Ağrı saldırısı neyi hedefliyor, seçimler bizim için neyi ifade ediyor?

Bu günlerde yaşadığımız ve sanki bir de ja vu sürekli kendini tekrar eden AKP provokasyon ile karşı karşıyayız. 2007 tarihi yani AKP hükümetinin ikinci dönemi itibarı ile eski hükümetlerin gündeminden asla düşünmediği Kürt halkına karşı soykırım politikalarını tekrarlama yanlışına girdiği dönemdir. Bu dönemde siyasi soykırım operasyonları başlamış, binlerce politikacı ve yurtsever kadro KCK adı altında tutuklanarak esir alınmıştır.

AKP SRİ LANKA MODELİ DEVREYE SOKTU

Aynı dönemlerde Sri Lanka da Tamil Kaplanları örgütüne devlet soykırıma varacak bir katliam uygulanmış, Cumhurbaşkanı ve hükümet Sri Lanka devletini mesaj yayınlayarak kutladılar. Bu Kutlama mesajından sonra ise gazeteler PKK ve Kürt halkı için bu modeli tartışmaya başladı. Silvan olayı denilen süreç ise tamamen asker ve hükümetin provokasyonuydu. PKK gerillaları sürecin genel gidişatı üzerine dikkat çekmek üzere Diyarbakır Lice yolu üzerinde eylem ile çoğunluğu asker olan esirler aldı. Bu durumu fırsat bilen asker Diyarbakır kırsalında provokatif operasyon yaptı. Bir tim askeri iki ateş arasında bıraktı, bir çok askerin orada ölmesini sağlayarak, hem KCK tutuklamalarını meşrulaştırmak istedi. Hem de dediğimiz Sri Lanka modeline dayalı yeni sürecin fiziki katliam ayağını da oluşturmaya başladılar. Aynı yılın sonunda Roboski katliamı ile bu durum zirveye ulaşır. Bu katliam ile sivil insanları da acımasızca öldürebileceklerini göstermiş oldular

AKP YENİ OSMANLI 'İDEA'SI İÇİN SURİYE ve ROJAVA'YA GİRDİ

Suriye ve Rojava'da yaşanan gelişmeler bir süre de olsa bu Sri Lanka modeline ara vermeyi gerektirdi. Hükümet bu süreç üzerinden içeride iktidarını sağlamlaştıracak, yeni Osmanlı 'idea'sı olarak bölgede rol kapma ve yeni sömürgeleştirme sürecinde uluslararası güçlerin yanında olarak rant elde etmek istedi. Burada Kürtlere karşı elde ettiği zafer ile de ÖCALAN a karşı elini güçlendirecekti. Bunu dememin nedeni tüm bu emperyal çıkarlarını gerçekleştirebilmek için kuzey de bir ara döneme ihtiyaç vardı. Sayın Öcalan 2013 Newroz'da ilk defa çift taraflı olacak çözüm süreci için çağrı da bulundu. PKK Öcalan’ın çağrısına uyarak o günden günümüze devletin tüm provakatif durumuna rağmen ateşkes sürecini korumak için büyük çaba sarf eti. TC Hükümetinin planladığı gibi olmadı. Kürt hareketi Rojava'da bir üçüncü yol vardır deyip ROJAVA kantonlarını ilan ederek her türlü saldırıya karşı öz savunma ile kendi varlığını korumasını bildi. Recep Tayyip Erdoğan Hükümeti Suriye ve Rojava da izlediği siyaset yüzünden dünya kamuoyunda yalnızlaşmaya başladı. Erdoğan'ın muhalifleri destek veriyorum adı altında radikal terör örgütü katliamcı Işid'e destek vermesi meşruiyetini sorgulanır duruma getirdi. Recep Tayyip Erdoğan'ın Ortadoğu'da şişirilen karizması da kökünden sarsıldı.

ÇÖZÜM SÜRECİ VE ROJAVA, KÜRT HAREKETİNE ve HALKINA PİSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜK SAĞLADI

Yeni bir dönemin startını vermiş olan Kürt Ulusal Hareketi, genel seçimlere bu psikolojik donanımla hazırlanıyor. Bazıları Türkiyeleşme sloganını sulandırmaya kalksa da, genel olarak muhalif güçleri tarafından onay bulmuş ve nerede ise bir iki gurup hariç tüm muhalif güçlerin desteğini almasını bilmiştir. Geçmiş Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de gelişen olumlu oy büyümesi nedeni ile bu dönem genel seçimlere HDP parti olarak girme kararı aldı.

