12 Haziran seçimlerinde AKP yüzde elli oy aldı. AKP’ye oy veren kitleler hükümete Kürt açılımına devam et mesajı verdiler. Habur’da basının ve muhalefetin tüm kışkırtmalarına rağmen kitleler açılımı desteklemekten vazgeçmedi. Ayrıca hükümetin komşularla sıfır sorun politikası AKP’nin oy oranlarına yansıdı.

 

Fakat AKP hükümeti bu mesajı algılamak istemedi. Ya da görmezden geldi. Kürt sorununu çözmek demek, hükümet için iktidarın paylaşılması anlamına geliyor. Oysa hükümetin baştan beri temel amacı silahlı Kürt hareketini tasfiye etmek, seçmeli ders gibi bireysel haklarla Kürt muhalefetini kendine yedeklemek oldu. Hükümetin bu hesabı tutmayınca da savaş çanları yeniden çalmaya başladı.

 

Türkiye, her geçen gün daha da derinleşen bir savaş ikliminin içine giriyor.

 

AKP hükümetinin Kürt sorununu çözeceğine dair olan tüm umutlar büyük ölçüde yitirildi.

 

Kürt Silahlı muhalefeti de AKP’nin sorunu demokratik yollardan çözeceğine inanmıyor.

 

Masanın kırılmış olmasından dolayı silahlar her gün daha sert konuşuyor.

 

PKK’nin, Şemdinli ve Beytüşşebap eylemleri barış umutlarının yitirilmesinden kaynaklanıyor.

 

AKP, her ne kadar tüm iktidar olanaklarını kullanarak savaşı halktan gizlemeye çalışsa da gerçek kralın çıplaklığı kadar ortada durmakta. Çatışmaların yaşanmadığı, ölümlerin olmadığı tek bir gün geçiremiyoruz. Gencecik insanlar hükümetin siyasi ihtiraslarının kurbanı oluyorlar.

 

Suriye politikası nedeniyle anketlerde oy kaybeden Başbakanın, açığı milliyetçi oyları kendisine çekerek kapatmak hesabı yaptığı anlaşılıyor.

 

Siyasi geleceğini, Kürt ve Alevi düşmanlığı üzerinden garanti altına almaya çalışıyor. Suriye konusundaki politikası bu durumun en büyük delili.

 

Hükümetin faşizan politikalarından dolayı yaz mevsimini onlarca ölümle kapatıyoruz. Ne yazık ki ölümlerin biteceğine dair bir emare de gözükmüyor. PKK’nin ilçe ve il merkezlerinde eylemler yapmaya devam edeceği açıklamalarından anlaşılıyor. Birkaç köşe yazarı dışında ana akım medyayı tamamen kendisine esir etmiş olan Başbakan da her zamanki gibi kendi siyasi hesapları için savaşı gizlemeye çalışacak. Dağlarda PKK karşısında itibar kaybeden hükümet mecliste tüm hıncını BDP’den çıkarmaya çalışacak. Bunun sinyalleri şimdiden veriliyor.

 

Bu politikalar devam ettiği sürece, zaten doruk noktasına ulaşmış olan ruhsal kopuş daha da derinleşecek. Ruhsal kopuşun iç savaşa ve fiili kopuşa dönüşeceğine dair emareler her geçen gün daha da artmakta. Son olarak Afyon’dan Diyarbakır’a doğru hareket eden otobüsler ırkçı gurupların saldırısına uğradı. (Tarih: 4 Eylül 2012, saat 21:30)

 

Ne Yapmalı?

34 kişinin devlet terörü sonucunda yaşamını yitirdiği Roboski’de 22 Ağustosta devrilen askeri araca ilk yardıma koşanlar evlatlarını devlet bombardımanda yitiren aileler oldu. Ana akım medyada çok yer edinmese de Roboski’li aileler devlete insanlık dersi verdi.

 

Konuyla ilgili Radikal Gazetesi yazarı Pınar Öğünç’ün 03 Eylül 2012 tarihli “Gelsinler, başımız gözümüz üzerine” isimli yazısından bir bölüm aktarmak istiyorum.

 

“Yüksel’in babası Abdullah Ürek, cuma günü Uludere Nüfus Müdürü Adnan Paksoy’dan bir telefon aldı. Ölen askerlerden birinin yakını, annesi ya da eşi olan bir kadın müdürlüğü arayıp teşekkür için Roboskili aileleri ziyaret etmek istediğini söylemiş, telefon numaralarını istemişti. Hatta diğer asker ailelerine de ulaşıp onlarla birlikte gelmek istediğini söylemişti. Adnan Bey, bunun haberini veriyordu Abdullah Ürek’e.

 

“Buyursunlar gelsinler, başımız gözümüz üstüne…” diyor 21 yıldır koruculuk yapan Abdullah Bey: “Usandık kan dökülmesinden. İkimizin çocuğunu öldüren aynıdır. Suç askerde değil, emri verendedir. Gelsinler biz de çocuklarımızın parçalarını nasıl topladığımızı anlatalım, sekiz aydır bir kişinin ifade vermediğini söyleyelim. Hepimiz yeter diyelim. Bize neden yardım ettiğimizi sormasınlar. O askerler neden orada diye sorsunlar”.

 

Hükümet’in Kürt sorununa askeri yöntemler –ölmek, öldürmek- dışında bir çözüm planı yok.

 

Kürt sorunun demokratik kanallar kullanılarak çözümü konusunda hükümetten adım atacak beklentisinde bulunmak hayalci iyimserlikten başka bir şey olamıyor ne yazık ki.

 

Türkiye’nin en temel ihtiyacı Asker aileleri ile Gerilla ailelerinin merkezinde olduğu her iki tarafın da akil insanlarının desteklediği bir sivil barış inisiyatifi. Hükümetin tüm olanakları kullanarak halklar arası gerginliği yükselttiği böylesi bir süreçte böyle bir inisiyatifin kurulması çok zor olabilir. Ancak memleketin daha önce hiç olmadığı kadar, bugün böyle bir inisiyatife ihtiyacı var. Roboski’de yapılacak buluşma bu inisiyatif için iyi bir başlangıç olabilir.

 

Böylesi bir inisiyatif, iktidarı demokrasiye zorlayacak Erdoğan Sorunu’nu çözecektir.

 

Erdoğan sorununun çözümü, Kürt sorununun tekrar barışçıl yollardan çözülmesi için kanalların açılması anlamına gelir.

 

Ancak böylesi bir sivil barış insiyatifi barışın yolunu açabilir.

 

ROBOSKİ’DEKİ BULUŞMA TARİHE GEÇECEK BİR BULUŞMA OLABİLİR…