Bu coğrafyanın en güzel türküleri savaş üzerine ağıtlarıdır… Birinci dünya savaşının kahredici etkisini bir kısmımız türkülerden öğrendik ya da Dersim katliamının mağdurları türkülerle yaşattılar acılarını… Koçgiri’nin nasıl bir kıyam olduğunu Alişer’in sözlerinde hissettik… Savaş türküleri 70’lerde devrimci marşlara dönmüştü… Çünkü savaş artık sola karşıydı… Binlerce ölümden binlerce destan, binlerce ağıt çıktı… Ama maalesef bu coğrafyanın ağıt isteği bitmedi… Yeni ağıtları eğer Suriye savaşına girersek tekrar dinleyeceğiz…

 

Aslında işin bu noktaya geleceğini, savaşa girme noktasına geleceğimizi kimse öngörememişti. Çünkü; Kaddafi bile yıkılabiliyorsa Esad hayli hayli gidebilirdi. Ama siyaset aklı Kaddafi’nin ölümündeki görüntülerin bu ‘bahar’ın sonu olduğunu, en azından Araplar için böyle olduğunu düşünemedi…

 

Evet anti demokrat bir tutum vardı ortada… Yıllarca otoriter bir iktidar dayatması vardı ortada “ama NATO neden bu kadar müdahil, neden bu kadar içinde?” soruları Libya’dan sonra çokça sorulmaya başlandı…

 

Çok uzaklara gitmeyip Akşam gazetesinden Hüsnü Mahalli’ye kulak verebilseydik bu iklime gelmezdik ama Mehmet Altan yazacak gazete bulamıyorsa, Taraf gazetesi şeytan ilan ediliyorsa ve Kürt meselesinin doğal tarafı BDP milletvekilleri tv’lerde yer bulamıyorsa şaşılacak bir şey yok.

 

Gelinen noktada Esad’ın savaş istemesi çok doğal görünmüyor… Bu savaşın sonunda kim karlı çıkacak buna bakarsak o bombaları kim Akçakale’ye attı görebiliriz… Hükümet hiç sorgulamadan Esad’dan dedi… Eğer bir müddet sonra Esad’ın gitmeyeceği anlaşılırsa ve Türkiye savaşa girmezse muhafazakar basında ”bu bombaları Suriye Ergenekon’u attı”ya gidebilir durum…

 

Burada bir “cambaza bak cambaz”a durumu var… Siyaset kurumu bizim tüm yoğunluğumuzla Esad’a bakmamızı istiyor ama altan alta da ”Kuzey Suriye’de bir Kürt ordusu kuruluyor”u veriyor… Yani Suriye’de “Esad’ı indirmezsek bunlar devletleşecek”e getiriyor… Ama Esad inmese de biz bu tezkereyle Kürt bölgesini dağıtırız demek istiyor… Yani aslında Esad bahane… Bütün süreç Kürtler üzerinden yürüyor… Barzani’nin AKP kongresinde yer almasının temel sebebi de Suriye Kürtleri üzerindeki PYD etkisinin kırılması temaslarıdır…

 

Peki süreç nereye gidecek? Erdoğan’ın güçlü başbakanlığı artık güçlü bir başkanlığa mı evrilecek? Bu sürecin kazasız belasız atlatılabilmesi için güçlü bir hamle lazım… Suriye krizinde bu kadar şahin olunmasının temel sebeplerinden biri de bu belki… Kürt meselesini içte çözemezken dışta Suriye Kürtlerinin bir otonom kazanması Başbakan için sıkıntılı… Milliyetçi oyları tutabilmek için Kürt meselesinin Türkiye ayağına da, Suriye ayağına baskı yapılmalı…

 

Türkiye eğer bu süreçte istediğini alırsa Kuzey Suriye’de Barzani güçlerinin kontrolünü sağlayarak çıkacak ve Kuzey Suriye ile Kuzey Irak’ın birleşmesi için çabalayacaktır…

 

Esad’ın gidişi çok ta anlamlı olmayacaktır artık… Peki ya istenildiği gibi sonuçlanmazsa… Savaşa girerse… İşte o zaman Türkiye bir asker kaçağı cennetine dönecektir… Hangi anne baba oğlunu tarafı olmadığı bir savaşa göndermek ister ki… Ve hangi genç daha hayatının baharında bir şey elde edemeyeceği bir savaşa gönüllü gider… Hiç olmadığı kadar fiili ‘vicdani retçi’ görebiliriz… Belki bu durumda Türkiye’de ilk defa şehit annelerinin değil şehit annesi olmak istemeyenlerin sesini duyacağız…