6-10 Aralık 2010 tarihlerinde Türkiye Sanayi Sevk ve İdare Enstitüsü’nde Maastricht Üniversitesi İnovasyon ve Teknoloji Araştırma Merkezi (UNU MERIT), ODTÜ Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi (ODTÜ-TEKPOL) ve TÜBİTAK, “Gelişmekte Olan Ülkelerde İnovasyon Politikalarının Tasarımı ve Değerlendirilmesi” konulu bir eğitim etkinliği düzenledi. Eğitim programının hedef kitlesi kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarında inovasyona yönelik alanlarda çalışanlardı. Programda AB ve ODTÜ’lü akademisyenler ve OECD uzmanları eğitim verdiler. Ayrıca dört başarılı şirketin yöneticileri inovasyon stratejileri konusunda, katılımcılar ise kurumlarının inovasyon alanındaki etkinlikleri hakkında sunuş yaptılar. Peki bu etkinliğin ülkemiz için anlam ve önemi nedir?

Küreselleşen dünyada teknolojiyi firmaların rekabet gücünü artıracak, iktisadi ve toplumsal gelişmeyi ve adil bir gelir bölüşümünü sağlayacak şekilde inovasyona dönüştürmenin önemi yadsınamaz. Küreselleşme süreci bu yöndeki fırsatları artırdığı gibi kalkınma politikalarına ciddi kısıtlamalar getirmekte, gelişen ülkelerin manevra alanlarını daraltmaktadır. Araştırma ve geliştirmeye (Ar-Ge) ve inovasyona yönelik teşvikler bu kısıtlamalardan büyük ölçüde muaftır ve bu nedenle önemli bir politika aracı olmaya adaydır.

İnovasyon politikalarının tasarlanma, izleme ve değerlendirme aşamaları
Türkiye çok sayıda kapsamlı inovasyon destek programının bulunduğu bir ülkedir. Kamunun inovasyon ve Ar-Ge’ye sağladığı doğrudan destekler 2005-2008 arasında yılda ortalama 1 milyar doları bulmuştur. Özel sektöre sağlanan destekler 1996-2008 arasında sabit fiyatlarla altı kat artmış ve 2008’de 300 milyon TL’yi bulmuş, desteklerin özel kesim Ar-Ge harcamalarındaki payı 1996’da % 1’den 2008’de % 9’a yükselmiştir. Bu rakamların ardında 2001 yılından itibaren Teknokentler’de kurulan şirketlere getirilen vergi avantajları ile TÜBİTAK, TTGV ve KOSGEB’in Ar-Ge ve inovasyon desteklerinde 2003 sonrasında gözlenen önemli artışlar vardır. Bu durum 2007 yılından itibaren mevcut destek programlarının hem sayısının artması, hem de daha geniş bir yelpazeye yayılması ile farklı bir boyut kazanmıştır.

Eğitim etkinliğinde sadece inovasyona yönelik politikaların giderek azaldığı, inovasyon politikalarının bölgesel kalkınma, eğitim ve KOBİ’lere yönelik politikaların bir parçası haline geldiği vurgulandı. Türkiye dahil birçok ülkede uygulanan kümelenme politikaları tartışıldı. Temelinde aynı sektörde bulunan firmalar arasındaki coğrafi yakınlıktan kaynaklanan bilgi aktarımlarının olduğu kümelerin inovasyonu olumlu etkilemesinin kolay olmadığı, özellikle Türkiye gibi işbirliği geleneğinin zayıf olduğu bir ülkede bu etkinin daha da zor ortaya çıkacağına işaret edildi. Burada Avrupa Birliği’nin kümelenme konusundaki araştırmalar için ülkemize 5 milyon avroluk bir kaynak aktardığını hatırlatalım.

