Kafkas Dernekleri Federasyonu (KAFFED), Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov'un bir basın kuruluşuna verdiği demeçteki Çerkes Soykırımı’na yönelik "güzel efsane" ifadesi için özür bekliyor. Önce bir basın açıklaması ile Yerhov'un sözlerini protesto eden, sonra sosyal medya “#özürdileyin” kampanyası yapan KAFFED geçtiğimiz günlerde de Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov’u makamında ziyaret ederek eleştirilerini dile getirdiler. Bu görüşmenin içeriği KAFFED’in web sitesinde de yayınlandı: kaffed-aleksey-yerhov-ile-gorustu.html

Bu görüşmeden tatmin edici bir yanıt alamayan KAFFED üyeleri, Yerhov'un ifadelerini protesto etmek amacıyla Ankara Kuğulu Park'ta bir araya geldi. Burada basın açıklamasını okuyan KAFFED Genel Başkanı Yıldız Şekerci, Yerhov'un, Çerkesleri "Akınlar, cinayetler, yağmacılıklar ve köle ticareti" ile geçinen bir toplum olarak göstermesinin ve Çerkes Soykırımı ve Sürgününe yönelik "Güzel efsane" ifadesinin kabul edilemeyeceğini belirtti.

Sürgünde yaşanan bütün bu acılara ve haksızlara ilişkin Çerkeslerin intikam değil adalet istediğini dile getiren Şekerci, şöyle devam etti: "Büyükelçi Yerhov ile 19 Şubat Çarşamba günü KAFFED heyeti olarak gerçekleştirdiğimiz görüşmede, bu ifadelerin hem kurumumuz bünyesinde hem de tüm dünya Çerkesleri nezdinde infiale neden olduğunu belirterek bir düzeltme ve özür yayınlamaları gerektiğini belirttik. Görüşmede, Büyükelçiliğin röportajı savunan bütün tezlerine gerekli yanıtlar verildi. Görüşme sonrasında Büyükelçilik tarafından yayınlanan açıklama metni, talebimiz olan ve halkımızın beklediği bir özür içermediği gibi 'Demecin ana mesajının Çerkes dostları tarafından yanlış anlaşıldığını' iddia etmektedir."

"ÇERKESLERİN ACISINI YÜREĞİNDE HİSSEDENLER BİR ARAYA GELDİ"

Şekerci, halkların barış ve huzur içinde yaşamasının bütün tarafların çıkarına olacağını ve yetkililerin sorumluluk bilinci içerisinde gayret göstermesi gerektiğini ifade ederek, "Bunun için Çerkeslerin acısını yüreğinde hisseden herkes burada bir araya geldi. Bugün Büyükelçi Yerhov'dan Çerkeslerle ilgili sarf ettiği sözlerini geri alıp sürgün ve soykırıma uğramış olan Çerkeslerden özür dilemesini bekliyoruz. Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti'nden Çerkes sürgün ve soykırımının kabul edilmesini, çifte vatandaşlık ve dönüş hakkının tanınmasını talep ediyoruz" ifadelerini kullandı.

Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov’un Söylemine İlişkin Basın Açıklamasının Tam Metni Şöyle:

Sputnik haber ajansı 13 Şubat günü Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Aleksey Yerhov ile Suriye’deki güncel gelişmelerle ilgili bir röportaj yaptı. Bu röportajda Büyükelçi Yerhov, İdlib sorunu ile hiçbir ilgisi yokken Çerkeslerle ilgili tarihi gerçeklere aykırı ve hakaret içeren ifadeler kullanmıştır.

Büyükelçi Yerhov’un , Çerkesleri “akınlar, cinayetler, yağmacılıklar ve köle ticareti” ile geçinen bir toplum olarak göstermesi, anavatanlarından topyekûn sürgün edilmelerini bu gerekçe ile savunması ve yaşanan trajediyi “güzel efsane” olarak tanımlaması hiçbir şekilde kabul edilemez.

Tarihçiler tarafından açıkça ortaya konulduğu gibi Çerkesler yüzyıldan fazla süren bir direnişten sonra 21 Mayıs 1864 Çerkes Soykırımı ve Sürgünü ile anavatanlarından koparıldı. Bugün diaspora ülkelerinde anavatandan daha fazla Çerkesin yaşamasının nedeni bu etnik temizliktir.

