Beş yıl içinde 22 bini bulacak Köy Enstitüsü mezunu öğretmenlerin elinde, irili ufaklı 150 bine yakın hayvan, 1, 5 milyon dönüme yakın toprak, 2 milyon parçaya yakın iş araçları bulunacak.”
Haziran 1942. İsmail Hakkı Tonguç

Bu hafta Sivas yangınını yazmaktı niyetim, 2018 Temmuz’unda aylık kültür sanat edebiyat dergisi ”yeni e” de Umut Buget’in Eren Aysan ve Zeynep Altıok ile yaptığı söyleşide Zeynep Altıok’un söylediği bir cümleyi not etmişim;

Onlar kendilerinden önce nice kıyıma zulme sessiz kalmadıkları için, ’sis feneri’ oldukları için hedef alındılar.”

Şenliğe gitmişlerdi aydınlar, sanatçılar, semah dönecek gençler, devletin/dönemin hükümetinin aymazlığı, yok değil bilerek ve isteyerek gözlemciliği seçtiği bir yobaz kalkışmasıyla yakıldılar.

“Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız (... ) Gittiler akşam olmadan ortalık karardı.” (Attila İlhan)

Halk, ekmek derdinde kelimenin gerçek anlamıyla hem de. Kuru yavan ekmek her geçen gün pahalanıyor. Memleketin her şehrinde her gün ekmeğe gelen zamlar haber oluyor. En ucuzu İBB’nin “Halk Ekmek” büfelerinde satılıyor. Epey zamandır büfelerin önü kuyruktan geçilmiyor. Yağmura, soğuğa, sıcağa rağmen, üç kuruşun hesabını yapar olduk. Kuruşun adı kaldı, 3 lira bir ekmek alırken oluşan fark. Fukara ekmekle karın doyuruyor 8-10 ekmeğin varın hesabını siz yapın...

Belediyeler ekmek üretiyor . Yetiyor mu, mümkün değil. Olduğu kadar. Çözüm mü? Değil. Pansuman bile değil. Ucuz ekmeğe her ihtiyaç sahibinin, her yoksulun ulaşması mümkün mü!. Memleketin her köşesine halk ekmek fırınları açsalar boş.

Belediyelerden sonra Milli Eğitim Bakanlığı da 81 ilde meslek liselerinde yapacakları fırınlardan halka ucuz ekmek ulaştıracaklarmış. Toy lolo, toy lolo diyesi geliyor insanın. “Nesini ciddiye alacaksın bu sözün. Olacak iş mi? Diyelim ki, 81 ildeki 100 meslek lisesinde fırınlar yaptılar, buralarda toplamda 1 milyon ekmek pişirecekler ve ekmeğin tanesini belediyelere 1 buçuk liraya vereceklermiş, belediyeler de büfelerde halka 2 liradan satacakmış... Toy lolo toy lolo... Size anlamsız gelen toy lolo sözcüğünü benim memleketimde “ölme eşeğim ölme “manasında kullanılır. Kağızmanlı vatandaş “ucuz ekmek” almak için Kars'a yol parası verip gidecek ... Toy lolo..

Cilavuz Köy Enstitüsünün devamı olan Kazım Karabekir öğretmen okulu/lisesinde okudum. Öncesinde Enstitünün ‘Uygulama İlkokulu’ndan mezun olmuştum. 1970’li hatta 80’li yıllara kadar Enstitüden kalan işliklerini gören şanslı bir kuşak sayılırız. Okulumuzun fırınında pişen günlük somunları şimdi hayatta olmayan Mehmet Beliye amca pişirirdi. Uygulama İlkokulunda öğrenciyken beslenme saatinde öğretmen okulunun fırınından gelen ekmeği tüketirdik. Neyle mi, Amerikan süt tozu ve sıvı yağ ile birlikte. Ne yağı olduğunu bilmediğimiz halkın “duru yağ” dediği sıvı yağ bir tabağa konulur biz çocuklar da ekmeğimizi banardık.

