Kobani Davası’nın 9’uncu duruşması Sincan Cezaevinde görülmeye devam ediyor.

Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesince görülen davanın duruşmasına HDP MYK üyeleri, milletvekilleri ile Ankara İl Örgütü üye ve yöneticilerimizin yanı sıra çok sayıda avukat katıldı.

Sincan Cezaevi'nde tutulan siyasetçiler duruşma salonunda hazır bulunurken, farklı cezaevlerinde bulunan siyasetçiler SEGBİS'le duruşmaya bağlandı.

Duruşma bugün HDP eski MYK Üyesi Bülent Parmaksız'ın savunmasıyla devam etti.

‘MİLLİYETÇİLİK KÜRTLERLE BARIŞMALIDIR’

Türkiye’nin kuruluşunun üzerinden 100 yıl geçtiğine ve 100 yıl önceki kaygıların aşılması gerektiğini söyleyen Parmaksız, şöyle konuştu:

 “Osmanlı'nın son 50 yılında Balkanlardan Afrika’ya kadar kaybedilen topraklar travmalar yarattı. Bu travma cumhuriyetin kurucularına da geçti. Devlet bu travmalarla kuruldu. Türk milliyetçiliği ilk ortaya çıktığı 20'nci yüzyıldaki gibi konumlandıramaz kendisini artık. Bunun için ilk olarak bölünme ve küçülme travmasının aşılması zorunludur. Aynılaştırma ve homojenleştirme hedefli asimilasyon politikalarından vazgeçilmelidir. Milliyetçiliğin içeriğinin yeniden tanımlanması şarttır. Irkçılaşan ve yayılmacılığı hak gören anlayış reddedilmelidir. Anti-emperyalizm milliyetçiliğin ana fikri olmalıdır. NATO’yla geliştirilen ilişkilerin ardındaki anti-komünist ve emekçi karşıtı politikalara son vermelidir. Devlet aygıtından bağımsızlaşmalı ve devletin aparatı olmaktan çıkmalıdır. Milliyetçilik Türkçülüğe indirgenerek sınırlarını daraltmamalıdır. Türkçülüğü ilk baştaki programıyla devam ettirmek, milliyetçiliği geriletir ve çürütür. Milliyetçilik Kürtlerle barışmalıdır. Ancak bunlar olursa milliyetçilik kurtulacaktır.”

‘TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ KÜRTLERE KARŞI DEĞİL ABD’YE KARŞI KONUMLANMALIDIR’

Türkçülüğün çok kez bir araç olarak kullanıldığını söyleyen Parmaksız, şöyle devam etti:

“Türk milliyetçiliği ve Türkçülük kendisini emperyal güçlerin aparatı olmaktan da kurtarmalıdır. Birkaç örnek vereyim: İngilizlerin başlattığı Türkoloji çalışmaları ile ulusal bilinç geliştirilerek Ruslara karşı kullanıldı. Türkiye NATO’ya girdikten sonra bu sefer de ABD, Türk milliyetçiliğini Sovyetlere karşı kullandı. Fransa’nın Cezayir işgaline, sömürgesine destek verdi ve itiraz etmedi. İsrail devletini tanıyan ilk ülke Türkiye oldu. Bugün de somut bir durumla karşı karşıya kaldık. Şayet Afganistan’da Taliban kabul etseydi Türkiye Afganistan’dan çekilecek NATO birlikleri yerine Afganistan Havalimanını korumaya gidecekti. Afganistan’a konumlanma görevi Çin’in bölge planlarının baltalanması ve Rusya-Çin arasında tampon bölge kurulması demek olacaktı ama Türkiye’nin bunlardan bir çıkarı yoktu. Buna rağmen çok istedi ancak yine de Taliban kabul etmedi. Taliban kabul etseydi Türkiye, NATO’nun ayakçılığını yapacaktı. Türk milliyetçiliği Kürtlere karşı değil güçleri yetiyorsa ABD’ye karşı konumlanmalıdır.”

