Rusya'nın Ukrayna’ya saldırması ile birlikte savaş fiziksel dünyada başlarken dijital dünyada şiddetlendi. Siber savaş ile ilgili önceki yazımda[1] dijital dünyadaki siber savaşın gözetim ve saldırı cephelerini yazmıştım. Bu yazıda da diğer iki cepheye, sansür ve dezenformasyona odaklanacağım.

İnternetin küresel ve birbirine bağlı yapısı, sansür ve dezenformasyonu hiç olmadığı kadar ulusötesi hale getirdi. Dijital teknolojiler hükümetlere sadece kendi ulusal sınırları içinde değil dünyanın dört bir yanından insanlarla iletişim kurmaları, popüler duyguları anlamaları, siyasi maliyetleri değerlendirmeleri ve hükümet politikalarını uyarlamaları için bir araç sunarken, aynı zamanda bir propaganda silahı olan yanlı ve yanlış bilgileri de tüm dünyaya yayılmasına olanak tanıyor. Propaganda ve dezenformasyon her zaman hükümetlerin oyun kitabının bir parçası olsa da dijital teknolojiler bu ‘hakikati belirleme’ savaşını çok daha yaygın, verimli ve incelikli hale getiriyor.

Siber Savaşın Üçüncü Cephesi: Sansür

Sansürün çok uzun bir tarihi var. Otoriter iktidarlar her dönem toplumun bilgiye erişimini kontrol ederek güçlerini artırmayı ve sürdürmeyi amaçlamıştır. Dijital çağda bilgiyi kontrol etmek öncesine göre daha zor haline geldi. Bununla birlikte bilgiye erişimin sınırlandırılması da önemli ölçüde merkezileşti. Hükümetler vatandaşların erişebileceği içerik, yazılım, uygulama ve platformlara yasal ve yasal olmayan yöntemlerle aktif bir şekilde müdahale edebiliyor.

Giderek artan sayıda ülke, kendilerine İnternet erişimi üzerinde daha fazla kontrol sağlayacak ve vatandaşları tarafından oluşturulan içeriği daha iyi izlemelerine olanak sağlayacak veri yerelleştirme önlemlerini yürürlüğe koyuyor. Baskıcı otokratik rejimler devlete kendi yetki alanında İnternet kullanımı üzerinde daha fazla siyasi kontrol sağlayan ve küresel bağlantıyı etkin bir şekilde denetleyen “dijital egemenliği” savunuyor.

Bunu sağlamak için Çin, sıkı veri yerelleştirmeye, hükümetlere ulusal İnternet hizmet sistemleri üzerinde neredeyse tam kontrol sağlayan yeni bir İnternet protokolünün (IP) benimsenmesine ve kısıtlama haklarının devrine izin veren bir İnternet yönetişim modeli oluşturdu. Bugün Çin’de bildiğimiz internetten farklı, kendine özgü bir ulusal intranet var. Türkiye’de BTK’nın sunduğu ‘Aile Paketi’ne benzer bir biçimde Çin’deki kullanıcılar sadece hükümetin onayladığı web sitelerinin yer alabildiği bir havuz içinde arama yapabiliyor. Yani hükümet sansür edilecek web siteleri yerine onaylı web sitelerini belirleyip, geri kalan hepsini yasaklıyorlar. Çin’deki kadar kapsamlı olmasada Türkiye dahil birçok ülkede yasaklı internet siteleri var. Bunların bir kısmı pornografik ya da yasa dışı eylemlerin yapıldığı web siteleri, ancak önemli bir kısmı siyasi ya da ideolojik sebepler yüzünden yasaklanmış durumda. Free Web Turkey[2], hemen her hafta Türkiye’deki yasaklanan web siteleri ve sosyal medya hesaplarını yayınlıyor. Hatırlanacağı gibi, Türkiye’de 2007-2010 tarihleri arasında, Youtube iki buçuk yıla yakın sansürlenmişti. Daha yakın bir tarihte ise 2017-2020 yılları arasında Wikipedia’ya erişim üç yıla yakın engellenmişti.