Bu tutum hükümeti pek memnun etti denilemez, açıkçası hükümet tarafı bu memnuniyetsizliğini saklamak bir tarafa dursun, bu memnuniyetsizliğini oya çevirmek için ulu orta söylemeye koyuldu. Cumhurbaşkanı açılış törenleri ile seçim startını çoktan vermişti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan o konuşmalarından birinde aynen yazdıklarım gibi olmasa da şöyle bir cümle kurdu. Eğer HDP barajın altında kalırsa çözüm süreci doğru ilerliyor dedi. Recep Tayyip Erdoğan aslında yukarıda söylediği sözleri ile niyetini saklamadan ortaya koymuştur. Anlaşılan o ki HDP' nin barajı geçmemesi için her türlü mekanizma devreye sokulacak, bunun için yani Recep Tayyip Erdoğan koltuğunu ve iktidarını kaybetmesin diye herkesin kaybetmesi sağlanacaktır. Cizre'de 14 ya da 15 yaşında ölen çocukta, Roboskî'de aylarca süren ve hala devam eden askeri provakasyonlar da, ölen katırlar da onun için di.

ASKERE GİTMEYİN ÇÜNKÜ...

Hatta askere gitmeyin çünkü... cümlelerinin sonunu tamamlayarak TCK'nın 318. maddesi olan 'halkı askerlikten soğutma' ve zorla askerliğe almaya karşı duyarlılık oluşturmak için oluşturduğumuz kitaba ve kitab'ta bulunan cümlelerin yayınlandığı ortak siteye davanın yine böyle zamanda gelmesi, operasyonun sadece Kürt kesimine karşı olmadığını, açıkça ortaya koyuyor.

AĞRI SALDIRISI YAKIN HEDEF OLARAK SEÇİMLERİ, UZUN HEDEF OLARAK'TA SÜRECİ HESAPLADIĞI ORTADA..

Ağrı Tendürek saldırısı bu anlamı ile bakıldığında iki hedefi gözetiyordu: 1) AKP hükümeti başından itibaren çözüm sürecini kendi iktidarını sağlamlaştırmak için manivela olarak kullandı. Bu sürece girilmesinin en büyük nedenlerinden biri Amerika'nın uluslararası emperyal çıkarları ile Suriye'ye saldırmak istemesi yatıyordu. Bu süreçte kendine bölgede ittifak olarak en başta Türkiye'yi belirledi. Türkiye devleti hem Suriye'de hem de Kuzey Kürdistan'da iki tarafta mücadele edecek gücü kendinde bulamadı. Bu Türkiye üzerinde bir baskılama yarattı, bunun sonucunda Modern Kürt hareketi olan PKK ile ilk defa çift taraflı ateşkesi kabul etmek zorunda kaldı. Her fırsatta bu süreci bozmak için elinden geleni yaptı.

Ağrı provakasyonunun ilk ve uzun vadeli hedefi bu süreci sabote etmeyi hedefliyor. 2) İkinci ve yakın dönem hedefi ise nerede ise AKP klasiği haline gelen seçimler öncesi kamuoyuna algı operasyonu yapmaktır. Emine Ayna Diyarbakır'da HDP milletvekillerinin tanıtımında yaptığı konuşma bu durumu bakın nasıl güzel özetliyor 'Bir sonraki gün için düzenlenecek fidan dikme etkinliği için orada bulunan arkadaşlar bunu gözleri ile görüyor. Askeri yığınak, helikopterler, heronlar, bir askeri operasyon hazırlığı, halk tedirgin, 15 asker oraya kesinlikle ölüme gönderiliyor, kim gönderiyor Recep Tayip Erdoğan, 15 askeri orada ölüme terk ediyor. Ne için? ölsünler, böylece Karadeniz'de, Ege'de, Çukurova'da, İç Anadolu'da Türkler bırakmasınlar ki HDP siyaset yapabilsin, seçim çalışması yapabilsin, hazırlık bu, oradan 15 asker ölecek ki HDP Türkiye’nin kentlerine giremesin'' Sevgili HDP milletvekilinin dediğine kelime kelimesine katılıyorum.

ÇOCUKLARINIZI ÖLÜME GÖNDERMEYİN

Emine Ayna o kadar güzel ve anlamlı konuşma yaptı'ki ve konuşmanın sonunda intikam yemini edecek beklentisi oluşurken öyle güzel bir çağrı ile konuşmasını tamamladı ki, gerçekten mutluluğumu saklayamadım. Bakın Sevgili Emine Ayna nasıl devam ediyor. ''Bekliyoruz ama hayale kapılmasın, hayale kapılmasın susmuyoruz, tek umudumuz var Başkan Abdullah Öcalan'dır, beklediğimiz o dur. Ayaktayız, ayakta olmaya devam edeceğiz, intikamımız var, intikamımız öldürmek değildir, hiç bir zaman olmadı, intikamımız zaferdir, kimin zaferi halkların zaferi intikamımız budur.. [... ]'Türkiye'li halklara sesleniyoruz, Türkiye'li halklara diyoruz ki uyanın, Türkiye'li halklara diyoruz ki gözünüzü dört açın, artık bu katliamlara izin vermeyin.