‘SORUN HALKLAR ARASINDA DEĞİL’

“Türkiye, ABD gibi güçlü bir devleti bile Kürt politikaları yüzünden karşısına aldı. Onurlu bir barış zorunluluktur. Kürtlerin talep ettiği hakların teslim edilmesi ve Kürtlerin bu topraklarda Türklerle birlikte yaşamayı kendi iradesiyle istemeleri gerekir. Türk yönetenleri, barış çizgisini devlet politikası haline getirmelidir. Tarihte Kürt-Türk ilişkileri her iki toplumun egemenleri arasında hep barış ve ittifak temelinde gelişti. Türkler ve Kürtlerin arasında yaşanan geçmişteki sorunların hepsi egemenler arasındaydı, halklar arasında değil. Bizim derdimiz bu gerilimin ve sorunun çözülmesidir. Sopa zoruyla kimseyi Türkleştirmeyeceğiz. Birinin size zorla elbise giydirmesini bile istemezken Kürtlerin kökünü inkâr etmesini istemek ne demektir? Bütün eksikliklerimize rağmen biz bu toprakların çocuklarıyız, tarihimizden utanmıyoruz. Fakat tarihimizde yanlışlarımız var, onlarla yüzleşeceğiz.

‘KALAN SON BAĞ HDP’DİR’

“Türklerle Kürtler arasında kalan son bağ HDP’dir. Yüzyıllar boyunca egemen sınıflar üzerinden kurulan Kürt-Türk ilişkisi tarihte ilk kez emekçiler üzerinden HDP’de kuruldu. HDP’ye sosyalist bir dünya görüşüne sahip olduğum ve ezilen bir halk olan Kürtlerin yanında olmak için, emekçilerin yeniden bir düzen kurmaları için, kadın erkek eşitliğine inandığım için, bu toprakların kültürlerine bağlı olduğum için katıldım. HDP sadece Kürtlerin değil Türklerin de partisi olduğu için katıldım. "Olup bitenlere neden karşı çıkmadın?" sorularına maruz kalmamak için katıldım. Türk halkının ve sosyalistlerin onurunu korumak için buradayım. HDP, DBP gibi sadece Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde örgütlenen bir bölge partisi değildir. 8 yıl önce birçok farklı çevrelerin ortak bir çatı örgütlenmesi olarak kuruldu. Ezilenlerin talepleri parti programını belirledi. Emekten yana ve halklar arasında gönüllü bir ilişkiyi esas alan bir program oluşturuldu.

‘ÇÖZEMEZSENİZ BİRİLERİ GELİR ÇÖZMEYE ÇALIŞIR’

“HDP’nin programını okumanızı öneririm. Toplumsal mutabakat sürecinin bozulmasında Saray’ın ve ABD’nin eli olduğunu düşünüyorum. Çözüm Süreci Saray'a oy kaybettirirken HDP’ye oy kazandırıyordu. Kürtler ABD’yle ilişkilendi diye çeşitli eleştiriler var. Sorun şu: Siz bin yıldır birlikte olduğunuz bir halkla neden sorunlarınızı çözemiyorsunuz? Çözemezseniz birileri gelir çözmeye çalışır. Gelinen noktada Kürtler ile Türkler arasındaki duygusal bağlar zayıflıyor. Uzun bir süredir aradaki bağlar sadece sol demokrat güçler aracılığıyla kuruluyor. Tutuklanan 17 kişilik MYK üyelerinin çoğunun Türk sosyalistlerden oluşması da bir göstergedir."

‘KÜRTLER KOLEKTİF BİR YAŞAM PEŞİNDE’

“Ayrılmak her zaman bizi birleştirir fakat zoraki ilişki ayrılık getirir” ifadelerini kullanan Parmaksız, hem burjuva siyasette hem de sosyalist siyasette ayrılma hakkının kabul edildiğini hatırlattı. Parmaksız, “Ulus devlet hakkı içinde herhangi bir halk, egemen ulusla eşit koşullara sahip değilse başka bir biçimde ulus varlığını kabul ettirebilir. Kürtlerin ise ayrılma veya yeni bir devlet kurma talepleri yok. Gönüllü birlikteliklerin emperyalizm karşısında ezilenleri güçlendireceğinin farkındadır. Kürt meselesi çözülemediği takdirde gerilim tırmanacak ve dış güçlerin etkisi artacaktır. 7 Haziran seçimlerinde egemenlerin sonuçları kabullenmeyişi HDP üzerindeki baskıları arttırdı. HDP örgütlülüğünün baskılarla ve sadece Kürt illeriyle sınırlı hale getirilmesi Kürtlerle aramızdaki duygusal bağları zayıflatmaktan başka ne işe yarayacak? Kürtler ayrılmak isteselerdi gerçekten bu olaylarla ilgili iddia makamı böyle yorum yapabilirdi, fakat Kürtlerin stratejileri ortada. İmralı savunmalarından başlayarak bunu görebilirsiniz, Kürtler kolektif bir yaşam peşinde.” dedi.