Türkiye demokrasisinde derinleşme sorunu…

Türkiye 12 Eylül askeri darbesinden bu yana geçen otuz yılda demokrasinin bir türlü derinleşmediği, tahkim edilemediği bir ülke görünümünde.

AKP’nin Muhafazakar Demokrasi projesi, kontrolün asla toplum bileşenlerine verilmediği, yeni bir yumuşak iktidar düzeneği öngörüyordu.

Bu yeni iktidar düzeneğinin çıkış noktası, Cumhuriyet dönemi boyunca Devletin başlıca “düşmanlarını” mağlup edemediği idraki üzerine kuruludur. Devlet ne Siyasal İslam’ı, ne Kürt Hareketini ne de kısmen resmi ideolojiden özerkleşme sürecine giren Alevileri mağlup edebilmiştir. Özellikle 90’ların başında Kürt Hareketi ve Siyasal İslam’a karşı verilen mücadele başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

Bu mücadele sürecinde Türkiye’nin Avrupa ve ABD ekseninden kopmasını savunan reaksiyoner güçler ortaya saçılmış, bu durumdan ürküntü duyan ve küreselleşmeyle uyumlu bir iktidar yapılanmasını savunan güçler de, yeni bir iktidar düzeneği ve seçeneği aramaya başlamışlardır.

Hem devlet içinde hem de sermaye çevrelerinde, AKP iktidarının böyle bir dönüşümü gerçekleştirebileceğine dair yaygın bir kanaat oluşmuştur.

AKP, rakiplerinin demokratik bir projesinin olmamasından da istifade ederek, 2007 seçimlerini de kazanmayı bilmiş, özellikle bu süreçten sonra demokrasiyi tahkim edecek, derinleştirecek atılımlardan uzak durmaya başlamıştır.

DİĞER HAYLAZ ÇOCUKLARI HİZAYA GETİRİYOR

Bir zamanlar rejimin epeyce haylaz çocuklarının kurduğu AKP, zamanla diğer haylaz çocukları hizaya getiren, onlara “babalanan”, onları kötü çocuklar gibi göstererek marjinalize eden bir role bürünmüştür. Tarih bize, haylaz çocukları birbiriyle vuruşturmanın en iyi iktidar tekniklerinden birisi olduğunu defalarca göstermiştir zaten… 

AKP, en son Kürt Açılımı hamlesini, kendi seçmenlerini böyle bir açılıma ikna etme yolunda büyük bir aşama kaydettiği halde yarıda bırakmıştır. AKP’nin, Kürt Açılımı yüzünden oy kaybedebileceği, tam da bu yüzden geri adım attığı masalına inananlar, son referandum başarısını doğru okumamış görünüyorlar.

ASIL NEDEN SİYASAL MUHAFAZAKARLIKTIR

Tam da açılım sürecinden sonra yapılan referandumda, olanca iktidar yıpranmasına rağmen yüzde 58 oy almak az iş değildir. AKP’nin toplum bileşenlerinin önünü açacak, onları özne kılacak hamlelerden ürkmeye başlamasının asıl nedeni, siyasal muhafazakarlıktır.

TÜRK SAĞI İLİKLERİNE KADAR VESAYETÇİDİR

Sadece Kürt sorununda değil, Alevi meselesinde de, emek ve hatta sermaye dünyasında ve gençlik hareketlerinde AKP’nin asıl korkusu, toplum bileşenlerinin kendilerinin temsilini AKP’ye bırakmak yerine, bizzat devreye girmeleri ve sorun çözücü özne olmayı hedeflemeleridir. 1950’lerden beri soldaki rakiplerini vesayetçilikle suçlayan Türk Sağı, özünde iliklerine kadar vesayetçidir.

ŞEFKATLİ MUHAFAZAKARLIK DENİLEN YÖNTEMLE HİZAYA GETİRMEK

Kolonyalist mantığı anımsatan, ellerinde un çuvallarıyla Kürt illerine gidip, huşu içinde bunları fukaralara dağıtıp iki dünyayı da ellerinde tutmaya çalışanların, AKP’de yarattığı umut tam da böyle bir şeydir. Muhatabını özne kabul etmek yerine, onları baba şefkatine muhtaç eksik insanlara indirgeyerek, şefkatli muhafazakarlık denilen yöntemle hizaya getirmek.

Şefkatli muhafazakarlık elbisesini AKP’ye en çok giydirmek isteyen çevrenin Gülen Cemaati ve onun ideolojik kolu Zaman Gazetesi olduğundan şüphe yok. AKP’yi yeni ama özünde sağcı bir vizyonda en çok dondurmak isteyen çevre de Gülen Cemaatidir.