ÖNYARGILARIMIZ DÜŞMANIMIZDIR, YOKSA BARIŞMAK KOLAY OLANIDIR.

Ben aslında yukarıda özetin özeti şekilde anlattığım gibi bu saldırı yöntemi maalesef yeni bir şey değil, aslına bakarsanız hükümet olmanın en kolay yolu budur. Böl-parçala yönet yöntemi Türkiye egemenlerine sömürgeciliğin bir mirası olarak geçti. Sevgili Ayna o gün çok güzel özetledi, 'katliamlar ile Kürtlere başkan olamasın', net açık ve yoruma ihtiyaç bırakmayan sözler bunlar, fakat iktidar ve rant hırsı kötü bir hastalıktır, bu bir birey ya da kurum'da nüksetti mi artık, kurumun ya da insanın gözü başka bir şeyi görmez. Bugün AKP hükümeti ve Recep Tayyip Erdoğan'ın yaşadığı durum tam da bunu göstermektedir. kürdistan2da hem katliam yap hem de gel buradan oy iste olacak iş değil.

Çoğu savaş göstermiştir ki, savaşlarda çığırtkanlar ölmez, savaşların reel politiğine baktığımızda ölenlerin çoğu yoksullar ve fakirlerdir. Birinci dünya savaşı ve ikinci dünya savaşını incelerseniz bunu net görürsünüz. Bu durum Kürt halkına karşı yürütülen savaş için de öyle olma özelliği taşır. Recep Tayyip Erdoğan ve tayfası her gün savaş çığırtkanlığı yaparken, çocuklarını birer birer savaşlardan kaçırmak için her yöntemi kullanırlar. Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Ahmet Burak Erdoğan testis kanseri olduğu gerekçesi ile çürük aldığı iddiası vardır. Bu listeyi uzatabiliriz fakat artık buna gerek duymuyorum. Yine her fırsatta savaş çığırtkanlığı yapan TC ordusunda da hangi General'in çocuğunun bayrağa sarılı tabutu ile geçişini gördük.

Daha önce bir türlü aydınlatılamayan 2011 yılında Silvan kırsalında olduğu gibi, bugün de Ağrı Tendürek dağında yaşanan ve halkın canı pahasına engellenen ve belki de bir tim askerin yaşamının kurtarıldığı yeni bir provokasyon ile karşı karşıya kaldık. Hükümet Tendürek dağındaki sivil halkın ağaç dikme etkinliğinden haberdar olduğu halde, özel birlikleri ile gerilla birliklerine pusulama faaliyeti yaptırmış, ve bu esnada Silvan'ın aynısı bir durum ortaya çıkmıştır. Asker ile PKK gerillaları arasında bir tim kalmıştır. Orada halk araya girmese bu askeri tim komple imha olacaktı. Böylesi bir zemin yaratıldıktan sonra asker geri çekildi ve yaralı askerleri almadan orta yerde bıraktı. Hatta uzun saatler yaralılar yerde kaldı. Büyük ihtimal ile ölmeye bırakıldılar. fakat daha önce Roboski'de 2012 Haziranın'da gerçekleşen kaza da olduğu gibi, sivil halk yaralıları yalnız bırakmamıştır. Asker korkudan dağılan malzemelerinin peşine düştüğü halde, sivil halk askerleri sakinleştirmiş ve elinden gelen yardımı yapmıştır.

Emine Ayna'nın dediği ve bizim yinelediğimiz gibi rant ve çıkarı egemenler alır ve ölümler ise yine fakir çoğunluğa kalır. O yüzden Sevgili Emine Ayna'nın ifade ettiği gibi çok uyanık olmamız gerekir. Savaş baronları devreye girdi. Türkiye kesiminde yaşayan bizler artık başkaları için ölmekten vazgeçmeliyiz. Eskisi gibi bir zamanda yaşamıyoruz, yalanlar ve kandırmalar artık kırk elli yıl sonra ortaya çıkmıyor. Bugün hepimiz AKP hükümetinin ve askerin hatta polis'in ne tür oyunlar tezgahladıklarını kahve köşelerinde konuşuyoruz. Oynanan bir çok sahte darbe planlarına ve KCK mahkemelerinin içinin boş olduğunu bile bile hükümete destek verdik.

