PEACHUM: Pek mutlu bitmiş operanın sonu gökten üç elma düşmüş...

KORO:... tepelerine!

Zıkkımlanmışlar üç elmayı da kendileri.

Geride kalan yoksullar hep beklemiş:

Onlara da düşer mi üç elma diye...

Madem onlar muratlarına ermiş,

biz de çıkalım kerevetine bari artık.

(öne doğru çıkarak)

Uğraşmayın küçük haksızlıklarla

onlar zaten kulaktır devede.

Büyük haksızlıklar saklanır kuytu da.

Asıl suçlu kim bilir nerede?

ÜÇ KURUŞLUK OPERA, B. Brecht

Herkesin malumu aralık ayı bütçe ayı. Koca bir yıllık bütçe mecliste bir kaç günde görüşülüp karara bağlanacak.

Bir avuç tuzu kuru dışında neredeyse toplumun tamamına yakını hayat pahalılığından dertli . Bugün aldığını ertesi gün aynı paraya alma şansı yok. Zincir marketlerden birinin sloganı hayatın gerçeği oldu “aldın aldın” yoksa ...

Üretici dertli, esnaf aynı, işçisi emekçisi hakeza... İşsizin evsizin vay haline.

TÜRK-İŞ ‘geçim şartlarını’ ortaya koymak için her ay düzenli olarak yaptığı ‘Açlık ve Yoksulluk Sınırı Araştırması’nın Kasım sonuçlarını yayımladı.

Araştırmaya göre;

  • Dört kişilik ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarını (açlık sınırı) 7 bin 786 TL’ye,
  • Gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı (yoksulluk sınırı) 25 bin 365 TL’ye yükselmiş.

İşçinin emekçinin ağırlaşan çalışma koşulları ücretlerdeki hızlı erime ile birlikte birikmiş sorunların üst üste gelmesi tek tek homurtuları artırmaktadır. Toplumda nispeten bir gelire sahip işçiler ve kamu emekçilerinin artan homurtularına bu kesimlerin örgütleri olan sendikaların ses yükseltmesi beklenen doğal bir durumdur. Ama şimdilik yükselen birleşik bir ses yok...

Asgari ücretle çalışma oranı yüzde 60’a merdiven dayamış. Bu verilere bakınca nispeten “daha iyi”durumda olan ve temmuz ayı itibariyle aile yardımı ödeneği dahil en düşük memur maaşı 9 bin 105 lira olan kamu çalışanları mitinge hazırlanıyor.

Geçinemiyoruz! Seçim Bütçesi Değil, Geçim Bütçesi İstiyoruz! 17 Aralık'ta Ankara’dayız!''

İnsanca yaşamaya yetecek kadar ücret, çok kazanandan çok az kazanandan az adil bir vergi sistemi ve halk için bütçe talepli miting çağrısı herkese.

Yıllarca devlete ödenen vergilerin “yol, su, elektrik”olarak geri döneceği söylenir. Yüksek maliyetli havaalanları, şehir hastaneleri, duble yol olarak “geri dönüşler” oldu. Müşteri garantili bu geri dönüşler Deli Dumrul misali “geçse de geçmese de” bizden doğrudan yada dolaylı olarak bütçeden çıktı yıllarca da çıkmaya devam edeceğe benziyor.

Elektriksiz yer kalmadı ancak faturasını ödeyemediği için elektriği kesik emekçi haneleri saymazsak mesele yok. İçi boşaltılan veya kapatılan hastaneler yerine şehir hastanelerinde derde dermen aramalar yeni çaresizlikler yeni dertleri peşi sıra getirmeye devam ediyor.

Zafer Havaalanları gibi kara delikleri de görmeyelim.

Bütçeden eğitime, sağlığa pay beklerken sınır ötelerde kurşuna aktarılan bütçe ile karşı karşıya kalacağız demektir. Bütçe görüşmeleri sadece mecliste tartışılarak muhalefetin itirazlarının hesaba katılmadan rüzgar gibi geçeceğe benzer.

Bu gidişe müdahale edecek olan işçilerin emekçilerin örgütlerinden başkaları değildir. Sokağa çıkan aykırı ses anında susturulur. Güçlü ve birleşik ses geri adım attırır, buna kuşku yok.

“Güldür Güldür şov'un nereye gidersen karşında eşin”skecindeki gibi nereye gidersen karşında kolluk güçleri. 7/24 irili ufaklı her itirazda her istek ve talep de karşımızda kolluk kuvvetleri... Yine de her şeye rağmen mücadele isteğinin önü kesilemedi. Böyle bir dönemde yürütülen bütçe tartışmaları ve bütçeden pay alma talebini yükseltmek ve bunu mücadele konusu yapmak daha bir önem kazanmaktadır. Onun için kesintisiz bir aydınlatma faaliyeti elzem olarak karşımızda. 7/24 karşımıza çıkanlar karşısında 7/24 evlerde olmak sermayedarlar ve onun tek adam yönetimi için ballı börek olsa gerek.

Biz sizin adınıza muhalefet ederiz diyen meclis muhalefeti de aman ha “sokağa çıkmayın, provokasyon olur” derdinde.

Herşeye rağmen, işçi ve emekçi parçalı örgütlerinin içerisinde Kamu Emekçileri Sendikalar Konfederasyonu KESK’in 17 Aralık’ta Ankara’da merkezi miting kararı var. Bu kararın eleştirileri saymakla bitmez. Ne demiş halkımız “Dökme suyla değirmen dönmez’’.

Ortada bir miting kararı var ve bu kararın zenginleştirilerek, yerellerde yaygın bir halde hayata geçirilmesinin önemi tartışılmaz herhalde...

Diğer kesimler bir yana (mitingi örgütleyen KESK’in bileşenlerinin) öncelikle kamu emekçileri içerisinde yapılması gereken, işyerlerinde kamu emekçilerini aydınlatacak çok yönlü ve istikrarlı bir çalışma yürütmek hangi sendika üyesi yada sendikasız olup olmadığına bakmaksızın emekçilerin katılımını sağlayacak en uygun etkinlik biçimlerini esas alacak bir eylem çizgisinde ısrar etmektir. Bu çalışma yapılmadan kamu emekçilerinin birikmiş öfkesinin bir mücadeleye dönüşmesi ve bütçeden pay alması beklenemez.

Yerellerde yaygın bir çalışma yapılmadan sadece Ankara’ya adam taşıma “eylemi” derde deva olabilir mi... Yerellerde , işyerlerinde kendi özgünlüğü içerisinde zenginleştirilen mümkün olduğu her yerde sosyal medyanın da dahil edildiği her platformda yaygın eylem ve etkinliklerin başarısı KESK'in 17 Aralık mitingini anlamlı kılar aksi halde, 2023 bütçesinden emekçilerin payına düşecek üç kuruşu, gökten düşen üç elmayı şimdiye kadar kim zıkkımlanmış ise yine sonuç aynı olacaktır. Emekçiler payına düşecek üç kuruşun hesabını sormazsa birer yoksul olarak boşuna bekleyecekler...