Birbirine küfrettiklerini sanırsınız, misafirseniz bu memlekette. Eğer misafir değil de birkaç yıl yaşayacağınızı düşünerek, gündemi takip ederseniz; birbirine küfreden kimsenin olmadığını, sadece birinin diğerlerine küfrettiğini, diğerinin de birilerini tehdit ettiğini fark edersiniz. Bunun adına millete hizmet diyorlar. Kimin daha yüksek sesle konuştuğundan yola çıkılarak korkak çocukların başına geçen zorba çocukları andırıyor, millete hizmet yolu. ‘Siz arkamdan gelin, merak etmeyin size bir şey olmaz,’ derken aslında, ‘bana bir şey olmasın, siz bakın bakalım uçurumdan düşülürse ne olacağını, bana anlatırsınız’ kurnazlığı. İşte buna, millete hizmet denir.

Kulpsuza kulp takmaya çalışırken, eline kulp verilen kulpçunun sevinci yaşanmakta hafta sonundan beri. Emekli öğretmenler, yılların vermiş olduğu bilgi birikimiyle eğitim sisteminin eksiklerini aksaklıklarını, yeni öğretmenlerden daha iyi bilirler. Böyle bir çalışma yapmış olmalarından- özverilerinden dolayı kendilerine minnet duyulmalı. Emekli doktorların sağlık sisteminin daha sağlıklı yürütülebilmesi için görüş ve düşüncelerini bildirmeleri değerlidir, teşekkür edilmeli. Emekli büyükelçilerin, dış politikada ülke çıkarlarının yeterince gözetilmediği kanaatiyle fikir beyan etmeleri, görevleri olmadığı halde kafa yormaları, olsa olsa takdir edilir. Ancak emekli amiraller, denizlerle, boğazlarla ilgili görüş açıklarsa darbeye teşebbüs olur. Oysaki amirallerin eğitim sistemi ve sağlık sistemi hakkında görüş beyan etmeleri halinde hiçbir tepkiyle karşılaşmayacaklarını herkes tahmin edebilir.

Konuşmak isteniyorsa, güzel bir konu seçilmeli. O konunun kimsenin etlisine sütlüsüne dokunmayacağı bir hususta olmasına dikkat edilmeli: Afrika ormanlarından, dağcılık sporundan, hangi takımın şampiyon olacağından (burada biraz dikkat gerekir), hangi mevsimde hangi balığın yeneceğinden, yaz tatili mekânlarından, güzel giyinmeden, alışveriş merkezlerinden, yeni otomobillerden, uyutucu masallardan vb.

Ancak amirallerin en iyi bildikleri konu olan denizcilik ve ilgili politikalar (mesela Montrö Boğazlar Sözleşmesi) hakkında konuşması, aynı görüşte olduklarını belirtmeleri akıl alır gibi değil. Bırakın görevdeki amiraller görüş bildirsin. Siz emekli olalı denizlerin suyu değişti. Suların rengi değişti. Renklerin tonu bile değişti. Siz emekli olalı sarıklı, cübbeli amiral bile yetiştirildi. Siz emekli olalı…

Emekli amirallerin, Zarrap davasına, tarım politikalarına, Kızılay paravanına, pandemi politikalarına, Suriyelilerin durumuna, Libya’dan haberlere, S400’lerin durumuna, Akdeniz’de hak aramalarına, halkın açlığına, ekonominin durumuna, milletvekilliklerinin düşürülmesine vb. karışmamaları önemle tavsiye edilir.

Pazartesi günü muhalefet parti genel başkanları olaya o kadar mesafeli idiler ki: ‘ne söylesek başımızda patlayacak’ ruh halindeydiler. Haksız da değillerdi. Görüldü ki, “amirallerin Kılıçdaroğlu’ndan talimat aldıkları” bile söylendi. Hepsinin korkusu bu ve benzeri çarpıtmalarla suçlanmaktı. Oldu. Kulp.

Amirallerden dördünün cehape ile üyelik bağlantısının ifşa edilmesinin suç olmasını bir yana bırakalım, 104’te dördün, zehirli diken yapılıp gözlere sokulması, “gözlerimi kaparım, söylenenlere bakarım” anlayışındakilere bir avuç yemdir.

Fetö kumpaslarında yargılanıp, hapis yatmış ve sonrasında beraat etmiş olanların tekrar gözaltına alınmaları-yargılanabilecek ihtimali dâhilinde olmaları bile- ibretlik. Öyleyse biz kimin kiminle olduğunu nereden anlayacağız.

Başka bir husus daha var: cehape’nin özeleştiri yapması gereken bir husus. Bu amirallerden dördünün kendilerine üye olmaları üzerinden suçlanmalarına gerçekten üzülmeli ve utanmalıdır hatta. Neden 104’ün 104’ü de CHP üyesi olmadığına üzülmeli. Dört üyenin kendilerinin yüz akı olduğunu haykırmalıdır. Amirallerin suç işlemediklerine olan inançları ölçüsünde bunları sahiplenmeli, kendilerine yönlendirilecek suçlamaları getireceğini göz ardı etmeyerek. Denizin bittiği yere gelindiğini görmeli, ötesi yok. Çünkü ‘sağa dönsen, sola sırtını çevirdi; sola dönsen, milli ve manevi değerlerimizi…’ denecek her halükarda.

Yani ağzınla kuş tutsan, sana söylenecek yığınla laf var. Sen, kulp vermesen de kulpsuza kulp takar, çokyüzlülükle başbaşasın.