Bir çeşit garabet. Enstütü'nün devamı olan öğretmen okulunun büyük ve küçükbaş hayvanları, arıları, buğday tarlaları, lahana ve patates gibi sebzelerin yetiştirildiği “napzar”ları vardı. Napzar bölgede bostana denmektedir. Ama bize “Marshall yardımı”(!) süt tozu ve duru yağ yedirildi. Çernobil nükleer faciasından sonra okullarımızda çocuklarımıza dağıtılan fındık gibi...

Garabet dedim çünkü, yok etme bozuşturarak devam ediyordu. Köy Enstitülerinin “dış kaynaklı” olduğunu öne süren Kazım Karabekir'in adı bu okula verilmişti. Van Özalp’ta yaşanan 33 kurşun katliamının emrini veren Orgeneral Mustafa Muğlalı ismi Kışlaya verilmişti. 2011 yılında silinmiş kışladan Muğlalı adı.

“Kirvem hallarımı aynı böyle yaz
Rivayet sanılır belki
Gül memeler değil
Domdom kurşunu
Paramparça ağzımdaki…” (Ahmed Arif)

“Sis Feneri" Köy Enstitülerini kapat, tarımı bitir, halkı nana muhtaç et sonra da efendim 81 ilde 100 noktada ekmek fabrikaları kuracağız de. 31 Mart 2019 seçimlerinden sonra “yenilenen “İstanbul seçimleri öncesinde açılan çadır Tanzim Satışlar gibi, yada bizzat Cumhurbaşkanının gidip ucuz diye alış veriş yaptığı Tarım Kredi Kooperatifleri marketlerini gibi... Seçimden sonra tanzim satışlar buhar oldu. Tarım kredi kooperatifleri marketleri önünde piyasaya göre daha ucuz 5 kg şeker alabilmek için gecenin 3’ünde”bolluk”kuyrukları görüntüleri ortaya çıkıyor. Kuyruklar oluşmasın diye ''fiyat ayarlaması'' yapmak bugünden yarına kalmaz belki de. Et Balık Kurumundaki ucuz et fiyatlarına nasıl da çözüm bulmuşlardı. Buna da bulurlar...

Herkes ekmek derdinde. Ekmek denince aklıma kavga geliyor nedense. Orhan Kemal'in ilk romanı “Ekmek Kavgası” ve John Steinbeck’in “Bitmeyen Kavga” büyük romanı.

Bir de Oktay Akbal’ın kitabı, ”Önce Ekmekler Bozuldu. ”

Oysa önce eğitimi bozdular, neredeyse bozmadıkları şey kalmadı. Sis içinde kaldık, sis içinde.... Ekmeğe de sıra gelecek elbet. ”Sis feneri” okulları/köy enstitülerini kapattılar; fizik, kimya biyoloji ders sayılarını yok ile eşleştirilir hale getirdiler, matematik çarpım tablosu ve dört işlemden ibaret, resim-iş, müzik, beden eğitimi zaman kaybı, müfredat ''ensar'a, üniversiteler YÖK’e bağlandı, aydınları Madımakta yaktılar... Bize hep “oy beni” dedirttiler. Ancak sabah da yakındır. Şiir Enver Gökçe’nin kaleminden.

OY BENİ

I

Türkiye yaşanmaz oldu!

Her gün bir başka zehir.

Görmedik,

Bir bahçe, bir çiçek, bir şehir,

Görmedik bir gülen,

Hasılı bir ferah, bir rahat:

Uğruna çekilen,

Derttir, mihnettir

Senden yana olduğumuz sebeptir

Kollektif hayat!

II

Türkiye yaşanmaz oldu!

Gel gör halimiz yaman!

Haramiler, bezirganlar elinden

Aman, el aman!

Kesilmiş mümkünüm, çarem

Vay ne hal olmuş vatan!

Güzel yarim İstanbul'dan ne haber?

Dil-Tarih'ten, Emekçi'den, Sendika'dan?

Şiddetin sabahı yakındır

Dayan dizlerim dayan