Diyarbakır’da 20 Eylül 1992’de Kürt aydın, gazeteci ve yazar Musa Anter’in katledilmesine dair açılan davanın duruşması Ankara 6'ncı Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

JİTEM Ana Davası ve 1993 yılında “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından öldürülen Ayten Öztürk davasıyla birleştirilen Anter davasının zaman aşımına uğramasına 3 ay kalırken, duruşmayı Halkların Demokratik Partisi (HDP) Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu, İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, İHD Merkez Yürütme Kurulu (MYK) Üyesi Nuray Çevirmen, Gazeteci-Yazar Hüseyin Aykol’un yanı sıra Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatlar ve çok sayıda kişi izledi.  

Kimlik tespitinin ardından dosyaya eklenen evrakların okunmasıyla başlayan duruşmada sanık Cemil Işık’ın Almanya’da öldürülmesine dair polis amirliğinden gerekli bilginin temini için Adalet Bakanlığı tarafından yazılan yazıya cevap verilmediği belirtildi.

ÇÖZÜM SÜRECİ HATIRLATILDI

İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, davaya katılım talebinde bulundu.

Türkdoğan’ın açıklamaları şu şekilde: “İHD 1986 yılında kuruldu. Dolayısıyla suç tarihi itibariyle Türkiye’de varlığını sürdürüyordu. Bu nedenle suçtan zarar gördüğünü düşünüyoruz. Kurulduğu günden beri demokrasi mücadelesi yürütmüştür. Anter’in yaşamını yitirmesi Kürt halkının çok üzüldüğü bir olaydır.

Sadece Anter değil, o dönemde çok sayıda faili meçhul cinayet işlenmiş, çok sayıda köy yakılmıştır. Dolayısıyla Türkiye’nin bir döneminin aydınlatılması gerekiyor. Türkiye’de özellikle faili meçhul cinayetlerin aydınlatılması amacıyla Meclis’te komisyonlar kurulmuştur.

Araştırma komisyonuna sunulan raporlarda binlerce faili meçhul olduğu tespit edilmiştir. Biz de İHD’nin bilançolarını ve özellikle Kürt sorununun demokratik çözümüne dair paylaşımlarımızı yaptık. Akabinde 2013 yılında bir çözüm süreci başladı. Bu süreçte aktif olarak yer aldık.

Görüşlerimizi iktidara sunduk. O dönem toplumsal barış konulu Meclis araştırma komisyonunda da görüşlerimizi sunduk. İHD’nin bu tür davalarda katılma hakkını olduğunu düşünüyorum. Politik cinayet davalarında doğal olarak maktulün siyasal, etnik veya sosyal kimlikleri üzerinden tartışmalara yürütmek zorundayız. Sadece Anter değil kim Kürt sorununun çözümünden yanaysa öldürüldü”

Türkdoğan, İHD’nin davaya katılma talebinin kabul edilmesini istedi.

ÖHD’DEN KATILMA TALEBİ

ÖHD adına söz alan Avukat Alişan Şahin de katılma talebinde bulundu. Şahin, “O dönemden bugüne gelen cezasızlık politikası, bu yapılanları meşru kılmaya çalışmıştır. Biz de buna karşı taşın altına el koymak istiyoruz. Keşke bu taşın altına tüm sivil toplum örgütleri el koysa. Bu katliamların yarınlarda da yaşanacağına dair kuvvetli deliller var. Bunun izdüşümlerini biz görüyoruz. Katılma talebimizin kabulüne karar verilmesini talep ediyoruz” diye belirtti.

"ERDOĞAN’IN TALEBİYLE AYGAN’IN İADESİ İSTENİYOR"

Musa Anter’in oğlu Dicle Anter, ”Senelerdir Abdülkadir Aygan’ın ifadesi alınmadı ama şu anda Erdoğan’ın talimatıyla Aygan’ın iadesi isteniyor. Bu çelişkili bir durum. Keşke ifadesi şimdiye kadar alınsaydı” diye konuştu.

TEFRİK TALEBİ

Dava avukatlarından Nuray Özdoğan ise zaman aşımı riskine vurgu yaparak, “Ceza zaman aşımı konusundan bir karar vermeniz için beyanlarımızı tekrarlıyoruz. Dosyanın zaman aşımına uğratılması kasıtlı işlemlerle istendi. Zaman aşımının tartışma konusu olamayacağını söylüyoruz. Mahkemenizin bu cinayetin toplumsal koşullarını değerlendirerek bir sonuca ulaşmasını bekliyoruz. Bu dosyada TCK’nin 72’nci maddesinin uygulanmasını istiyoruz. Bu aşamada 30 yıldır sanıkların yakalanmasını bekliyoruz. Tefrik talebimizi yineliyoruz. Talebimizi reddedeceksiniz eğer Aygan’ın ifadesi için de beklenmemeli. Zaten suçları sabit. Sanıkların bir an önce cezalandırılması yönünde talebimiz var” ifadelerini kullandı.

