Barbaros Şansal’ı linç edip Türkiye’yi kurtardığını zanneden KEBRAĞĞLAR (Diyarbakırlıca)

Değersizliğinize bir değer katmak istediniz. Anladık bu günlerde ederiniz de var. Türkiye’ye laf söyleyenlere haddini bildirmeniz gerektiğini söylediler siz de bildirdiniz. Bir dahaki göreviniz ne olacak? bekleyelim hele..

Sizin için ne deniliyor biliyor musunuz? ‘güruh, değersiz kalabalık, ayak takımı, sürü, alt sınıftandırlar, hatta ezilenlerdir… Merhamet edilmeyen garibanların Merhametsizliği’dir. Bu tanıma itirazınız mı var?

Öyleyse sorun bi kendinize TV kanallarında her gün sizin sokağa dökülmenizden, birikmiş öfkenizden dem vuran, o yeni bitme analistler, bol türeyen hep bir ağızdan konuşan gazeteci müsvetteleri, volkan gibi patlamaya hazırmışsınız denilen öfkenizi taşırmaya çalışanların nasıl yaşadıklarını, milyon liraları nasıl götürdüklerini, sizi her sokağa döktüklerinde yarattığınız tahribatın büyüklüğü kadar parlar aldıklarını, sizin her talanınızda, linçinizde onlar çocuklarının geleceğini Amerika’da, Avrupa’da garantilediklerini biliyorsunuzdur öfkeli tosuncuklar.

Size hep derler ‘hassasiyetleri vardı, çok öfkelendiler, milli duyguları kabardı, erkeklikleri incindi…kendiliğinden atladı, toplandı, en öndeydi.. bla bla bla

İşte o geleceklerini garantiye alan, sizden beslenip semizlenenler sizin için uygun ortamı hep hazırlarlar.. Çünkü siz elde var birsiniz..

“Kameralar bozulmuş, kayıt yapamamış, ambulans gecikmiş, polisin gazı bitmiş, silah tutukluk vermiş, yollar kapanmış, resmi yazı gecikmiş…miş miş miş

‘Maraş katliamında geç emir geldi, askerler öfkeli kalabalığı yatıştıramadı, karşılıklı çatışma çıktı’ ..e artık zaman aşımı yapılacak bişe yok

Madımak’ı da profesyonelce oynadınız. Aziz Nesine çok kızdınız, toplandınız yaktınız.. itfaiye gene gelemedi, sizi orada asker-polis uzaklaştıramadı.. kıyamadılar size çünkü çok hassastınız..

Senaryosu, oyuncusu, teknik ekibi, eseri iyi hazırlanmış ve sizin de iyi oynadığınız oyunlar saymakla bitmez.

JÖN TÜRKÇÜ ALİ KEMAL

1988 de görgü tanığı şöyle anlatır. Paşaya döndü dedi ki “Ben adaletin karşısına çıkmaya hazırım”.. Paşanın yanına girdim(Nurettin Paşa) paşa şu emri verdi; “Şimdi sokakta geçen birkaç yüz kişiyi büyük kapının önüne toplat, kapıdan çıkarken Ali Kemal’i linç etsinler, öldürsünler”

15-20 dakika sonra “Kel Sait yarı açık kapından her şey tamam işaretini verdi. Ben de Necip Ali Beye “ haydi Necip Ali Bey, Ali Kemal Beyefendiyi al (beyefendi!!!) birlikte askeri cezaevine götür” dedim. Ali Kemal Köşkün kapısında çıkar çıkmaz elleri taşlı, demirli, bıçaklı halk küçük ve büyük çocuklar, gençler üzerine saldırdılar….biri arkadan Ali Kemalin beline uzun bir bıçak sokunca yere yığıldı….elbiselerini soydular…

En önemli zurnanın zırt dediği yer de tam da burası olmalı. “O gün Lozan konferansına gitmek üzere İsmet Paşa trenle İzmit’ten geçecek idi. Nurettin Paşa onun ölü vücudunu tren istasyonuna asar ki İsmet Paşa görsün diye”. (Türkiye’de siyasal cinayetler- Alpay Kabacalı sayfa 261.)

Ali Kemal in Jön Türkçü milliyetçi olması bir şey değiştirmiyordu.. İktidarı ağır eleştirmişti. Muktedirler buyur etmişti gayri öfkeliler, merhametsizler de mecburdu…

Ajandanız çok kabarıktır Kürtlerin linç edilmesiyle.. İnşaata Kürtçe türkü söylemiş bir inşaat işçisini linç etmek haber bile olmaz…

Her gün birlikte yiyip içtikleri KÜRT-TÜRK arkadaşlar bile bir anda hassasiyet krizine girip Kürt arkadaşını linç edip bayrağı, (kendisinin bile öpmediği )Atatürk büstünü öptürüyor...

İhtiyaçları oranında tahammüllerini dengeleyenlerin vicdanına kalmış Kürt mevsimlik işçilerinin linç edilip edilmemesi…

Vakti zamanda Kıbrıs sorunu yaşandığında taksimde bir yürüyüş eyleyen ve en önde (temsili) eşeğin üzerine Makarios yazıp eşeği linç ederek öldüren eşşeklere ne oldu acaba…

Yargılanmadan yaşamlarını olağan süreçlerinde tamamlayıp hakka yürüdüler mi? Bu dünyada sorgulanmayan, yargılanmayan bu insan müsvettelerini ahirete mi havale ettik…

İnsan olmak veya olmamak arasında ince bir çizgi yoktur, var olmak veya yok olmaktır insan olmak.