1994 yılında Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Boris Yeltsin “Kafkas halkları özgürlüklerini, vatanlarını ve kültürlerini korumak için kahramanca savaştılar. Vatanlarından sürülen bu halkın tarihi anavatanlarına dönüşü konusunu, tarihi ve insani bir problem olarak çözmek zorundayız” diyerek sürgün gerçeğini ve sonuçlarının ortadan kaldırılması gerektiğini kabul etmişti. Rusya Federasyonu içerisinde yer alan Cumhuriyetlerimizin Parlamentolarında da bu tarihi gerçekliği tanıyan kararlar alınmıştır.

Biz vatan savunması sırasında maruz bırakıldığımız vahşeti, sürgün yollarında çektiğimiz acıları kendi dedelerimizden, ninelerimizden dinledik. Olan biten her şey toplumsal hafızamızda tazeliğini koruyor.

Büyükelçi Yerhov da aslında bu gerçeği dile getirmekte, bütün bir halkın ülkesinden sürgün edildiğini kabul etmektedir. Hangi gerekçe ile olursa olsun, bir halkın topyekûn ülkesinden sürgün edilmesine uluslararası hukukta etnik temizlik denilir, bu bir insanlık suçudur.

Tüm bu acılara ve haksızlıklara karşın, Çerkesler intikam değil, adalet istiyor, sorunlara şiddet ile değil, diyalog ile çözüm arıyorlar.

Bu doğrultuda Başkanlar Kurulumuzda ve Yönetim Kurulumuzda yaptığımız istişareler sonucu, diplomasiye bir şans vermek ve konuya ilişkin özür mahiyetinde bir açıklama yapılmasını talep etmek üzere Büyükelçi Yerhov ile görüşmeye karar verdik.

Büyükelçi Yerhov ile 19 Şubat 2020 Çarşamba günü KAFFED Heyeti olarak gerçekleştirdiğimiz görüşmede; bu ifadelerin hem kurumumuz bünyesinde, hem de tüm dünya Çerkesleri nezdinde infiale neden olduğunu belirterek bir düzeltme ve özür yayınlamaları gerektiğini belirttik.

Görüşmede Büyükelçiliğin röportajı savunan bütün tezlerine gerekli yanıtlar verildi. Görüşme sonrasında, Büyükelçilik tarafından yayınlanan açıklama metni, talebimiz olan ve halkımızın beklediği bir özür içermediği gibi, “demecin ana mesajının Çerkes dostları tarafından yanlış anlaşıldığını” iddia etmektedir.

Yanlış anlaşılan bir şey yoktur.

Hiçbir halkın bir daha soykırım ve sürgün yaşamaması için, acıların tekrarlanmaması için yapılan tarihsel haksızlıkların kabul edilmesi gereklidir. Tarihsel gerçekler çarpıtılarak bütün bir halkın anavatanından sürgün edilmesi hiçbir şekilde önemsizleştirilemez.

Tarihsel haksızlıkların tanınmaması, yaşanan acıları devam ettirir. Tarihsel haksızlıkların kabul edilmemesi, yeni insanlık trajedilerine yol açar.

Büyükelçi Yerhov, röportajında anavatanda kalan Çerkeslerin de Rusya ve Sovyetler Birliği’nin diğer halklarıyla birlikte farklı nedenlerle acı çektiğini kabul etmektedir. Doğrudur, eğer Çerkeslerin yaşadığı sürgün ve soykırımla zamanında yüzleşilseydi, bugün 76. Yılında anmakta olduğumuz Çeçen-İnguş ve diğer Kuzey Kafkasya Halkların sürgünü de yaşanmayacaktı. 23 Şubat 1944’te başlayan ve üç günde binlerce can kaybının yaşandığı sürgün, Çeçen-İnguş halkının tarihindeki en büyük felaketlerden biridir.

Büyükelçi Yerhov, geçmişi inkar etmek yerine tarihten ders alarak Rusya, Türkiye ve Çerkesler olarak bugün ve gelecekte barış içinde yaşamamızın temellerini güçlendirmeye, ilişkilerin sağlamlığı, faydası ve geleceği konularına katkı vermeye çalışmalıdır.

