O bir; sosyolog, araştırmacı, yazar, feminist, anti militarist... Çocukluğundan itibaren “özgür, mutlu bir yaşam nasıl olabilir “sorusuyla meşgul oldu. Bu sorulara yanıt bulmak, toplumu ve kendini anlamak ve özgürlük alanlarını genişletmek için sosyoloji okudu.. Bilgi-iktidar ilişkisini, dokunulmayan kutsallıklar üzerindeki çalışmalarını yoğunlaştırdı.. Ve okulunu birincilikle bitirdi.

Tıpkı tıp doktorları gibi, sosyologların da toplumsal yaralara el sürme kabiliyetinde olması gerektiğine inandı.. Travestilerin Ülker Sokaktan dışlanmasına ilişkin araştırma yapıp yüksek lisans tezi haline getirdi. Araştırmasında dokunduğu, konuştuğu insanları daha sonra bırakmadı...ortak bir atölye çalışması yarattı: Sokak Sanatçıları Atölyesi...Sokak çocukları, çöp toplayıcıları, seks işçileri, travestiler bu atölyede tiyatro oyunları hazırladılar, çamurdan seramikler yaptılar.. Çöp kutularındaki işe yarar malzemeleri toplayıp, sanat eseri haline getirdiler. Atölyede üretilen eserler, sokaklarda sergilenmeye başlandı. Bir de dergi çıkarttılar: MİSAFİR...Yazarları ve dağıtımcıları da kendileri oldu...Her gün çok sayıda kişinin girip-çıktığı atölyenin kapısı her zaman açıktı. Bazen de başlarını soktukları ev oldu.. Daha sonra bu atölye “ cephanelik” olarak anıldı...

Atölye çalışmalarını sürdürdüğü bir sırada yani, 9 Temmuz 1998 de yedi kişinin öldüğü ve çok sayıda insanın yaralandığı Mısır Çarşısı’ndaki patlamadan iki gün sonra bambaşka sebeplerle gözaltına alındı.. ve atölye de bir süre sonra dağıldı.. Patlamadan bir buçuk ay sonra Ümraniye Cezaevinde tutukluyken patlamayla ilişkilendirildiğini öğrendi...” örgüte üye olmak ve patlayıcı madde imal etmek” suçundan dava açıldı...Olay yeri ve inceleme tutanağına göre, patlayıcılar daha önce polisin elindeydi ve ele geçirilen “ belgeler ” sahteydi. Dava sürecinde aleyhine tek “delil ” dava sürecinde kendisi de beraat eden bir kişinin polis ifadesinde Pınar’ın ismini söylemesiydi. Daha sonra bu ifadesini mahkemede redetmişti. Mahkeme, üç profosörü bilir kişi ilan etti. Onlar da, patlamaya neden olan bombanın değil, tüpgaz kaçağının yol açtığı yolunda karar verdi.

Mahkemede ; Flaubert’in “sosyolog, elbette birçok hayatın içine girip çıkacak, hiç hissetmediği duyguları ve deneyleri taşıyan insanları anlamaya çalışacak” sözüyle kendisini savunmuş... “ Yani o hayatı yaşayanlarla söyleşmek, konuşmak ve öznellikler arasında ilişki kurmak istiyorum “ diyerek Baurdieu’ya gönderme yapmıştı..

Pınar; her türlü şiddetle uğraşmış, şiddetin bütün biçimlerine karşı çıkmış biri...

Pınar, 2000 yılının Aralık ayında tahliye oldu.. Daha sonra da beraat etti.

“Biat etmeyen sosyal bilimler” için çalışmaya devam etti... Militarizm ve feminizm alanında çok sayıda yazısı yayınlandı. Savaşı feminizm ile ilişkilendirdi: “Savaşı aşmak için feminizme ihtiyaç vardır. Patriarka-millet- militarizm arasındaki ilişkileri gösteren, söylemi sorgulayan, savaşın yarattığı mitleri sarsan feminist analiz, şiddeti bütünlüklü görmek açısından iyi bir çıkış noktasıdır”.

Bu süre içerisinde çocuklar için masal kitapları hazırladı: “ Su Damlası”, “Siyah Pelerinli Kız”, Yeşil Kız, “Sihirli Kurbağa”.. O’nun masallarında çocuklar sokağı severler ve merak ederler...

“Sürüne Sürüne Erkek Olmak” adındaki çalışmaları Ülfet Sevdi tarafından oyunlaştırıldı.. Nü Kolektif tarafından sahneye uyarlandı ve sahnelendi..

Davada beklenmedik gelişme:

Yargıtay 9.Ceza Dairesi kararı bozdu. Davaya yeniden bakan mahkeme kararında direnmesi üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun itirazı geldi: Mahkemenin kararı yanlıştı...Pınar Selek ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum edilmeliydi..9 Şubat’ ta İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi iki kez beraat ettirdiği Pınar için son bir karar verecek. Arkadaşları, dostları ve çok sayıda yabancı gözlemci davayı izleyecek...

Her türlü şiddete karşı olan birisi bombacı olamaz.. tanığız..

Pınar boşu boşuna yattığı iki buçuk yıl cezaevi süreci, bir de şimdi sevdiklerine ve İstanbul’a hasret yaşamak zorunda bırakılmasının 9 Şubat’ta son bulmasını diliyorum..

EDP İstanbul Kadın Meclisinin 26 Şubat’ta düzenlediği “Kadın Erkek Eşitliği ve Çözüm Önerileri” Sempozyumunun bir oturumu Pınar Selek adına düzenleniyor... Kimbilir belki bakarsınız Pınar, o oturumun konuşmacısı olur ve aramızda yer alır...

Pınar’ın sözüyle bitirmek istiyorum: “ bu hayatı bir masal gibi yaşamak istiyorum.. Tabii mutlu sonla biten bir masal”...