Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunan 17 yaşındaki H.İ. ile M.C.A. havalandırma saatlerinin artırılması, hücrelerinin tuvaletine kapı ile ışık konulması gibi talepleri nedeniyle açlık grevine girdiklerini açıkladı.

Ayça Söylemez'in Bianet'te yer alan haberine göre Avukatlarından Şükriye Erden, çocukların, zaten yasal hakları olan talepleri için her gün hücre kapısına vurarak eylem yaptığını, bunun ardından da hem el hem de ayaklarından kelepçelenip süngerli odaya atılarak saatlerce bekletildiklerini anlattı.

Erden, “İşkenceyi şikayet etmek için gittiğimiz hapishane müdürleri ve savcı bizimle görüşmedi. H.İ. her gün işkenceyle ilgili suç duyurusu yaptı ancak şartlarında değişiklik olmadı” dedi.

Erden, “Hapishane idaresi savcılığa suç duyurusu dilekçelerini iletmiyorsa bile, savcılık, basında çıkan haberlerden ve Meclis’teki soru önergelerinden olaydan haberdar olsa gerektir ve gereğini yapmalıdır” diye konuştu.

EPİLEPSİ HASTASI TEK KİŞİLİK HÜCREDE

Epilepsi hastası olan H.İ. tek kişilik hücrede kalıyor. Avukat Erden, “Hapishanenin hiç güneş görmeyen en dipteki hücresinde, o yüzden günde bir saat havalandırmaya çıkmak yetmiyor” diye konuştu.

Erden şöyle devam etti:

“Günde bir saat havalandırma sadece ağırlaştırılmış müebbet mahkumlarına uygulanır, hele ki bir çocuğa bunu uygulamak psikolojik ve fizyolojik sağlığını tehdit eder. Hücredeki tuvaletin kapısı yok, üstteki küçük pencere de hapishanenin içine bakıyor. Gardiyanların onu görebileceği şekilde. Çocuğun hiçbir mahremiyeti yok. Havalandırma kapısı da günde bir saat açıldığından ve tuvalette kapı olmadığından hücrenin koktuğunu, havalandırmanın imkansız hale geldiğini anlattı.”

KİTAPLARINI VERMİYORLAR

Çocuklarla geçen hafta hapishanede görüşen avukat Erden, bugün açlık grevinin 19. gününde olduklarını, tuzlu ve şekerli su içtiklerini anlattı.

“İdare öncesinde H.İ.’ye televizyon vermişti, geri aldı. Zaten tek başına hücrede, yeni gönderilen kitapları da vermiyorlar. Kendisine kitap gönderildiğini telefon görüşünden öğrendiği için gardiyanlara kitaplarını sorunca, hiç kitap gönderilmediğini söylemişler. Bir gün yanlışlıkla kitapların geldiği kargoyu ‘Mektubun var’ diyerek verince, kitapların olduğu kargolarını vermedikleri de ortaya çıktı.”

Annesine dövüldüğünü, süngerli odayı anlattı H.İ.’nin annesi Kader İ. de çocuğuyla yaptığı son telefon görüşmesinden H.İ.’nin şu anlatımlarını aktarmıştı: “Bugün de kapıya vurduğumuz için dövülerek süngerli hücreye atıldık. Elime ters kelepçe takıldı. Ben de odadaki süngerleri söktüm. Saat 13.00 gibi saldırmışlardı, 2,5 saat sonra süngerli hücreden çıkarıldım. Saat 17.00 sıralarında ben havalandırmadayken hücreme girdiler, bu sefer de kıyafetlerimi, eşyalarımı dağıttılar. Kendi kendime yaptığım üretimleri [boncuktan bilezik gibi] aldılar.” “Cumartesi [17 Aralık] sabahı da 10.00’da kapı dövdüğümüz gerekçesiyle yine Robokop ekibi [hapishane müdahale timi] saldırdı. Elimize ve ayaklarımıza tersten plastik kelepçe taktılar. Elimdekini çıkardım. Bu defa elime ve ayağıma ikişer plastik kelepçe taktılar. Kafamızı ayaklarının altında ezdiler, suratımıza, kafamıza, tekme ve yumruklar attılar, diz kapağımın üstünde zıpladılar. Saldırıları sırasında ‘Engin Çeber’i nasıl geberttiysek seni de gebertiriz, akıllı ol’ diye tehdit ettiler. Bir saat tutulduktan sonra süngerli odadan çıkartıldık. Ellerimiz morardı ve şişti.”