KATILMA TALEPLERİNE RET

Sanık avukatları, katılma taleplerinin reddini talep etti.

Taleplere dair mütalaasını sunan iddia makamı, İHD ve ÖHD’nin davaya katılma taleplerinin, “suçtan doğrudan zarar görmedikleri” gerekçesiyle reddedilmesini istedi.

Ara kararını açıklayan mahkeme başkanı, kurumların davaya katılma taleplerini, “suçtan doğrudan zarar görmedikleri” gerekçesiyle reddetti. Sanık Hamit Yıldırım’a istinat edilen suçun niteliği ve azami tutukluluk süresi göz önüne alınarak uygulanmasına karar verilen adli kontrol tedbirinin ölçüsünü koruduğu anlaşıldığı için kaldırılması ve esnetilmesi yönündeki talepler reddedildi.

Dosyanın ayrılması yönündeki talebi de reddeden mahkeme başkanı, yargılamayı karara bağlamadan bir sonraki duruşmayı 15 Eylül’e erteledi.

YARGIYA ÇAĞRI: HAKİKATİ AÇIĞA ÇIKARIN

Musa Anter cinayetinde zaman aşımı riskine ilişkin yapılan açıklamada konuşan avukat Esra Kılıç, yargı makamlarını, hakikati ortaya çıkarma yükümlülüklerini yerine getirmeye çağırırken, Gazeteci Hüseyin Aykol, mücadele vurgusu yaptı.

İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve Hafıza Merkezi temsilcileri, 20 Eylül 1992’de Diyarbakır’da öldürülen Kürt yazar ve gazeteci Musa Anter’in zaman aşımına girecek dosyasına ilişkin İHD Ankara Şubesi’nde basın toplantısı düzenledi.

Toplantıya Anter’in oğlu Dicle Anter ve gazeteci Hüseyin Aykol’un yanı sıra siyasi parti ile sivil toplum kuruluşlarının yöneticileri katıldı.

TÜRKDOĞAN: ADALET MÜCADELEMİZ SÜRECEK

Toplantıda konuşan İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, davadaki zaman aşımını tanımadıklarını ifade ederek, “Bizler hakikati ve adaleti aramaya devam edeceğiz. Adalet mücadelemiz sürecek” dedi.

DİCLE ANTER: ZAMAN AŞIMI İNSANLIK SUÇUDUR

Dicle Anter de davada etkin bir soruşturma süreci yürütülmediğine dikkati çekti. Davanın başından beri ifadesi alınmayan Abdülkadir Aygan’ın İsveç’te olduğunu ifade eden Anter, şimdiye kadar alınacak bir ifadenin davanın seyrini çok değiştirebileceğine değindi. Son olarak zaman aşımının bu davada söz konusu olamayacağını söyleyen Anter, sözlerini “Bu tür davalarda zaman aşımı insanlık suçudur” vurgusuyla bitirdi.

AİHM KARARI HATIRLATILDI

Hafıza Merkezi’nden Faili Belli İzlem Gözlemcisi avukat Esra Kılıç,  Anter’in katledilmesinin ardından 2000 yılına gelene kadar sorumluların tespit edilmesini sağlayacak etkili bir soruşturmanın olmadığını hatırlattı. Anter ailesinin 22 Şubat 2000’de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvuruda bulunduğunu anımsatan Kılıç, “AİHM, 2007 yılında yaşam hakkının hem maddi hem de usul açısından ihlal edildiğine karar verdi.  AİHM kararında olayın ardından ortaya çıkan ve Anter'in öldürülmesiyle doğrudan ilgisi olan, TBMM’nin 1998 tarihli Susurluk Raporu gibi bazı önemli delillerin yetkililer tarafından kullanılmadığını tespit etti” dedi.

