Avrupa’nın bir ülkesi bir başka Avrupa ülkesine aleni bir savaş başlatmışken bir Avrupa spor organizasyonunu bundan bağımsız konuşabilir miyiz? Elbette hayır. Zaten kimse de böyle yapamıyor. Rusya’nın çağdışı bir şekilde Ukrayna’yı işgal ederek bombalamasının Rusya’nın oldukça ağırlığı olan Euroleague’e etkileri olacaktı ve olmaya da devam ediyor. Zaten Kovid vakaları nedeniyle maç ertelemelerinin tempoyu bozduğu ligde şimdi de Rusya krizi başladı. Peki, şu anda neler oldu ve bundan sonra neler olur? Hem bu konuya hem de Türkiye takımlarının son durumuna bakalım.

Rusya Takımlarının İşi Zor

Euroleague’de bu sezon 3 Rusya takımı yer alıyor; CSKA Moskova, Zenit Petersburg ve Unics Kazan. Bu 3 takım, Rusya’nın saldırısı öncesi play-off potasında arka arkaya dizilmiş bulunuyordu, 3’ü de play-off için iddialıydı. Bunların en meşhuru olan CSKA Moskova’da şu ana kadar; Shengelia, Grigonis, Lundberg, Voigtmann ve Bolomboy, saldırıya tepki olarak takımdan ayrıldı. Elbette bu durum CSKA Moskova için bir kabus ve hatta bu sezonun kapanması demek. Zenit’te de Kuzminskas ve Gudaitis, takımlarından ayrıldılar. Unics Kazan’da henüz bir ayrılık yok. “Dostlar alışverişte görsün” ya da “Ne şiş yansın ne kebap” minvalinde kararlarıyla nam salan Euroleague yönetimi ise şimdilik Rusya takımlarının iç saha maçlarını tarafsız sahaya alma kararı alarak üzerindeki yükü savuşturdu hatta şimdilik maçları da erteliyorlar. Bir de Rus bankası VTB ile olan anlaşmasını dondurdu. FIFA ve UEFA ise Rusya takımlarını organizasyondan çıkardı. Bu işin politik yönünü ve hakkaniyetini burada tartışmayacağım keza çok uzun bir yazı olur. Ancak Euroleague’in gerek son milli maçlar sürecinde FIBA ile inatlaşması ya da görmezden gelmesi gerekse de böyle kriz anlarında dirayetsiz davranması, esasen bu ligin yönetiminin nasıl oluştuğu, kararlarda kimlerin etkili olduğu konusundaki muammayı açık ediyor. Dünya basketbolunun 2 numaralı markası olarak kabul edilen bu organizasyonun asıl özneleri olan 11 A Lisanslı kulübün (şimdi 13 oldu, Asvel ve Bayern de katıldı) bu yıl sonunda artık bir gelecek vizyonu belirlemeleri şart keza bunun sürdürülebilir olmadığı her açıdan kendisini belli ediyor. Rusya takımlarına, ülkelerinin yönetimlerinin saldırganlığı nedeniyle elbette yaptırım olmalı ve bu haliyle bile zaten lig ciddi şekilde etkilenmiş durumda. Belki belirsiz davranmak yerine 3 takım, bu sezon askıya alınırsa daha da iyi olabilir. Yine de öncesinde söylediğim, geleceğin ne olacağı çalışmasının gerekliliği ortadan kalkmaz.

Anadolu Efes Kendine Geldi, Yürüyüşüne Başladı

Gelelim şimdi Türkiye topraklarına. Daha önce, Efes’in Larkin – Micic performansına endeksli olarak bundan sonra her maçı kazanma şansı olduğunu belirtmiştim. Shane Larkin çok formda ve Vasa Micic de sezon boyu devam eden kafası karışık halini bırakıp maça odaklanmaya başladı. Bu ikilinin hazır olduğu bir maçta; oyuncu havuzundan 2 ya da 3 kişinin de istekli olması, bugünkü Euroleague seviyesinde her takımı yenmelerine yetiyor. Koçu Sfairopolous’u gönderen ve oyuncu grubu yönünden yetersiz olan Maccabi de İstanbul’daki maçta böyle bir Efes’e direnemedi. Ancak Efes’in sezon başından beri bu tür rahat kazanabileceği pek çok maçı zora soktuğunu düşünürsek Ergin Ataman ve arkadaşlarının odaklanarak bir son kulvar yürüyüşüne çıktığını söyleyebiliriz. 22 isabetli üçlükle Euroleague rekoru kırılırken Vasilije Micic de haftanın MVP’si oldu. Sezon başında Efes’in play-off yapmasına bile şüpheyle bakar hale gelmiştik ama bu kendine gelme halinin yanında diğer takımlardaki düşüş ve Rus takımları konusuyla beraber Anadolu Efes’e bir başka “olağanüstü” durum yaşanmazsa üst üste 3. Final-Four kapısının açıldığını söyleyebilirim. Önceki hafta finalde Fenerbahçe Beko’yu yenerek kazandıkları Türkiye Kupası şampiyonluklarını da ayrıca kutlarım.