Halkların barış ve huzur içerisinde yaşaması tüm tarafların çıkarınadır ve tüm yetkililer sorumluluk bilinci içerisinde bu doğrultuda gayret göstermelidir.

Bunun için Çerkeslerin acısını yüreğinde hisseden herkes adına burada bir araya geldik.

Bugün Büyükelçi Yerhov’dan Çerkesler ile ilgili sarf ettiği sözleri geri alıp, sürgün ve soykırıma uğramış olan Çerkeslerden özür dilemesine bekliyoruz. Rusya Federasyonu ve Türkiye Cumhuriyeti’nden Çerkes sürgün ve soykırımının kabul edilmesini, çifte vatandaşlık ve dönüş hakkının tanınmasını talep ediyoruz.

Büyükelçi Yerhov’un röportajının ilgili kısmı

[https://tr.sputniknews.com/ 13 Şubat 2020]

Rusya’da olduğu gibi Türkiye’de de ortak tarihimizdeki olaylar etrafında çok sayıda önyargı, mit ve efsane mevcut. Bunlar da geçmişe ilişkin vizyona bağlı olarak sıklıkla günümüz gerçekleriyle ilgili algılıyı doğrudan etkiliyor.

Örneğin, 19. yüzyıl Kafkasya Savaşı sonucu Çerkeslerin Kuzey Kafkasya’dan Türkiye’ye “göçü”. İstanbul Başkonsolosu olduğum sırada, bir dönem, Kafkasya Savaşı’nın bitiş yıldönümü ile ilgili neredeyse her gün binamız önünde Rusya karşıtı protestolar düzenlenirdi. Sloganlar açıkçası rahatsız ediciydi, “Rusya katil, Kafkasya’dan defol” türünden. Ayrıca Rusya yönetimine yönelik doğrudan hakaretler vardı.

Bu gösterilerin organizatörleri ve katılımcıları ile çok konuştuk, tartıştık. Bunun neticesinde de tüm bunların, tarihi süreçte yerleşmiş önyargılardan kaynaklandığını görmüş olduk. Bu oturmuş ön yargılara göre Rusya, topraklarını genişletmeyi ve ‘etnik temizlik’ gerçekleştirmeyi takıntı haline getirmiş; barışçıl komşuları olan Çerkesler ve Şapsığlar gibi halklara saldırıp onları yurtlarından eden kötü ve saldırgan bir ülke. Şimdi de Türkiye’de birileri bu güzel efsaneye inanmak istiyor, özellikle de (zamanında) gerçekten acı çekmiş olan ve anılarını yeni nesillere aktaranların torunları. Bu bir yandan ‘düzgün çizilmiş’ bir tablo, ancak farklı bir açıdan bakıldığında her şeyin bu kadar basit olmadığı görülüyor. Nedense bu tabloya uymayan diğer tarihsel gerçekleri aklına getiriyorsun ve aniden her şey siyah beyaz değil renkli çıkıyor ve artık hiçbir şey basit değil. Misal, tüm refahı; akınlar, cinayetler, yağmacılıklar ve köle ticareti üzerine kurulan komşularla yan yana yaşamanın Rus köyleri için ne demek olduğunu düşünen oldu mu? Her ay, her hafta ve her gün bu “barışçıl” dağlıların gelerek erkekleri öldürüp kadın ve çocukları esir aldığını hatırlayan var mı?

İşte dönemin Rus hükümeti tüm bunlara sabrediyordu, ama sabır tükendi ve ön plana ordu çıktı. Önce barış içinde yaşamayacakları “ayıklamaya” ve onların kriminal hayat tarzını engellemeye çalıştı. Bu insanlara iki seçenek sunuldu, ya düzlük bir yere taşınıyorsunuz, size toprak veriliyor ve üretim yapmaya başlıyorsunuz ya da göç edin, kardeş Türkiye sizi kabul etmeye hazır. Bazıları gitmeyi seçti, gitti de. Gerçi çok çekti, yol boyunca açlık, soğuklar, hastalıklar. Kalmayı tercih edenler de oldu ve kaldı. Onlar da çekti, ama Rusya ve Sovyetler Birliği’nin diğer halklarıyla birlikte farklı nedenlerle.