70'lik bir rakı gibisi yok! Çok değerli, çok pahalı! Yanına yaklaşılmıyor yıllardır. Onu bir zamanlar yanınıza alır, birlikte dost sohbetlerine katılırdınız. Artık sizinle gelmiyor. "Beni yok varsayın, gelemem" diyor kibarca..."Kusura bakma arkadaş" diye de ekliyor.

Anlıyorum onu. Dün duydum en son, iyice değerlenmiş. "Kabahat bende değil, ekonomiyi yanlış yönetenler düşünsün" diyecektir muhakkak.  Ona kızamıyorum. Hatta bir ara bana küs olmasını da olgunlukla karşılıyorum. Değerini bilmeyip, yalancıktan bir benzeriyle oldum bir zamanlar. Gülmüştü bana! "Anlayacaksın, anlayacaksın" diye parmak sallamıştı uzaktan. Haklıydı. Ne hallere düşmüştüm! Sadece ben mi? Hala aynı hatayı yapan dostlarım, tanıdıklarım var. Yapmayın, etmeyin desem de söz dinletemiyorum kimseye. Hiç olmazsa onun adını kullanmayın diyorum, dinlemiyorlar.

O asil duruşu yok mu? Binlerce yılın deneyiminden süzülerek karşıma kurulup geçmesi yok mu? Hangi şarkılar diyeceğim, hangi aşklar. Ver elini gidelim diyeceğin yerlerde hep yanında götürdüğün o dost sıcaklığı, ne kadar özleşmişiz diyerek sarıldığımız anlar, hiç unutulur mu? O hafızamızda yer eden bütün hikayelerimin tanığı, hata özeti gibi değil mi? Hepimizin hikayelerinde olduğu gibi...

Artık hatırlamak bile ağır geliyor insana. Bakın, bir insana yapılacak en büyük kötülük nedir, bilir misiniz? Hafızayı yok etmektir! Evet, aynen öyle...İnsan  belleği ile bu günü yaşar, anlamlandırır, hayata katılır. Tersi, korkunç bir yalnızlıktır. Kendinden koptun mu;  komşundan, dostundan, en yakınındakinden bile kopar insan. Çünkü hatırlamazsın. Daha kötüsü, yavan bir yaşamdır katlandığın. Ayaklarınızı sürte sürte yürür  gibi yaşarsınız. Doya doya sarılamazsın, gülemezsin, kahkahalar patlatamazsın. Yakışmaz sana! Nasılsın diye kimse sormaz sana. Sen de soramazsın.

İşte bir 70''lik derken değerli olan her şey gibi tadı tuzu kalmayan günlerin sayıklamasıyla yazdım bu satırları size. Ama!

... Boş verin bu yazdıklarımı siz.. Ben 70'lik deyince başka şeyler anlaşılacak yine.

Bu sıralar huysuzun, aksinin biri oldum. Kimseye derdimi anlatamıyorum pek. 70'lik bir rakı  olsaydı yanımda, o anlardı beni.

... Eskiden olduğu gibi yanımda olsaydı,  asıl başka bir şey söylemek isterdim. Nazım Hikmet’in bir şiirini okumak isterdim ona. O hatırlar. Hani şu şiiri:

"Koyun gibisin kardeşim,

gocuklu celep kaldırınca sopasını

sürüye katılıverirsin hemen

ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye.

Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,

hani şu derya içre olup

                            deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.

Ve bu dünyada, bu zulüm

                                    senin sayende.

Ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer

ve hâlâ şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak

                      kabahat senin,

                                     — demeğe de dilim varmıyor ama —

                      kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!"