Fenerbahçe Beko Cepten Yiyor

Fenerbahçe, 5 maçlık galibiyet serisini, bu kez Henry’nin sakat ama De Colo’nun döndüğü Monaco ve Kızılyıldız deplasmanlarında bitirdi. Nando De Colo’nun hazır döndüğünü gördük, bu çok iyi gelişme. Bir başka sakatlıktan dönen Danilo Barthel de eskisine nazaran daha iyi görüntü verdi, özellikle Kızılyıldız maçında belirleyici oyunculardandı. Ancak Pierria Henry’nin yokluğu takımı beklenenin üzerinde etkiledi. Melih ve Metecan’ın da milli takım kampında olması, Djordjevic’in temposunu bulduğu oyununu negatif etkiledi. Tüm bunlarla beraber her iki maç da kazanılabilirdi ve kazanılmalıydı keza Monaco zaten direkt play-off rakibi. Belki çok belli olmasa da bu iki maç aslında Fenerbahçe’nin play-off hedefini zora sokan sonuçlar getirdi ve devamında şimdi Efes deplasmanı var. Bu maça da Vesely’nin dönmesi bekleniyor. Vesely’nin takıma etkisi, De Colo’dan daha da fazla. Perşembe günü oynanacak maça kadar eksiklerin dönüşü ve var olan yeni eksiklere göre bir revizyon ve yeniden odaklanma şart. Aksi takdirde play-off için Rus takımlarının düşüşüne bel bağlamak zorunda kalırlar ki bu takım hala benim şampiyonluk adaylarımdan biri.

Ve Türkiye Derbisi – Türko Clasico

Sezon içinde birbirleriyle defalarca oynamayı alışkanlık haline getiren Efes ve Fenerbahçe, Euroleague’de bu sezon 2. Kez karşı karşıya gelecekler. İlk maçı Anadolu Efes kazanmıştı. Artık bu maç da Türkiye basketbolunun El Clasico’su oldu. Bu maç 2 hafta önce oynansaydı favori Fenerbahçe’ydi ama şu anda favori Efes. Ergin Ataman, De Colo’nun yanında Vesely’nin dönme ihtimalini de hesaplayarak yine Larkin – Micic – Beabouis üçlüsüyle dışarıdan yıkmaya ve savunmada da yine tepeden direnç kırmaya çalışacaktır. Fenerbahçe’nin ise Guduric – Pierre – Booker – Sehmus – Polonara gibi tepeden pota altına oldukça çeşitlilik şansı var. De Colo’nun elit ellerini, takım temposuna uydurması şart. Vesely dönerse ve hazırsa pota altında Efes’in işi çok zor. Ama Fenerbahçe de takım savunmasını öne çıkarmalı keza Larkin ve Micic’i durdurmak imkansız. Umarım bu kadar tatsızlığın olduğu bir ortamda tadı damağımızda kalacak bir maç izleriz. Anadolu Efes  - Fenerbahçe Beko maçı 3 Mart Perşembe saat 20:30’da Sinan Erdem’de.

Rusya takımlarının maçları ertelendiği için yine menüde 6 maç var. Haftanın diğer marka maçı, Cuma günü Panathinaikos ile Milano arasında. Perşembe günü ise Barcelona, evinde Monaco ile oynayacak. Savaş ve kavga değil barış ve huzurdur aslında kolay olan. Hayatı zorlaştırdığımız değil hayattan keyif almayı ve keyif vermeyi öğrenebildiğimiz günler dileğiyle, sevgiyle kalın.