Sezen Aksu bu ülke insanının duygu tercümanıdır. Üstelik kaç jenerasyonun tercümanıdır. İlk kaseti 1975 yılında doldurduğuna göre varın siz hesaplayın.

Sezen Aksu linçinden sonra Türkiye'yi daha bir alacakaranlık bekliyor. Bu karanlığın adı elbette İslamcılık değildir. Bu ülke halklarının İslamcılığı ile bin yıldır yaşıyoruz.

Tanıyoruz!

Fikri, zikri, kelamı, arka planı, takiyesi, samimiyeti hepsini biliyoruz. Mevzubahis edilen din bu değildir.

Yeni bir din inşa ediliyor. Erdoğan rejiminin ihtiyaç duyduğu bu din, bütün enstrümanları, kadroları, destekçileri ile hepimizin gözleri önünde inşa ediliyor. Bu inşa edilen din ne kadar İslamdır? Mesele teologların meselesidir. Ayrıca bu rejimin inşa etmeye çalıştığı dini benimsemeyen İslamcıların meselesidir.

Bizim meselemiz ise rejimin inşa etmeye çalıştığı dine kurban verilen değerlerimiz ile ilgilidir. Sezen Aksu bu ülke insanının duygu tercümanıdır. Üstelik kaç jenerasyonun tercümanıdır. İlk kaseti 1975 yılında doldurduğuna göre varın siz hesaplayın.

Erdoğan rejimi yeni bir din inşa ediyor dedik ya. Bu saldırgan, düşmanlaştırıcı bir din. Alıcısı da var. Rejim kendi kitlesini konsolide edebiliyor bu din sayesinde. Elbette Erdoğan nizamının ve inşa etmek istediği dinin Türkiye'de militan bir destekçisi var. Fakat bu destek tarih boyunca yüzde 10 olamamıştır. Sadece bu kitlenin sesi gür çıkıyor. Bu kitle rejimin bütün imkân ve olanaklarını kullanıyor. Bu imkân ve olanaklar ile çıkarılan gürültü kafa karıştırmasın, sizi korkutmasın.

sezen aksu

Türkiye muhalefetinin bu denli korkak olması Sezen Aksu’ya linçin bu denli cesur olmasına vesile oluyor. Muhalefet korkak, kafası karışık ve defansa hapsedilmiş durumda. Erdoğan yine muhalefeti istediği alana hapsetti.

Sivil lümpen gruplar, diyanet başkanı, RTÜK ve en sonunda Erdoğan'ın kendisi açıklamada bulundu. Her açıklamada doz daha artırıldı. Büyük resme baktığımızda ne denli planlı bir PİAR çalışması olduğunu kolayca anlarız.

Dozun bu denli artırılmasının yegâne sebebi muhalefettir. Bunu muhalefetin görmesi gerekir. Eğer muhalefet ciddi anlamda bu linçe ses çıkarsaydı, rejim geri adım atardı. Bu linçin vebali başta CHP’ye aittir.

Bu linç aslında vicdan sahibi olan geniş yığınları rahatsız etti. İşte CHP bu geniş yığınların duygu tercümanlığını yapamadı. Korktu. Kendini rejimin hapsetmek istediği zemine geri çekti. CHP’nin aklı evvel televizyon yorumcuları ise Türkiye İran olur mu tartışması yapıyor. Bu denli apolitik, lümpen ve bagajları dolu kafalar organizasyonu olamaz.

Umutsuz bir film izliyoruz. Bu filmin kazananı da maalesef Erdoğan olacak. Filmin sonu o denli belli ki hiç sürpriz yok. Böyle korkak bir muhalefet kaybetmeye mahkumdur. Siyasi muhalefet korkak davrandıkça aydınlar sanatçılar ve toplum susuyor. Korku bulaşıcıdır. Başta CHP olmak üzere diğer muhalif siyasi partiler korku bulaştırıyor, kıyısına bucağına…

Şöyle sakin bir oturup düşünelim, linç edilen kişi Sezen Aksu’dur. Yani bu toprakların ortalama insanının duygularını tercüme eden sanatçıdır. Onu sahiplenmeyeceğiz de kimi sahipleneceğiz?

Son söz İslamcı edebiyatçılara!

Sahi İslamcı edebiyatçılar, müzisyenler gerçekte bu linç için ne düşünüyorlar? Nasıl edebiyat üretecekler, nasıl şiir yazacaklar, nasıl müzik yapacaklar? İnanıyorum ki büyük bir çıkmazın içinde olmalıdırlar. Vicdanlarının ağır yara aldığını düşünüyorum. Fakat bilmeliler ki susarak bu yara daha büyüyecektir. Bu dönemde onların kelamı bizim kalemimizden daha değerlidir. Korkmayın. Korkarsanız notaya, söze, kelama ihanet etmiş olursunuz. Bu da sizin sınavınız…