Siber savaşın diğer cephelerinden farklı olarak sansür uygulamaları doğrudan ülkenin kendi vatandaşlarını hedef alır. Amaç kamuoyunu belirli bilgilere ulaşmasını engelleyerek belirli bir konuda hükümetin düşüncesiyle kamuoyunun hizalanmasıdır. Hükümetler internetin fiziki altyapısını kontrol ederek ya da yasalardan aldıkları gücü kullanarak sansür mekanizmasını işletirler. Ayrıca, vatandaşların veri güvenliğini ve mahremiyetlerini koruma iddiasıyla yürürlüğe koydukları veri güvenliği yasaları yoluyla veri üzerindeki kontrolerini genişletirler. Örneğin, Çin'in Veri Güvenliği Yasası, Avrupa'nın mevcut Küresel Veri Koruma Rejimi'nin (GDPR) ilkelerinden yola çıkarak, sınırları içindeki kişisel veriler üzerindeki kontrolünü küresel bazda genişletmeyi amaçlamaktadır.

Ukrayna'nın işgalinden bu yana Rusya, onaylanmamış savaş görüntülerinin yayılmasını önlemek ve protestocular tarafından örgütlenmek için kullanılabilecek iletişim hatlarını kesmek amacıyla hem Facebook hem de Twitter'ı engelledi. Hükümet ayrıca, "sahte" haber raporlarının yayılmasını on beş yıla kadar hapisle cezalandırılabilecek bir yasayı da yürürlüğe koydu. Türkiye’de de benzer yasalar yürülükte. Geçen ay internette ‘dezenformasyon’ yapanlara yönelik hapis cezaları da öngören ve internet servis sağlayıcılara ve platformlara ciddi yasal yükümlülükler getiren bir yasa tasarısı daha gündeme geldi.[3] Benzer yasalar otokratik hükümetler tarafından yönetilen birçok ülkede bulunuyor. Çin ve Rusya bu ülkeler için sadece örnek teşkil etmiyor, sansür mekanizmalarını güçlendirecek hukuki ve teknik altyapının geliştirmesi için birçok otokratik hükümete destek de veriyor.

dezenformasyon-1

Siber Savaşın Dördüncü Cephesi: Dezenformasyon

Siber savaşın üç cephesi, gözetim, saldırı ve sansür belirli düzeyde yüksek teknoloji gerektirir. İnternet gibi karmaşık ve gayri-merkezi bir yapının gözetlenmesi ve sınırlanması, yüksek düzeyde korumalı hükümet ve şirket veri tabanlarına sızılması büyük teknolojik yatırım gerektirir. Ancak otoriter rejimlerin mutlaka yüksek teknolojili araçlara ihtiyacı yoktur. Bazıları için çevrimiçi taciz ve dezenformasyon, eleştirileri susturmak, ve hükümeti destekleyen bir anlatı oluşturmak için yeterlidir. Örneğin Filipin Devlet Başkanı Rodrigo Duterte, geleneksel baskı yöntemlerini sosyal medya tacizi ve çevrimiçi dezenformasyon gibi düşük teknolojili taktiklerle uygun bir şekilde birleştirdi.

Duterte, toplumun her seviyesinden dijital stratejistler, blog yazarları ve trollerden oluşan bir ordu kurarak, iktidarda kalmak ve muhaliflerini itibarsızlaştırmak için bilgi ve iletişim platformlarını etkin olarak kullandı. Sosyal medyayı gazetecilere, politikacılara ve insan hakları aktivistlerine yönelik dezenformasyon, linç saldırıları ve yapay gündemlerle (astro-turfing[4]) ile doldurdu. Keyfi tutuklamalar, yargısız infazlar ve ceza davaları gibi daha geleneksel taktiklerle birleştiğinde, Duterte'nin uzun bir süre iktidarda kalmasını sağladı. Üstelik bu süreçte Duerte’nin en önemli paydaşlarından biri Facebook oldu. Facebook çalışanları Duterte'nin ekiplerini eğitti. 2016 seçimlerinde Duterte kazandıktan sonra yeni başkana yeni hizmetler ve araçlar sunarak bu ortaklığı sürdürdü.

Yanlış bilginin, özellikle hassas konularla ilgili olduğunda, vatandaşların siyasi ve sosyal davranışları üzerinde önemli bir etkisi vardır. Yanlış bilgi ya da popüler ifadeyle sahte haberlerin yayılması topluluklardaki mevcut bölünmeleri derinleştirir, kamu kurumlarına karşı güvensizliğini artırır ve sosyal düzen ve istikrarı zedeler. Bugün demokrasinin en önemli sorunlarından biri olarak kabul edilen yanlış bilginin yayılmasının teknik (sosyal medya platformlarındaki algoritmaların etkileşim alan sahte haberlerin ön plana çıkarması, sosyal (vatandaşların medya okuryazarlıklarının yeterli seviyede olmaması) ve psikolojik (bireylerin kendi siyasi düşünceleri ve değer kümeleri ile uyuşan sahte haberleri yaymakta bir beis görmemesi) gibi sebepleri olabilir. Ancak dezenformasyonun hükümetler tarafından finanse edilen gruplar tarafından üretilerek kasıtlı olarak aşırı derecede parçalanmış bir bilgi ortamında yayılması, demokratik ortamı tehlikeye atan, otokrasiyi güçlendiren yüksek öncelikli bir sorundur.

