Oya Baydar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, polis müdahalesine sahne olan 8 Mart Feminist Gece Yürüyüşü’nde, kadınların ezanı ıslıklandığı iddiasını bugünkü köşesine taşıdı. Yazısında “Hakikatin Ölümü- Trump Çağında Yalancılık Sanatı” kitabını öneren Baydar, “Yalana dayalı propaganda sadece ülkemize özgü bir durum değil, bugünün işi de değil. Ancak, AKP iktidarı döneminde bir propaganda yöntemi olmaktan çıktı, sistematikleşti, bir yönetim biçimine dönüştü” dedi. 

'Yalan'ın, liderin ve iktidarın elindeki en etkili silah olduğunu belirten Baydar, "İktidar için her şeyin mubah olduğu hakikat sonrası çağda, Erdoğan Türkiyesi’ndeyiz" ifadesini kullandı. 

Oya Baydar'ın T24'te, "Erdoğan çağında hakikatin ölümü" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle: 

Kabataş yalanından ezan yalanına, beka aldatmacasından terörist yaftalamasına...

Başlığı, bugünlerde herkese önerdiğim bir kitaptan ödünç aldım: “Hakikatin Ölümü- Trump Çağında Yalancılık Sanatı”*

Kitap aslında Erdoğan döneminin siyasî atmosferini Trump Amerikası üzerinden anlatıyor, ancak Trump dönemiyle sınırlı kalmıyor. Nazi ve Sovyet propaganda ağlarının temel ilke ve yöntemlerini, arkalarındaki zihniyeti, günümüzde benzer liderlerin benzer rejimlerde aynı yöntemleri harfi harfine nasıl uyguladıklarını örnekleriyle sergiliyor. Okuduğunuzda; bu kadar farklı ülkelerde, farklı kültürlerde, farklı gelişmişlik düzeylerinde bu kadar benzerlik nasıl olabilir diye şaşırıyorsunuz. Popülizm deyip geçtiğimiz olgunun dinamiklerini, “Kitleler bunların peşinden nasıl sürükleniyor?” ya da “Bize ne oldu?” sorularının cevaplarını hem popülist otokratlar hem de kitleler açısından, büyük ölçüde kavrıyorsunuz.
Yalan en etkili silah

Günümüzde (ve de öteden beri), özellikle otoriter, totaliter, popülist rejimlerde  “yalan”, liderin ve iktidarın elindeki en etkili silahtır. 

KABATAŞ YALANINDAN EZAN YALANINA, BEKA ALDATMACASINDAN TERÖRİST YAFTALAMASINA

Yalana dayalı propaganda sadece ülkemize özgü bir durum değil, bugünün işi de değil. Ancak, AKP iktidarı döneminde bir propaganda yöntemi olmaktan çıktı, sistematikleşti, bir yönetim biçimine dönüştü. Hani, “Şekil 1’de görüldüğü gibi” denir ya, yalan sonrası siyasetin ya da siyasette yalanın bütün örneklerini ve uygulamasını en açık biçimiyle günümüz Türkiyesi’nde görüp izlemek mümkün.

Yüzlercesi, binlercesi arasından “Kabataş’da örtülü bacımıza ve bebeğine saldıran üstleri çıplak, meşin pantolonlu, alınları bandanalı 40-50 adam” yalanını, “Geziciler camide içki içtiler” yalanını hatırlayalım. Oradan, benzer yüzlerce saptırmanın üzerinden atlayarak daha birkaç gün önce servis edilen ve başta Sayın Erdoğan olmak üzere iktidar mensuplarınca kullanılan “Kadınlar ezanı ıslıkladılar” düzmece haberine gelelim. Her ikisinde de haberin servis ediliş tarzı, kullanım biçimi ve amacı aynı. Ve ne yazık ki her ikisini de yalanı kitleler karşısında seslendiren, özellikle yaygınlaştıran aynı karizmatik lider. Yalan olduğunu, en azından olguların çarpıtıldığını bile bile mi yapıyor bunu? Eğer öyleyse çok vahim. Yok o da kötü niyetli bir çevre tarafından kandırılmışsa, o da yalanın kurbanıysa, bu da aynı derecede vahim.

Özellikle iktidar çevrelerinden yaygınlaştırılan yalanlar (Bütün benzer ülkeler gibi Türkiye’de de bu konuda örgütlenmiş yarı resmî yalan haber/ sahte bilgi üretme ve yayma birimleri olduğu kimse için sır değil) siyasî iklimi zehirlediği gibi son derece tehlikeli düşmanlıklara, çatışmalara varabilecek hedef göstermelere, haysiyet cellatlığına, insanların hayatını, geleceğini karartabilecek suçlamalara, toplumsal dokunun çürümesine yol açıyor.

Bu ülkenin, Erdoğan-Bahçeli ikilisinin korku yaratarak yaygınlaştırdığı anlamda bir beka sorunu yok. Muhalefet de ne terörist ne de terör destekçisi. Bunu kendileri de, arkalarındaki derin şer mihrakları da pekâlâ biliyorlar. Ama iktidar için her şeyin mubah olduğu hakikat sonrası çağda, Erdoğan Türkiyesi’ndeyiz.

Tek yapabileceğimiz yalana teslim olmamak, yalanı yutmamaya çalışmak. İnsan çeşitli zaafları ve inançları yüzünden yalan propagandaya farkına varmaksızın da kapılabilir. Milliyetçilik beka yalanına ve terörist damgalamasına daha kolay inanmamıza yol açar. Dinî inancımız Kabataş yalanına veya feminist kadınların ezanı ıslıkladıkları yalanına inanmamızı kolaylaştırır. Lidere olan sevgimiz onun söylediklerinden kuşku duymamızı engelleyebilir. Yalan üretenler ağlarını  kitlelerin inançlarına bağlılıkları, vatan sevgileri, milliyetçi duyguları, kendileri gibi olmayanlardan kuşkuları, yaşamdan memnuniyetsizlikleri ve korkuları üzerinde örerler.