İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Betül Kaya, 6 aydır geçmeyen yorgunluğa ek olarak yaşanan belirtilere dikkat çekerek "Kronik Yorgunluk Sendromu, kadınlarda erkeklere kıyasla yaklaşık iki kat daha fazla görülüyor" dedi.

Kronik Yorgunluk Sendromu’nun daha sık kadınlarda, genç ve orta yaşlı yetişkinlerde görüldüğünü dile getiren VM Medical Park Pendik Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği’nden Uzman Doktor Betül Kaya, hastalığın en sık görülen belirtilerinden bahsetti.

Kaya, alışmalarda virüsler, bağışıklık bozuklukları, hormonal bozukluklar ve nöropsikiyatrik faktörler araştırılsa da Kronik Yorgunluk Sendromu’na neyin sebep olduğunun henüz net olarak bilinmediğini de aktardı.

SENDROMUN BELİRTİLERİ NELER?

Kronik Yorgunluk Sendromu’nun kadınlarda erkeklere göre yaklaşık iki kat daha yaygın olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Kaya, hastalığın en sık görülen belirtilerini şöyle sıraladı:

Yorgunluk, uyku bozuklukları, ağrı, kaygı bozuklukları, hafıza ve konsantrasyon güçlükleri, baş dönmesi ve sersemlik

Fiziksel, bilişsel bir efor veya stres sonrasında şikayetlerin artması

Saatlerce uyuduktan sonra bile dinlenememek

Ayakta dururken şikâyetlerin artması, yatar durumda iyileşme olması

Hastanın bu şikâyetleri en az 6 aydır yaşaması ve bu zamanın en az yarısında şikâyetlerin şiddetli yoğunlukta olması

Kronik Yorgunluk Sendromu’nun belirli bir meslek grubunda daha fazla görüldüğünü gösteren net bir çalışma olmadığını vurgulayan Kaya, genellikle işlevselliği yüksek işlerde çalışanlarda daha sık olduğunun düşünüldüğünü belirtti.

Kaya, Kronik Yorgunluk Sendromu’nda tanı koymaya yardımcı durumlardan bahsederek, "Ani olabilen, genellikle üst solunum yolu enfeksiyonu ile ilişkili veya birkaç ay içinde kademeli olarak ortaya çıkan başlangıç, aşırı yorgunluk, aşırı fiziksel aktivite ile şiddetlenen şikâyetler, Kronik Yorgunluk Sendromu öncesi kronik sırt ağrısı veya kronik baş ağrısı öyküsünün olmaması, hastalar genellikle ateşli hissetseler de, çok azı 37,4 dereceden fazla ateş gösterir , eklemler ağrır ancak kızarıklık, ödem veya hareket kısıtlılığı yoktur, kaslar kolayca yorulsa da, biyopsiler ve EMG normaldir, boyun veya koltukaltında ağrılı lenf düğümleri (lenfadenit) sık görülen bir şikâyettir" dedi.

TEŞHİS İÇİN HANGİ TAHLİLLER YAPILIYOR?

Başka birçok hastalıkta da benzer şikâyetler görülmesi nedeniyle olası farklı hastalıkları eleyebilmek için çeşitli tahliller yapılması gerektiğinin altını çizen Kaya, “Tam kan sayımı, biyokimyasal testler (şeker, vitamin, mineraller, elektrolitler, tiroit, böbrek ve karaciğer fonksiyon testleri dahil), kreatin kinaz (kas ağrısı veya zayıflığı varsa) testlerini yaptırmak gerekebilir. Hasta öyküsü veya muayene uyku apnesini düşündürürse uyku çalışması yaparız. Öykü veya muayene adrenal yetmezlik düşündürüyorsa adrenal yetmezliğini değerlendiririz” ifadelerini kullandı.

TEDAVİ SÜRECİ NASIL İŞLİYOR?

Kronik Yorgunluk Sendromu olan hastalarda birçok tedavi denense de hiçbirinin hastalığı tamamen ortadan kaldırmaya yetmeyebileceğini ifade eden Kaya, “Bu nedenle tedavi destekleyici olmalı ve uyku bozuklukları, ağrı, depresyon ve kaygı, hafıza ve konsantrasyon güçlükleri, baş dönmesi ve sersemlik gibi yaygın semptomların ve eşlik eden durumların tedavisine odaklanılmalıdır. Psikolojik destek ve şikâyetlerin yoğunluğuna göre uygun ilaç tedavileri ile hastanın hayat kalitesi yükseltilmeye çalışılmaktadır” şeklinde konuştu.

PANDEMİNİN ETKİSİ

Pandemi dönemindeki hareketsizlik artışının, beslenme şeklindeki değişikliklerin, hastalığın getirdiği kaygının, ekonomik stres gibi faktörlerin şüphesiz hastalarda birtakım metabolik problemlere yol açtığını vurgulayan uzman doktor, “Pandemi kas- eklem ağrıları ve yorgunlukta artışa sebep oldu. Bunları klinik pratiğimizde sıklıkla görüyoruz ancak Kronik Yorgunluk Sendromu dediğimiz durum sebebi bilinmeyen bir kronik hastalıktır. Pandeminin bu kronik hastalığın artışına sebep olduğunu söylemek için yapılacak çalışmalara ihtiyaç var ve bunu belki de ileriki yıllarda göreceğiz. Yine de pandemi döneminin rehavetini üzerimizden atmak için egzersiz, iyi beslenmek ve geleceğe kaygıyla değil, umutla bakmak fayda sağlayabilir” dedi.