Dezenformasyon kampanyaları hem ulusal hem uluslararası siyasette önemli etkilerde bulunur. Örneğin son yıllarda Rusya enformasyon kampanyaları Avrupa ve ABD'deki temel kurumlara olan güveni zayıflatma çabalarında tercih ettiği taktiklerden biri oldu. Örneğin ABD’deki 2016 seçimlerinde ve İngiltere’deki Brexit referandumunda, Rusya, dezenformasyon yaymak ve “gerçeğin” ne olduğu konusunda şüphe uyandırmak için propaganda kanallarına ve sosyal medya botlarına yaslanarak katılımcı demokrasiye zarar veren ve siyasi kutuplaşmayı tetikleyen bir anlatı oluşturmayı başardı.

Otoriter rejimler, demokratik süreçleri zayıflatarak, yalnızca demokrasilerin iç siyasi uyumunu baltalamakla kalmaz, aynı zamanda dış politika üzerindeki fikir birliğini aşındırır ve demokratik devletlerin otoriter devletlerin eylemlerine karşı durma olasılığını azaltır. Ancak dezenformasyon sadece otokratik hükümetlerin bir silahı olarak düşünülmemeli. ABD’de Donald Trump, İngiltere’de Boris Johnson, Filipinlerde Rodrigo Duterde, Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan örneklerinde görüldüğü gibi dezenformasyon kampanyaları demokratik ya da yarı-demokratik ülkelerde de bu aynı araç ve taktiklerden bazılarını ya rakiplerine karşı kullanarak ya da sadece onları kurumsal kontrolleri veya kontrolleri bir kez iktidara geldiklerinde zayıflatarak kendi gündemlerini dayatabilirler. Örneğin Türkiye’de de ‘devletin bekası’ temalı dezenformasyon kampanyalarının iktidarın seçmenlerini konsolide etmek için kullandığı önemli bir araç olduğu görülmektedir.

Daha öncede belirttiğim gibi hükümetler siber savaşı ulusal ve uluslararası alanda diğer devletlere, sivil toplum örgütlerine, diaspora hareketlerine, muhalif yapılara, siyasetçi ve kanaat önderlerine karşı sürekli, stratejik, planlı ve bütüncül bir şekilde sürdürürler. Bunun için yazılımcılar, hackerlar, bloggerlar, youtuberlar vb. içerik üreticileri, gönüllüler ve trollerden oluşan ordular kullanırlar. Siber savaştada, fiziksel savaşlarda olduğu gibi ittifaklar oluşturan devletler vardır. Örneğin çok güçlü siber savaş teknolojileri geliştiren Çin, Afrika ülkeleri başta olmak üzere dünya üzerindeki birçok ülkeye teknoloji transferi yaparak siber savaş ittifakları geliştirmektedir. Önümüzdeki dönemde, dünyada siyaseti ve uluslararası ilişkileri şekillendirecek en önemli unsurlardan birinin siber savaş olduğu birçok uzman tarafından öngörülmektedir.

[1] Siber Savaşın Cepheleri: Gözetim ve Saldırı https://www.demokrathaber.org/siber-savasin-cepheleri-gozetim-ve-saldiri

[2] https://www.freewebturkey.com/

[3] İktidar bloğu anlaşamıyor: Sansür yasası yeni yasama dönemine kaldı https://www.freewebturkey.com/iktidar-blogu-anlasamiyor-sansur-yasasi-yeni-yasama-donemine-kaldi/

[4] Astroturfing terimi, İngilizcede halkın (tabanın) desteğiyle oluşan hareketleri tanımlamak için kullanılan grassroots (çim kökleri) terimine zıtlık oluşturması açısından, yapay çim halı üreten AstroTurf adlı şirketin isminden esinlenerek türetilmiştir. Bir kişi, ürün veya politika için aslen tabanda geniş çaplı bir destek bulunmamasına rağmen, böyle bir desteğin var olduğu izlenimini yaratmayı amaçlayan eylemler bütünüdür. Gazeteler, radyo ve özellikle İnternet ve sosyal medya astroturfing gerçekleştirilen ana mekanları oluşturmaktadır.