Tunceli’de büyük bir operasyon başlamış.

Bölgeye “özel” birlikler kaydırılmış.

Yedi PKK’lı öldürülmüş.

Bunlar, gelen haberler.

PKK, hem Öcalan’ın İmralı’da devletle yaptığı müzakerelerin, hem de seçimlerin huzurlu bir ortamda gerçekleşmesi için 15 hazirana kadar “ateşkes” ilan etmiş, bir yere saldırmıyor, üstüne gelinmedikçe çatışmaya girmiyor, neden Tunceli’de böyle büyük bir operasyon yapılıyor şimdi?

Neden PKK’lılar öldürülüyor?

Öcalan’la bir anlaşmaya varılmasının, seçimlerden sonra yeni bir anayasa yapılmasının, Kürtlere haklarının verilmesinin, bu savaşın otuz yıllık kanlı bir süreçten sonra bitmesinin ümit edildiği bir ortamda bu çatışmanın, öldürmelerin anlamı ne?

Kim emir veriyor böyle bir çatışma için?

Sanki savaş bitmesin, ortalık kana bulansın isteyen birileri var.

Yüksek Seçim Kurulu da durduk yerde bir “veto krizi” yaratıp bir anda ortalığı cehenneme çevirmişti.

O karmaşada gencecik İbrahim göğsünden vurularak hayatını kaybetti.

Sonra vetolar geri çekildi.

O belayı niye yaşadığımızı, niye bütün ülkeyi bir gerginliğe sürüklediğimizi anlayamadık.

Şimdi de Tunceli operasyonlarını anlayamıyoruz.

Tunceli’de yedi gerillayı öldürünce Kürt meselesi mi çözülecek, PKK silah mı bırakacak, ne olacak, niye bu ölmeler öldürmeler şimdi?

Sonu yok ki bunların.

Ordu birlikleri gider Tunceli’de PKK’lıları öldürür, PKK da gider başka yerde askerleri öldürür, zaten otuz yıldır yaşanan bu değil mi, bundan bir sonuç çıktı mı, insanlar daha mutlu mu yaşadı bu ölümlerden sonra?

Asker ya da gerilla, ölen gençlerin sayısının artmasının bu ülkeye bir yararı oldu mu?

Yeni bir yol, yeni bir yöntem bulmamız gerekiyor, bir yandan da o yol aranıyor zaten, niye toplum bu yolda yürümeye çalışırken insanları öldürüyorsunuz?

Amaç ne?

PKK’nın yeniden çatışmalara girmesini sağlamak mı, Öcalan’la müzakerelerin yolunu kesmek mi, seçimlerin sakin bir ortamda gerçekleşmesini engellemek mi, Kürtlerin eşit haklara kavuşacağı bir anayasanın tartışılmasını önlemek mi?

Kaç çocuk ölürse ölsün, Kürtlerle Türkler eşit haklara sahip olmadıkça bu ülke huzura kavuşmaz.

Tabii, herkesten fazla huzura muhtaç olan, iktidarını ancak huzur üstüne sağlamca bina edebilecek olan hükümete de sormak lazım, bu operasyonlara siz mi izin verdiniz?

Ülkenin karışmasını, Güneydoğu’nun gerginleşmesini mi istiyorsunuz?

Eğer bunları istemiyorsanız neden bu operasyonları durdurmuyorsunuz?

Gücünüz mü yetmiyor?

Hani askerî vesayet bitmişti?

AKP’liler, genellikle kendilerine düşman olanların ortalığı karıştırdığına, derin devletle işbirliği yaptığına inanıyor ama durum her zaman öyle değil.

Bugünkü manşetimizde çok tuhaf bir gerçekle karşılaşacaksınız.

Balyozcuların, “kendilerini güvenceye almak” için 2003 yılında hazırladıkları bir “kanun taslağı” var, Eskişehir’deki son baskında ele geçti bu taslak, şu anda mahkeme dosyasında duruyor.

Şaşırtıcı olan ne, biliyor musunuz?

O taslaktaki maddelerden biri 2008 yılında bir AKP’linin önerisiyle yasalaşmış.

Önerinin altında adı bulunana AKP’liyi bulup konuştu muhabirlerimiz, o “yasayı” hatırlamıyor, “Belki de kayıtlarda bir karışıklık vardır ya da bir yıl öncesinden kalmıştır” diyor.

Balyozcuların kendilerini koruyabilmek için öngördüğü bir yasa, Balyozcuların devirmek istediği AKP döneminde yasalaşıyor.

Tuhaf bir ülke burası, bilmediğimiz çok şey var.

Bu belirsizlik içinde insanlar ölüp duruyor.

Şimdi de Tunceli’deki operasyon çıktı.

Durdurun bu operasyonu.

Kıtaları birbirinden koparmaya yeten gücünüzü, ölümü ve savaşı engellemek için de gösterin.

Bugüne dek ölümden ne fayda gördünüz ki bundan sonra göreceksiniz?