Başbakan Erdoğan, 17 yıldır Galatasaray Lisesi önünde kayıp oğulları için oturma eylemi yapan “Cumartesi Anneleri”ni Dolmabahçe’deki çalışma ofisinde kabul ederek görüştü.

Hükümet düzeyindeki bu görüşme bir ilk.

Devlet, kayıp yakınlarının izini süren ailelerin trajedisini görmezlikten geliyor.

Şili’de Sosyalist Cumhurbaşkanı Allende’yi askeri darbeyle deviren General Pinochet’in zulmü Arjantim Brezilya gibi 1970’lerde Güney Amerika’da yönetimleri ele geçiren CİA patentli cuntalara örnek olmuş, stadyumlara kapatılan muhalifler ağır işkenceler altında yok edilmişlerdi. Dünya, “kayıp” yakınlarını arayan annelerle 1980’lerde tanıştı. Türkiye’de 12 Mart 1971 muhtırası sırasında ‘Kontgerilla’nın işkencehanelerini öğrendi. Gözaltına alınanlar, sıkıyönetim mahkemelerine çıkarılmadan önce yasalar hiçe sayılarak sorgulandılar. “Burada devlet yok, devlet biziz” diyenlerce alındı ifadeler. Çoğu tutuklu işkenceden ölmektense gerçek dışı tutanaklara imza atmak zorunda kaldılar.

1980 askeri darbesi ise çok daha ağır uygulamalara ortam hazırladı.

Otuz yıl sonra Başbakanlık Çalışma Ofisi’nde Erdoğan’ın dinlediği ‘Cumartesi Anneleri’nden birinin adı Berfu Kırbayır. 103 yaşında. Oğlu Cemil’i 12 Eylül 1980 darbesinin ardından Kars’ın Gölçe ilçesindeki evinden almış askerler. 8 Ekim’de Kars Sıkıyönetim Gözetimevi’ne götürülmüş. O tarihten bu yana kayıp.

Annesi ve kardeşleri ‘umutsuzca’ sağ olmadığı bildikleri Kırbayır’ın bedenini arıyorlar. Elbette, onu öldürenlerden hesap sorulması beklentisiyle.
Dev_Genç’li Hayrettin Eren, İdealtepe’de yapılan bir operasyonda gözaltına alınan Nurettin Yedigöl’ün anneleri de 1980-81’lerin takipçisi.
Öteki kayıpların çoğu yakın tarihli.

1994-95’ler. Onların da üzerinden on yedi yıl geçmiş.

Daha çok Kürt sorunu ve Güneydoğu’daki çatışmalar nedeniyle ‘faili meçhuller’in yaşandığı dönemin kurbanları bu insanlar. Hediye Coşkun Başbakan’a derdini Kürtçe anlatmış. Doğu Batı fark etmiyor. Fehmi Tosun örneğin İstanbul Avcılar’daki evinin önünden 19 Ekim 1995 günü alınmış. Eşi ve çocuklarının gözü önünde 34 UD 597 plakalı araca bindirilen Tosun o tarihten bu yana kayıp.

Murat Yıldız’ın sonu da benzer trajediyi içeriyor.

1995 yılında İzmir’de bir kafede çıkan kavgada havaya ateş eden Murat Yıldız’ı polisler, annesine ‘gelsin ifade versin serbest kalacak’ diye karakola çağırıyorlar. Anne Hanife Yıldız avukatıyla giderek çocuğunu teslim ediyor. Günler sonra Murat Yıldız’ın annesine oğlunun İstanbul’a götürüldüğü sırada feribotta firar ettiği söyleniyor. Başka haber alamıyor.

Böyle onlarca, yüzlerce örnek.

‘Cumartesi Anneleri’ çocuklarının, eşlerinin akıbetlerini öğrenmek istiyorlar.

Şili’de, Arjantin’de bu dosyaların çoğu kapatıldı. Darbecilerden hesap soruldu.

Türkiye bu utancı hâlâ taşıyor!