14 yaşındaki Y.D.'nin Diyarbakır'ın Lice ilçesinde 21 Mart akşamı eve dönerken polisler tarafından işkenceye maruz kaldığı ileri sürülmesi üzerine başlatılan soruşturmada iki polis Lice'de, 3 polis ise Ankara’da gözaltına alındı.

Dün akşam saatlerinde “Kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma" ve "Kasten yaralama” suçlarından tutuklamaya sevk edilen polislerden üçü “Kasten yaralama” suçundan tutuklandı, 2 polis ise serbest bırakıldı.

Polislerin ifadeleri ortaya çıktı.

'İLÇENİN EMNİYET AMİRİYİM VE HERKES BENİ TANIR'

Duvar’dan Ardıl Batmaz’ın haberine göre, Zırhlı araç içerisinde uzun namlulu silah ile mağduru darp edecek herhangi bir hareket kabiliyetinin olmadığını belirten polis amiri A.O, ifadesinde, “Ben yaklaşık 3 yıldır Lice İlçe Emniyet Amiri olarak görev yapmaktayım. İlk defa nevruz olaylarıyla karşılaşmadım. Görev sürem boyunca birçok toplumsal olayla da karşılaştım ve herkes bilir ki asla bir çocuğa fiziki müdahalede bulunmam, fiziki müdahalede bulunduğum takdirde bu çocukların terör örgütlerinin kucağına gideceğini bilirim. Mağdura herhangi bir fiziki eylemde bulunmadığımız için de çocuğa işlem yapmaksızın çocuğun isteği doğrultusunda serbest bıraktık. Tek hatam bu olabilir… Mağduru yoldan geçerken zırhlı polis aracına almadık, nevruz olaylarında yakılan ateşe yakacak atarken tespitlerimiz vardır, üzerinde şişme bir mont ve yüzünü ise bir bez parçasıyla kapatmış vaziyette ateşin başında tespit ettikten sonra biz mağduru araca aldık” dedi.

Y.D.’nin, fotoğraf teşhis tutanağında "Kafama, gözüme ve sırtıma tüfeğin dipçiğiyle vuran ve videoya çeken kişi” olarak tespit ettiği de sorulan A.O., kendisini, “Ben belirli bir süre zırhlı aracı sürdüm. Daha sonra da aracın ön tarafında oturdum. Bu halde iken arkada bulunan herhangi bir şahsa uzun namlulu silahla vurmam imkansızdır. Kaldı ki hem aracı sürüp hem de uzun namlulu silahı tutup birisine vurmam düşünülemez. Bu sebeple teşhis tutanağını kabul etmiyorum. Mağdurun fotoğraftan beni göstermesi son derece normaldir çünkü ilçenin emniyet amiriyim ve herkes beni tanır” şeklinde savundu.

H.Ç.: OLAYLAR DA SONLANIR DİYE DÜŞÜNDÜK

Kendisinin ve polis arkadaşlarının mağdura herhangi bir şekilde fiziksel şiddet uygulamadığını iddia eden H.Ç. ise, “…Mağdur bizzat nevruz olaylarının gerçekleştiği alanda ateşin yanında toplumsal olaya katıldığı esnada araca aldık. Araca alma sebebimiz ise nevruz olaylarına katılan çocukları aileleri çağırmıyordu. Bu sebeple olaylar sonlanmıyordu. İçlerinden birini alıp işlem yaparsak diğer aileler de çocuklarını eve çağırır, olaylar da sonlanır diye düşündük. Bu amaçla mağduru olay yerinden polis aracına aldık. Mağduru nevruz olayları sebebiyle ateş yakılıp toplanılan yerden aldığımıza dair kamera kayıtlarının mevcut olması gerekiyor…” ifadesini verdi.

G.B.: YOLLAR BOZUK OLMASI SEBEBİYLE UZANIP VURMAM İMKANSIZ

Polis memuru G.B., Bahtiyar Aydın Caddesi’nde bir grubun ateş yaktığını gördüklerini, polis TOMA aracına ve içerisinde bulundukları Ural tipi zırhlı araca taşlar atılmaya başlandığını ileri sürerek, “Daha sonra grup kaçışmaya başladı. Biz de olayı başlatan şahısların kimler olduğunu öğrenmek için kaçan şahıslardan birini durdurduk. Bu kişinin yüzü kapalıydı. O esnada tekrar bize doğru taşlar atılmaya başladı. Hem bu şahsı hem de kendimizi taşlardan korumak için hep beraber bu şahıs da içinde olmak üzere araca bindik. Aracın içerisinde bu şahsın yüzündeki bezi açınca çocuk olduğunu anladık. Araçla güvenlikli bölgeye gitmek için Kulp ilçesi istikametine doğru yöneldik… Araçtaki şahıs İlçe Emniyet Amirliği’nin önünde inmek istemedi çünkü ‘Burası Lice beni burada polis aracından indirirseniz bana ajan derler beni uzakta indirin’ dedi. Biz de yaklaşık 1 km uzaklıkta bir yere bu şahsı indirdik, kesinlikle darp iddialarını kabul etmiyorum. Ne ben ne de diğer arkadaşlarım araca aldığımız şahsı darp etmedik” ifadelerini kullandı.

Y.D.’nnin kendisini "Silahın dipçik kısmı ile sırtıma vuran kişi” olarak tespit ettiği sorulması üzerine G.B., “Ben bu teşhisi ve iddiaları kabul etmiyorum. Kesinlikle silahları çıkartmadım ve bu kişiyi darp etmedim. Aracın arka kısmından bu şahsa yollar bozuk olması sebebiyle uzanıp vurmam imkansızdır” dedi.