Hatalardan öğrenmek sadece inovasyon politikalarının değil her türlü politikanın olmazsa olmaz bir bileşenidir ve bu öğrenme süreci uygulanan politikaların bilimsel ve objektif bir değerlendirilmesi ile mümkün olabilir. İnovasyon destek programlarının etki analizinin yapılması, sadece vergilerin ne ölçüde belirlenen hedeflerle uyumlu olarak kullanıldığını göstermesi açısından gerekli değildir. Değerlendirme sürecinin inovasyon politikalarına daha tasarlanma aşamasında dahil edilmesinin bu politikaların etkinliği açısından hayati önemi vardır. Değerlendirme süreci uygulayıcı kurumlar tarafından angarya addedildiğinde, ya inovasyon destek programları bittiğinde değerlendirme raporları alelacele hazırlanır ya da kurum dışında yaptırılıp raflarda tozlanmaya bırakılır ki bu ancak kaynak israfına neden olur. Bugüne kadar ülkemizde uygulanan inovasyon destek programlarının değerlendirilme süreçlerinin yetersiz olduğu hakkında yaygın bir kanı vardır. Eğitimde KOSGEB’in KOBİ’lere verdiği desteklerin etki analizi çalışmasına başlamış olduğu belirtilmiş, ODTÜ Bilim ve Teknoloji Politikası Çalışmaları Ana Bilim Dalı’nda hazırlanan, TÜBİTAK’ın firmalara sağladığı Ar-Ge desteklerini 2003-2006 dönemi için değerlendiren bir doktora tezinin bulguları katılımcılarla paylaşılmıştır.

Kalkınma yarışında Türkiye
Eğitim programında bilim, teknoloji ve inovasyon göstergeleri ışığında Türkiye’nin uluslararası arenadaki konumuna ve geleceğe yönelik çıkarımlarda bulunulmuştur. 1950 yılında Güney Kore ile Türkiye’de kişi başına düşen milli gelirin ABD’dekinin % 20’sine tekabül ettiği, bu oranın 2007 yılında Güney Kore’de % 50’lere yaklaştığı halde ülkemizde hala % 20 düzeyinde kaldığına işaret edilmiştir. Bu saptama, Türkiye’nin kalkınmasını gerçekleştirmek için önünde hızla ilerlemesi gereken uzun bir yol olduğunu ve bu yolda tek başına olmadığı gerçeğini bize hatırlatmaktadır. Ar-Ge harcamalarının milli gelire oranı 2009 yılında ilk defa % 0.80’i geçse de, Ar-Ge’nin iktisadi etkisini göstermesi için aşması gereken eşik değer % 1’in hala altındadır ve 2007-2013 dönemini kapsayan 9. Kalkınma Planındaki % 2’lik hedefin çok gerisindedir. Patent başvuru ve tescillerinde Türkiye’nin performansı benzer gelişmişlik düzeyindeki birçok ülkenin gerisinde kalmıştır. Ayrıca son yıllarda Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında gözlenen artışa rağmen, Türkiye’deki yabancı sermayeli şirketlerin Ar-Ge harcamaları istenilen düzeyde değildir. Eğitimde, Ar-Ge odaklı yabancı sermaye yatırımlarını artırmaya yönelik politikaların bu yatırımlara getirilen kısıtlamaların kaldırılmasıyla sınırlı olamayacağı, bunun için yabancı yatırımların yerel inovasyon sistemiyle bütünleşmesine yönelik bir strateji geliştirilmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Türkiye’de sadece firmaların daha fazla teknolojik inovasyon ve Ar-Ge yapmasına gereksinim duyulmamaktadır. Hem kamuda hem de özel sektörde politika tasarlama, uygulama, eşgüdüm ve değerlendirme süreçlerinde inovasyona ihtiyaç vardır. Türkiye ekonomisinin düşük katma değerli, dışa aşırı bağımlı ve ucuz işgücüne dayalı bir iktisadi büyüme/kalkınma patikasına hapsolmasının ve küreselleşmenin hızlanarak sürdüğü çağımızda kalkınma yarışında geride kalmasının önüne geçmenin başka bir yolu yoktur.

Yukarıda genel hatlarını çizdiğimiz bilim, teknoloji ve inovasyon politikaları ile küreselleşme ve kalkınma arasındaki bağlantıları önümüzdeki haftalarda daha ayrıntılı bir biçimde irdeleyeceğiz.