Bir gerçeği artık kabul etmeliyiz, bir büyük oyunda bizi kandırdılar. Kimse bizim adımıza savaşmıyor, kimse bizim değerlerimiz için hükümet değil, bu zamana kadar ki tüm hükümetler bizim korkularımızı kullanarak, iktidarlarını sürdürdüler. Biz hep o gösterdikleri değerler için öldük, yaralandık, esir düştük ve aç kaldık ve günden güne fakirleşirken, onlar hep zengin oldular. İlk siyasete girdiklerinde sadece yüzüklerini gösterenler ve mal varlığımız budur diyenlerin bugün mal varlıklarının ne olduğu belli değildir. Avrupa'da zengin liderler arasında boy göstermeye başladılar. Peki bizim diye bildiğimiz değerler neydi, uğruna öldüğümüz ve aç kaldığımız bu değerler bugün hepimiz iyi biliyoruz ki sadece ön yargılarımız, kaybetmekten korktuğumuz ön yargılarımızdı.

AKP hükümetinin bu kadar korkması yersiz de değil, bunca yıl sizden saklanan gizlenen şeyler ile sizin buluşmanızı istemiyorlar. Önyargılarınızın sürüp devam etmesini istiyorlar, çünkü halkların yan yana durması ve birbirlerini anlaması demek, kendisinin kaybetmesi anlamına gelmektedir. Ön yargılar kimsenin öz değeri değildir, sadece değerlerimize ulaşmayalım diye egemenler tarafından üretilmiş yalanlardır. Tendürek dağında yaralı arkadaşının yanında duran askerin dediği gibi 'siz şimdi bizi suçluyorsunuzdur fakat asıl bizi buraya gönderenler sorumludur'.

Hiç bir inancın, hiç bir halkın, ya da hiç bir cinsin diğer cinsten üstünlüğü yoktur. Egemenler ve iktidar yoksa kimse kimseye düşmanlık yapmaz, bunu bilmek gerekir. Türkiye halklarının kendine bakma zamanı gelmiş de geçmişdir bile, artık bize yapılanları sorgulama zananı gelmiştir. Bizim bugün tek düşmanımız ön yargılarımızdır. Bu gün bizi bu kadar kalpsiz kılan, hatta daha açık sözlü olayım ve bu durumu örnek ile açıklayayım. İşid'i tüm dünya kınar ve lanetlerken, ben iyi biliyorum ki en büyük hastalığımız asıl düşmanımız olan ön yargılarımız yüzünden sırf Kürt halkına karşı savaştığı için İşid'e aramızda az mı destekleyen var. Üç yaşında beş yaşında bir çocuğu kasap gibi kesenleri, bu nefretten dolayı destekleyen yok mu? Bu durumu kim bana nasıl izah edecek bilmiyorum.

Bu söylediklerim tamamen kara propaganda etkisinde olanlar için midir?, peki etrafımızda olup'da ilk provakasyon da yine bildik yalan ve ön yargılara kapılıp, 'en büyük asker bizim asker' teranelerine geri dönenler de küçümsenmeyecek düzeyde olduğunu da biliyorum. Şimdi durup karar verme günü, çünkü genel seçimlerde geleceğimizi oylayacağız. Bu seçimler bir iktidarın, diğeri ile yer değiştirmesi değil, verdiğimiz karar belki önümüzdeki elli yılı, yüz yılı belirleyecek bir şeye yol açacaktır.

Emine Ayna'nın bunca yapılan saldırı, ölümler katliam ve soykırımları yapanlara karşı dediği en büyük intikamımız onların iktidarını düşürecek Türkiye'yi tekcil yapıdan kurtaracak halkların kardeşliği mücadelesini yükseltmektir. Kürt halkına yapılan saldırıların yüzde biri size yapılsa siz hala böyle düşünebilir ve bu empatiyi kurabilirmiydiniz.

Bu halk ve bu anlayış soykırımcı egemenlerimize karşı bizim en büyük şansımız ve boğazları yırtılıncaya kadar kardeşlik çağrısı yapan halk ile belki bu fırsatı kaçırısak bir daha ne zamaan yakalayacağımız belli olmayan bir zaman diliminde karar arifesindeyiz. Haziran'ın sıcağında sandığa giderken bir arada, kardeşçe, birbirimizi sömürmeden eşitçe yaşama ile kangrenleşmiş olan hastalığımız, önyargılarımız karşı karşıya olacaktır. Bu dediklerimi unutmadan hareket etmek gerekir, belki kırk ya da elli yılda gelebilecek bir yüzleşme şansı ile karşı karşıya olduğumuzun bilinci ile hepinizi selamlıyorum. Benim oyum Kardeşlikten, birlikte yaşamaktan ve sömürüsüz bir dünyadan yana olacak yani bir Karadeniz'li Rum olarak oyum HDP'ye olacak.