E.Ö.: ARACA BİNDİRİLEN ŞAHSA DA TAŞ GELMİŞ OLABİLİR

Polis memuru E.Ö. ise ifadesinde, 60 kişilik bir grubun polis araçlarına taş attıklarını ve o taşların Y.D.’ye gelmiş olabileceğini öne sürdü: “…Seyir halindeyken 60 kişilik bir grup gördük. Ateş yakıp polis araçlarına taş atıyorlardı. Ayrıca sloganlar atmak suretiyle terör örgütü propagandası yapıyorlardı. Bu şahıslara yaklaştığımızda kaçmaya başladılar. İçlerinden bir tanesini bu gösterinin yapıldığı yakın bir yerde durdurduk. Daha sonra tekrar bizlere taş atılmaya başlandı. Biz de hep beraber araca bindik. Bu esnada bize de araca bindirilen şahsa da taş gelmiş olabilir çünkü bana taş değdiğini biliyorum… Seyir halindeyken araçtaki şahıs taşkınlık yapıyordu. Plastik kelepçe ile elini bağladık… Kendisi 14 yaşında olduğunu söyleyince kolundaki plastik kelepçeyi çıkarttık… Araçtaki çocuğun dediği yerde çocuğu indirdik. İlçe Emniyet Amirliği’ne yaklaşık 700 metre mesafededir. Ne ben ne de diğer arkadaşlarım kesinlikle mağdura fiziksel şiddet uygulamamıştır."

İ.A.: KADEMELİ OLARAK GÜÇ KULLANDIK

İfadesinde 14 yaşındaki Y.D.’ye yönelik güç kullanıldığını kabul eden polis memuru İ.A., “…Araçta bir tane uzun namlulu silah vardı. AK-47 diye tabir edilen bu silah E.Ö.’nün elindeydi. Bir de aracın kendi uzun namlulu otomatik silahı bulunmaktaydı… İhbar olunan yere geldiğimizde kalabalık grup dağıldı ve içlerinden birisini olay yerinin hemen yanında bir binanın bahçe duvarının kenarında yakaladık. Kendisi bize karşı direndi, biz de kademeli olarak güç kullandık ve 2-3 kişi koluna girerek araca bindirdik… Araca bindirdiğimiz şahıs bize aracın içerisinde halen mukavemet gösterince biz de araçtaki sahsın kollarına plastik kelepçe taktık. Çocuk yanımızda oturduğu için plastik kelepçeyi ben ve E.Ö. beraber taktık. Silah ayağımızın altında olduğu ve çocuk da E.Ö. ile benim aramda oturduğu için silahı bulunduğu yerden uzaklaştırdık. Daha sonra araçtaki şahsa kimlik bilgilerini sorduğumuzda yaşının 14 olduğunu söyledi ve bunun üzerine kolundaki plastik kelepçeyi çıkarttık… Çocuğu araçtan indirdiğimizde herhangi bir şekilde eli ya da herhangi bir yeri bağlı değildi. Herhangi bir yaralanması yoktu. Yaralanması taş atıldığı esnada olmuş olabilir” dedi.

3 POLİS TUTUKLANDI, 2’Sİ SERBEST

Polis memuru G.B., E.Ö. ve İ.A, “Kasten silahla ve kamu görevlisinin sahip olduğu nüfusu kötüye kullanılmak suretiyle yaralama” suçunu işlediklerine dair kuvvetli suç şüphesi, mağdur ifadesi, mağdura ait muayene raporu gerekçeleriyle tutuklanırken, şüpheli H.Ç. ile polis amiri A.O. ise serbest bırakıldı.

'KÜRT ASILLIYIM' DEDİ, TUTUKLANMADI

Savcılığın tutuklama talebine karşın Lice Sulh Ceza Hakimliği’nin polis amiri A.O.'yu serbest bırakmasının gerekçesinde ise şu ifadeler yer aldı:

“…Şüphelinin Şanlıurfa doğumlu olması ve kendi beyanına göre Kürt asıllı olduğunu beyan etmesi yine mağdurun beyanlarında geçirdiği gibi şüphelinin Kürtlere küfredilmesine zorlamış olmasının hayatın olağan akışına uygun olmaması hususları ile birlikte değerlendirildiğinde mağdur ve tanık beyanlarının inandırıcılığı hakimliğimiz nazarında azalmakla beraber bu atılı suç yönünden herhangi bir toplumsal olayda polis ekiplerinin toplumsal olaya katılan şahısları araçlarına bindirmek suretiyle haklarında işlem yapmaları hayatın olağan akışına daha uygun olduğundan şüphelinin ilk etapta hürriyeti tahdit kastının bulunmadığı fakat hakkında işlem yapmak için araca bindirilen herhangi bir şahıs hakkında işlem yapmaksızın serbest bırakılmasının Türk Ceza Kanununa başkaca suçu oluşturma ihtimalini bulundurduğu suçun vasıf ve mahiyetinin değişmesi durumunda şüpheliye atfedilen suça yönelik izin alınması gerektiği, bu sebeple atılı suç yönünden suçun vasıf ve mahiyetinin şüpheli lehine değişmesi durumunun bulunması sebepleriyle şüpheliye atılı "Silahla birden fazla kişi tarafından birlikte kamu görevini sağladığı nüfusu kötüye kullanmak suretiyle cebren çocuğa karşı kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" suçu yönünden tutuklama talebinin reddine.”