinin temelini önemli ölçüde oluşturmuştur.

Devam edecek…