SORUNU ÇÖZMEK İSTİYORSAN, ONLARIN ÖZNELERİNİ MUHATAP ALIRSIN

Ne var ki, Kürtlerin örgütlülüğü ve bilinci bu pratikleri her defasında boşa çıkarıyor. AKP bölgede “İyi Kürtler” bulma yoluyla sorunu aşmaya çalıştıkça. “İyi Kürtlerin” bir kısmı da bu paternalist-kooptasyoncu ikiyüzlülüğü fark edip uzaklaşıyorlar. Tam da bu örnek, AKP’nin demokrasi projesindeki tıkanmışlığını ele veriyor: Kürt sorununu çözmek istiyorsan, onların öznelerini muhatap alırsın. Demokrasi budur. Muhatapların buna hazırken, buna gönül indiremeyen sensin...

Emek hareketi de AKP’nin demokrasi projesinin sınırlarını hemen ele veren bir başka önemli alan. Demokrasinin belki de en önemli göstergesi, bir ülkede emek hareketinin iktidardan özerk ayakta kalıp kalamadığıdır. Mısır’da son gösteri dalgası sürerken, devlete yakın İşçi Federasyonu’nun Mübarek’i utanmazca savunması, bu arada belki de ilk kez bağımsız bir işçi federasyonunun tohumlarının bizzat Tahrir Meydanı’nda atılması, çok şey anlatıyor.

AKP’NİN İKTİDAR GÜCÜNÜ ARSIZCA KULLANDIĞI AÇIKTIR

Bu açıdan bakıldığında AKP’nin, hem işçi hem de memur sendikalarının kendisine yakın isimlerden oluşması için iktidar gücünü arsızca kullandığı açıktır. Nasıl MHP iktidarında partiye yakın Kamu-Sen en fazla üyeye sahip memur sendikası yapıldıysa, AKP iktidarında Memur-Sen, benzer biçimde birinciliğe fırlatıldı. Türkiye’de siyasi iktidarlar bu alanı kendi dinamikleriyle kabullenip, hiza vermeye kalkmadıklarında, ancak o zaman demokrasi yolunda önemli bir viraj dönülmüş olacak.

Hükümetin bütün gücüyle kendisine yakın işadamları örgütü yaratmaya çalıştığı, TÜSİAD’ı sindirmeye büyük önem gösterdiği de açık. Eğer siyasi iktidarın değişmesiyle, ülkenin iş çevrelerindeki dengeler değişebiliyorsa, demokrasi çok uzaktadır. Demokrasi, iktidarların bu türden hizaya getirme pratiklerine cüret etmedikleri veya edemedikleri düzenin adıdır. Benzer örnekler, üniversite, medya ve yargı alanlarından da verilebilir elbette…

USLU USLU İKBAL KAPILARININ SİZE AÇILMASINI BEKLEMELİSİNİZ

En son gençlik hareketlerine AKP ve özellikle Zaman Gazetesi’nin gösterdiği sert tepki de çok şey anlatıyor. Eğer AKP Gençlik Kollarına girer, burada sıranızı sabırla beklerseniz, siz ideal gençsiniz. Bu arada başkanınızdan, diğer her kademedeki yöneticilerinize kadar ilgili tüm atamaları bizzat Erdoğan’ın yapmasını da büyük bir kadirşinaslıkla kabul etmeniz gerekir. Yani uslu uslu ikbal kapılarının size açılmasını beklemelisiniz. Bunu yapmaz da özne olma arayışına girerseniz, o zaman kriminalize edilirsiniz. Kimi gazeteler, örgütsel yapınızı- yasal örgütler olsanız da- ifşa eder, devlete yardımcı olurlar.

MUHAFAZAKAR VESAYETÇİLİĞİN DE GÜNLERİ SAYILIDIR

Son zamanlardaki cılız gençlik gösterilerine hem iktidarın hem de ona yakın medyanın sert tepki göstermesi boşuna değildir. Muhafazakarlık, toplumun sahici örgütlenmelerinden hep ürküntü duyar, itaat kültürünün, lider babanın sorgulanması onları endişelendirir. Muhafazakar demokrasiyi çatırdatacak olan, aşacak olan dinamik de budur. Sadece Cumhuriyetçi değil, Muhafazakar vesayetçiliğin de günleri sayılıdır. AKP’nin gözümüze giderek daha fazla renksiz, kokusuz, nursuz görünmesi bundandır…

DEMOKRAT HABER / LÜTFEN KAYNAK BELİRTMEDEN KULLANMAYINIZ...