Sezen Aksu için bir camide yapılan konuşmada söylenen sözlerin tuhaflığı, hangi tarafından baksanız şaşkınlık yaratıyor insanda

İçimi karanlıklar basıyor, sabah uyandığımda bembeyaz bir kar örtüsü var karşımda oysa. Yetmiyor, dün geceden beri yaşadığım "artık bu kadar olmaz" dedirten şokun arkasından yenileri sıraya girmiş sanki. İlk okuduğum haberde yine bir gazetecinin (Sedef Kabaş) Cumhurbaşkanına hakaretten göz altına alındığını öğreniyorum.

"Alıştık artık bunlara, bilerek yapıyorlar" diyerek karşıladığımız berbat bir güne daha başlıyoruz işte.

Sezen Aksu için bir camide yapılan konuşmada söylenen sözlerin tuhaflığı, hangi tarafından baksanız şaşkınlık yaratıyor insanda. Sadece şaşkınlık değil, endişe hatta korku verici. Yaşadığınız yerde kendinizi güvende hissedememenin gerginliği.

Cami gibi bir mekanda dinle bağdaşmayan dilin arkasında ne gibi bir beklentinin olduğunu düşünmek ise daha kahredici. Anayasa ile güvence altına alındığını savunageldiğimiz bütün doğruların bir çırpıda görmemezlikten gelinmesi az bir şey mi?

Ülkenin nereye gittiğini değil, artık nereye geldiğimizi düşünüp aklımızı başımıza almanın zamanı gelmedi mi?

Cumhuriyetin sağlam temelleri sandığımız kurumlardan ne kaldı geriye? O temelleri koruyacak, yaşatacak dayanışmacı ortak bir irade olmadan bu soruya iyimser yanıt vermek çok zor.

Dün akşam Halk TV'de İsmail Saymaz'ın dediği gibi "İran'a doğru bir ağır çekimi" mi yaşıyoruz? Katılıyorum bu uyarıya.

Köşeye sıkışmış bir toplumun büyük bir çoğunluğunun bu gidişe içinden hayır dediğine eminim. Ama bu tepkisellik yetmiyor çıkmazdan kurtulmaya. Yürünecek yol zorluklarla, engellerle dolu.

Ülke çok tehlikeli bir noktaya sürüklendi. Demokrasi, hukuk, laiklik başta olmak üzere yaşamak için peynir ekmek kadar elzem olan temel ilkeler, doğrular, kurallar yok edildi.

Halkın önceliği geçim derdi olduğu için hoşnutsuzluk had safhada, ama bu durumdan çıkmak için ne yapılmalı sorusunun cevabını bulmaya yetmiyor ne yazık.

Hala kafalar bulanık, hala birbirimizi tam anlayamama, hala ufkunu açmaya çalışmayan bir zihin karışıklığı, hala bir pencereden bakmaya inat etme var çoğumuzda.

Solcuyum diyeninden muhafazakarına kadar...

Muhalefet partilerinin siyaset yapma tarzları hala beklentilerin çok uzağında. Bu hoşnutsuzluk desteğin yeteri kadar çoğalmasını zorlaştırıyor, önümüzdeki seçimlerdeki umulan sonucu tehlikeye atıyor.

Siyasetin dilinden bir cesaret alamayan, gelecek için güven duymayan, kendi derdi ile baş başa bırakılmış sessiz çoğunlukları yanına çekmekte aciz kalan muhalefetin ufuksuzluğu ise önemli bir handikap.

sezen aksu

Yine günün ilk saatlerine uyanır uyanmaz karşımdaki kar manzarasına bakarken ruhumu kaplayan karamsarlık, çaresizlik düğümleniyor içimde. Bunları yazıyorum diye bir yandan kendime kızıyorum hatta.

Yılmaz Özdil'in Sezen Aksu için yazısındaki son cümleleri içimi burkuyor, karanlığı bir fiske de onun kullandığı sözler koyulaştırıyor.

Karlar erimese keşke.

Ben karın örtüsüne bakarken gözlerimi yumayım, penceremin dibine kadar sokulan korkusuz minik serçenin yüreğini hayal edeyim.