H.İ. annesine, bu darp ve süngerli odada tutulmanın rutin şekilde uygulandığını söyledi. Avukatları da görüş sırasında yüz ve ellerindeki darp izleri ile bileklerindeki kelepçe izlerini kendilerinin de gördüğünü ifade etti.

HASTANEDE DARP EDİLDİ

Şükriye Erden, H.İ.’nin son hastaneye götürüldüğünde de darp edildiğini anlattı: “Göz muayenesi için hastaneye götürülmüştü, gözlüğünü değiştirmesi gerekiyordu. Doktor muayene sırasında, jandarmanın dışarı çıkmasını istiyor. Asker çıkmayacağım deyince doktor da muayene etmiyor. H.İ. muayene olamadan geri götürülmek isteyince kelepçelerinin açılmasını istiyor, bunun üzerine de hastane içinde darp ediliyor. Dövülünce ağzından kan gelip bayılıyor, askerler tekrar doktora götürüyorlar. Böylece darp raporu da alınmış oluyor.”

“Hapishane idaresi de çocuğu kan içinde görünce hastaneye geri götürülmesini istiyor. Askerler darp raporunu göstererek çocuğu hapishaneye bırakıyorlar.”

Çocuklar, şu şartların karşılanmasını istiyor: 

Hücreye buzdolabı konulmasını, tuvalete kapı ve ışık takılmasını istiyoruz. 

Görüşçülerimizin getirdiği renkli kalem ve kağıtların bize verilmesini istiyoruz.

Elimizden alınan dergi ve kitaplarımızı geri istiyoruz.

Bilezik gibi eşyalar üretmek için diğer hapishanelerde verilen boncuk, ip gibi malzemeler istiyoruz.

İkimiz de aynı hücrede kalmak, havalandırmaya birlikte çıkmak istiyoruz. Havalandırma için tanınan bir saatlik süre yetmiyor, artırılmasını istiyoruz.

Görüş yasaklarının kaldırılmasını istiyoruz. (Çocuklar, taleplerini dillendirmek için hücrenin kapısına vurmak ve slogan atmaktan hapishane idaresince disiplin suçundan cezalandırıldı ve arkadaşlarının görüşe gitmesi yasaklandı)

Telefonla görüş hakkımızı her hafta kullanmak istiyoruz.

H.İ. ile M.C.A., taleplerini sözlü ve yazılı olarak da hapishane idaresine ve hapishane disiplin kuruluna bildirdiklerini, ancak olumlu bir yanıt alamadıklarını anlattı.

En küçük talepleri için bile “kapı dövmek” (protesto amaçlı hücre kapısına vurarak ses çıkarmak) zorunda kaldıklarını söyleyen çocuklar, 19 gündür açlık grevinde.

HAPİSHANE DEFTERİNDE İŞKENCE NOTU

Erden, çocuklarla yaptığı görüşün ardından hapishane idaresiyle de görüşmek istediklerini, ancak müdürlerin “Başsavcının talimatı var” diyerek kendileriyle görüşmediğini anlattı. “İdareye ‘Yazılı taleple bulunalım, dilekçemize yazılı cevap verin’ dedik. Onu da yapmadılar. Savcılık da makamında olmadığı gerekçesiyle bizimle görüşmedi.”

Erden, “Bunun üzerine hapishanenin giriş-çıkış kayıt defterine, ‘Müvekkilimize işkence yapıldığına dair’ şerh düştük” dedi. (Kaynak: Bianet)