"Mısır’ın geleceği ne olacak?” sorusu, Batı’daki ve Türkiye’deki çeşitli çevreleri endişelendiriyor. “Ya Mısır İran’a benzerse” endişeleri, Mısır’daki büyük gösterilerin anlamını bulanıklaştırıyor.

Ben her şeye rağmen milyonlara güveniyorum. Milyonlarca Mısırlı, tek adam diktatörlüğünün bitmesini istiyor, demokrasi istiyor, özgürlük istiyor, serbest seçimlerin yapılmasını istiyor, bunlardan önce de Mübarek’in çekip gitmesini istiyor.

Mübarek yıllarca Mısır’ı yönetirken Batıya şu mesajı verdi: “Mısır’ı ‘şeriat’tan ben koruyorum, Batılı değerleri ben temsil ediyorum, siz desteğinizi bana verin işler yolunda gidecek.” Böylece Ortadoğu’daki yapı, merkezi Mısır olan bir sistem üzerine inşa edildi.
Irak’ın ABD tarafından işgalinden bu yana İslam dünyasında ve dünyanın genelinde yaşanmış olan değişimler ortada. Batı destekli diktatörlüklere artık halkın tahammülü yok.

ABD ilk yenilgiyi Irak’ta aldı. Daha önce sindirilmiş olan İslamcı akımlar güçlendiler ve tayin edici bir güç kazandılar. Lübnan’da Hizbullah iktidara ortak oldu. Türkiye’de de İslami kökenli bir parti geçirdiği evrimle birlikte büyük bir toplumsal destek kazandı.
Mısır’da “Müslüman Kardeşler” hareketinin boyutları zaten uzun zamandan beri ortada. Nasır, Sedat ve Mübarek dönemindeki bütün baskılara rağmen ayakta kaldılar ve güçlerini geliştirdiler.

Mübarek sonrası Mısır’da Müslüman Kardeşlerin tayin edici olacağı belli. Ancak “Müslüman Kardeşler”in her şeyi istediği gibi şekillendirmesi ve tamamen İslamcı bir egemenlik üretmesi, kolay değil. Yığınların temel ortak paydası demokrasi talebi. Sosyalist, liberal, sosyal demokrat (veya hiç bir görüşü benimsediklerini belirten) göstericiler yapılan söyleşilerde “Müslüman Kardeşler”i demokrasi safları içinde gördüklerini belirtiyorlar.

Mısır halkının talebi özgürlük
Mısırlı feminist yazar Naval El Saddavi’nin de gösterilerde aktif olarak yer aldığını öğrendim. ABD’li yazar, feminist “Hemen Demokrasi” grubundan Amy Goodman’a konuşan Saddavi,“Çoluk, çocuk, genç ihtiyar, hep birlikte yürüyoruz” diyor.

Saddavi’nin özetle söyledikleri şunlar: “Eğer Mübarek bu halka saygılıysa istifa eder. Bu halk kendisini yönetmek istiyor. Mübarek ‘güvenliğe ihtiyaç var’ diyerek kendisini savunuyor. 80 yaşında bir insan olarak ben hergün sokaklardayım, ne korkulacak bir durum söz konusu ne de güvenlik sorunu...Sokağa çıktığım zaman kendimi güvende hissediyorum ve devrimin kazandığını görüyorum.”

Saddavi’nin Müslüman Kardeşler konusundaki değerlendirmesi ilginç: “Onlar bizi İran’daki fundamentalistlerle karşılaştırdıkları İhvanı Müslümin’le (Müslüman Kardeşler) korkutuyorlar. Bizi onlardan kim koruyacakmış Mübarek mi? Bunun inanılır bir tarafı var mı? Bu devrim sıradan gençlerin yer aldığı bir devrim. Onlar ne sağcı, ne solcu ne de İslamcı. Sokaklarda İslami sloganlar atılmıyor. Biz gerçek bir demokrasi için yürüyoruz.”

Bundan sonra ne olacak?
Bu yazıyı yazdığım sırada hala milyonluk gösteri sürüyordu ve Mübarek istifa etmeye niyetli görünmüyordu. Mübarek’in erken seçimlere giderek durumu idare etmeye çalışacağı belli oluyor. Batı’dan gelen mesajlar da bu yönde. Muhalif siyasi akımlar da şu ana kadar Mübarek’le hiçbir şekilde uzlaşmaya yanaşmayacaklarını ifade ettiler.

Kitlesel gösteriler bir yerde bitecek ve yeni bir düzen kurulacak. Bu süreçte, “örgütlü güçler”, mutlaka gelişmeyi belirleyici müdahalelerde bulunacaklar. Mısır’da kurulacak yeni yapıyı öngörmek zor, ama “Mübarek rejimi”nden “daha ileri” olacağı görülüyor. İnişler çıkışlar olabilir, İslami akımlardan gelen dalgalanmalar olabilir. Yine de uzun vadede oluşacak “büyük resim” konusunda iyimser olabiliriz. Özellikle de, dünya genelinde bireysel ve toplumsal özgürlükler konusunda gelinen yeni düzey, eninde sonunda sürece damgasını vuracak.
Devrimden korkmaya, endişelenmeye gerek yok...