Heykel, Kanuni dizisi, içki... Ya balığımız?

Balıklar bitiyor, kimsenin umuru değil!... Lafını ilk defa DEMEYECEĞİM!

Meğer 211 bin 202 bin kişi Greenpeace’in “SENİNKİ KAÇ SANTİM?” (www.kacsantim.org ) kampanyasına katılıp imza vermiş!

Vay canına diyorum!

“Muhteşem Yüzyıl” dizisi yayından kalksın diye izlemeden, görmeden şikayet edenlerden (zira toplamda 74 bin 911 olan şikayetlerin 36 bin 815’i dizi yayınlanmadan önce yapılmış!!) 136 bin 291 kişi daha fazla!

Ah! Ne mutlu! İlk defa akıllılar daha fazla! Hem de az farkla değil! Türkiye bilinçleniyor mu ne!

Yazık ki denizlerimizin bir RTÜK’ü yok. Böyle şak diye ferman yayınlasın, altın makaslar çalışsın, sansür yemekleri yensin.

Bu ülkenin en güçlü kurumunun RTÜK olduğunun ve bunun böyle olmasının ne kadar içler acısı bir şey olduğunun farkındasınız değil mi? (Bkz: sansür kurullarının yüzlerce yıllık düşmeyen iktidarı)

Evet denizlerin yazık ki RTÜK’ü yok.

Peki nesi var? Tarım ve Köyişleri Bakanı.

Tuhaf ama öyle. Bir adet iç denizi olan ve üç tarafı denizle çevrili ülkemizde denizler, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na bağlı çünkü Türkler henüz denize “bakmayı” akıl etmiyor. (Talan aşamasında olduğumuz için olabilir mi? Talan bitince belki bakanlık kurulur.)

İki gün öncesine kadar Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Greenpeace’ın başlattığı bu kampanyayla ilgilenmiyordu.

Benim de burada sözünü ettiğim “İstanbul lüfere hasret kalmasın” kampanyası için Fikir Sahibi Damaklar kurucu lideri ve kampanya yürütücüsü Defne Koryürek’le görüştü geçen aralık ayında ama Greenpeace ile görüşmedi.

***


Nedir bu kampanya hemen hatırlatayım:

Mesele şu: Avlanan balıkların boyları giderek küçülüyor.

Yani? Avlananlar aslında yavru balıklar. Yani? Henüz yumurta bırakacak kadar olgunlaşmamış balıklar. Ne diyor Greenpeace? “Küçük balık yoksa büyük balık da yok! Böyle giderse 40 yıl sonra denizlerde TEK bir balık kalmayacak! Evet tekrar ediyorum: TEK!

Peki ne yapılması gerek? Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın yasal balık avlama boyutlarını bilimsel temellere oturtması gerek.

Yani? Lüferin avlanma yasal boyutunu 14’den 25 santime, levreğinkini 18’den 30 santime, palamutunkini 25’den 38 santime, mezgitinkini 13’den 14 buçuk santime çıkartması lazım. Daha sonra da bu boyların altındaki balıkların avlanmasını ve satışını engellemesi gerekiyor.

Yüce devletimiz ne yapıyor?

Dizi yasaklıyor, heykel yıkıyor, interneti yasaklıyor (ve hatta toptan çökertiyor) 10 yıldır yargılamayı beceremediği için elleri kanlı katilleri serbest bırakıyor...

***


İki gün önce enteresan bir şey oldu. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, ani bir kararla Greenpeace’dan Deniz Sözüdoğru’yu makamında kabul etti!!

Bakanlıktan henüz bir resmi açıklama yok ama umut verici bir durum.

Bu sabah da haber geldi Koruma ve Kontrol Genel Müdürlüğü Defne Koryürek’e verdiği resmi cevapta “Lüferin asgari boy uzunluğunun artırılması talebiniz Haziran 2011 ayı içerisinde yapılması planlanan su ürünleri istişare kurulu gündemine alınarak tekrar değerlendirilecektir” demiş.

İnsan tabii istiyor ki hemen hop olsun bir takım şeyler.

Olmuyor tabii. Haziran’da ne olacak onu da bilmiyoruz ama yine de hiç yoktan iyidir diyoruz.

***


Aslında gayet de güzel bir dizi olan Muhteşem Yüzyıl için vıdır vıdır şikayet mektupları yazmak yerine acaba www.kacsantim.org adresine girip bitmek üzere olan balıklarımız için destek versek nasıl olur?

RTÜK dışında halkı kale alanlar da var artık.. Yani.. Galiba.. Umarım..