"AYGAN’IN İTİRAFLARI YENİDEN SORUŞTURMA SAĞLADI"

AİHM kararından yıllar sonra, eski JİTEM tetikçisi Abdulkadir Aygan'ın itiraflarının, katliamdan 17 yıl sonra soruşturmanın yeniden açılmasını sağladığına dikkati çeken Kılıç, “Abdulkadir Aygan (Aziz Turan) bir hatıratında Anter cinayetinin JİTEM'in önde gelen kadrosu tarafından planlandığını itiraf etti. Bunun üzerine PKK itirafçıları Cemil Işık, Ali Ozansoy, Abdülkadir Aygan, Hamit Yıldırım ve Yeşil kod adıyla tanınan Mahmut Yıldırım hakkında tutuklama kararı verildi ve Hamit Yıldırım 29 Haziran 2012'de 20 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasına çok kısa bir süre kala tutuklandı ve zamanaşımı sorunu 10 yıl daha ertelenmiş oldu” diye belirtti.

21 YIL SONRA AÇILAN DAVA

Anter’in katledilmesinden 21 yıl sonra Hamit Yıldırım, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım, Abdülkadir Aygan ve emekli Albay Savaş Gevrekçi hakkında “kasten insan öldürmek ve halkı silahlı isyana teşvik etmek” suçlarından yargılanmak üzere dava açıldığını ifade eden Kılıç, “Dava açıldıktan bir süre sonra 2015 yılında Ankara’ya nakledildi. Musa Anter Davası, 90’lı yıllarda Kürt illerinde JİTEM mensupları tarafından işlenen zorla kaybetme ve hukuk dışı infazlarla ilgili yürüyen ve JİTEM Ana Davası olarak anılan davayla; 2019 yılında ise Mahmut Yıldırım tarafından işkence edilerek öldürülen Ayten Öztürk Davası ile birleştirildi” diye konuştu.

"ÖNCELİKLER ARASINDA YER ALMADI"

Sanık Aygan'ın itiraflarının soruşturmanın yeniden açılmasını sağladığını kaydeden Kılıç, ancak bugüne kadar kovuşturma aşamasında bu itirafların kamu otoriteleri tarafından hakikati ortaya çıkarmak ve cezalandırmak üzere değerlendirilmediğini vurguladı.

Kılıç, “Davaların birleştirilmesi; yargı makamlarının kovuşturmanın esasını, ağır insan hakları ihlallerini mümkün kılan örtülü ve sistematik yapıyı ortaya çıkaracak ya da hesap verebilirliği sağlayacak şekilde genişletmelerini sağlayamadı. Dolayısıyla Musa Anter cinayetinin faillerinin ortaya çıkarılması, yargılama makamlarının öncelikleri arasında yer almadı” sözlerine yer verdi.

Kılıç, Anter davasında Eylül itibariyle 30 yıllık zamanaşımı süresinin dolmasıyla Musa Anter’in öldürülmesine ilişkin sanıklara yöneltilen suçlamaların düşmesinin ön görüldüğünün altını çizdi.

CEZASIZLIK POLİTİKASI

Kılıç devamında şunları söyledi:

“Bu davanın da belirtilen şekilde sonuçlanması Türkiye’de kolluk kuvvetleri tarafından işlenen suçların cezasız kalması geleneğini devam ettirmesi anlamına geliyor. Cezasız bırakılan her suç bir yenisini çağırırken, 1990’lı yıllardaki ağır insan hakları ihlalleri ile yüzleşmedikçe ve katliamların faillerini yargı önüne çıkarıp adil bir şekilde yargılamadıkça, aslında faili belli olan faili meçhul kalmaya devam edecek.  Aynı akıbetin Musa Anter cinayeti bakımından da gerçekleşmemesi için yargı makamlarını davada etkili soruşturma yürütmeye ve hakikati ortaya çıkarma yükümlülüğünü yerine getirmeye davet ediyoruz. Böylesi bir resmi aklama süreci karşısında bizler sorumluların cezalandırılmasını, mağdur zararlarının giderilmesini ve hakikatin ortaya çıkarılmasını hep beraber ısrarlı olarak talep ediyoruz.”

MÜCADELE VURGUSU

Sonrasında konuşan gazeteci Hüseyin Aykol ise Musa Anter’in özgür basın geleneğinde bir simge olduğuna dikkati çekerek, gazeteciler olarak bu davanın takipçisi olmaya devam edeceklerini aktardı. Aykol, Diyarbakır’da 16 gazetecinin tutuklanmasını hatırlatarak, Anter’den bu yana özgür basın üzerindeki baskıların sürdüğünü ifade etti ve buna karşın mücadele edilmesi gerektiğine vurgu yaptı.

Toplantı siyasi parti temsilcileri ve avukatların davaya ilişkin konuşmalarıyla son buldu.

Kaynak: Mezopotamya Ajansı