Ankara’nın orta yerinde 128 kişinin öldürüldüğü 500’den fazlasının yaralandığı bu katliama devlet destekli terör eylemi dememizde bir sakınca yoktur herhalde. Buna dair yüzlerce adres devleti yöneten kadroları gösterse de, iktidarın sorumsuzluğuna ek olarak pişkinliğinin tasvirini yapmak da bizim boynumuzun borcu olsun…

Katliamdan hemen sonra bir TV kanalına çıkıp “Canlı bombaların listesi elimizde vardı, ama biz kimseyi eylem yapmadığı için tutuklayamayız.” diyen Davutoğlu’nun bahsettiği canlı bomba listesi şöyle:

1- Mustafa Dokumacı,

2- Hacı Yusuf Kızılbay,

3- Kasım Dere,

4- Mahmut Gazi Dündar,

5- Ömer Deniz Dündar,

6- Mehmet Mustafa Çevik,

7- Yakup Aktulum,

8- Mehmet Işık,

9- Mehmet Taşar,

10- Muhammet Zana Alkan,

11- Ersal Ocak,

12- Mahmut Gazi Tatar,

13- Recep Yaman,

14- Mehmet İşbar,

15- Salih Küçüktaş

16- Yunus Emre Alagöz

(Kaynak: Zeynep Kuray ANF)

Bu liste Suruç saldırısından sonra Adıyaman Emniyeti tarafından tüm kentlere gönderildi. 20 Temmuz Suruç katliamının faili Abdurrahman Alagöz’ün ailesi katliamdan 6 ay önce, Abdurrahman ve ağabeyi Yunus Emre’nin kayıp olduğu ve IŞİD’e katılmış olabileceğinin bilgisini Adıyaman Emniyeti’ne verdi. Alagöz kardeşlerin yanında bir isim daha vardı ki o da Diyarbakır bombacısı Orhan Gönder’di. 5 Haziran Diyarbakır katliamından sonra bu 3 ismin Adıyaman’da IŞİD’in yapılanma alanı olan İslam Çayevi’nde örgütlendiği iddiası da haberleşmişti. Orhan Gönder’in canlı bomba saldırısından sonra bir ilin emniyet müdürü tarafından oluşturulan canlı bomba listesinin ve bombacıların birbirleriyle olan bağlantılarının bilgisi bu kadar ayyuka çıkmışken neden istihbarat takibinin konusu olamıyorlardı? IŞİD öfkeli bir grup olmaktan çıkmış, artık engellenemez ve kontrol edilemez bir oluşum halini mi almıştı?

Gözaltı, istihbarat takibi ve tutuklamaların ağırlıklı olarak keyfi ya da karşıt ideolojilere göre çekimlendiğini bildiğimiz bu ülkede, kendi vatandaşını tehdit eden grupların takibi bu kadar Allah’a emanet miydi?

Cebinde HDP broşürü taşıdığı için tutuklananların suç işleyebileceği bilgisi bu kadar kesinleşmişken, henüz basılmamış kitaplar için baskınlar düzenlenirken, Roboski anmasına katıldığı için tutuklanan öğrencilerin terör faaliyeti içinde olduğu inancı kuvvetliyken, üzerinde yıldız simgesi bulunan kitap ayracı 14 yaşındaki bir çocuğun tutuklanmasını haklı kılıyorken, şarkılarla halay çekenlerin örgüt propagandası yaptığı için tutuklanmaları normalken, kırmızı fular suç unsuru taşıyorken, youtube’da dinlediği müzikler gerekçe gösterilerek tutuklananların devletin bütünlüğüne zarar verdiği fikri bu kadar olağanken devletin resmi bir kurumundan çıkan bu liste neden istihbarat takibinin konusu olamıyordu? Örgütlerin eylemlilik hali en az 5 en çok 128 ölü olarak mı resmi kayıtlara geçecekti, devlet bizimle alenen dalga mı geçiyordu?

İstanbul’da, Konya’da, Adıyaman’da, Hatay’da ve bilemediğimiz daha birçok ilde IŞİD hücrelerinin varlığının iddiası, internet ve basılı medya ile iletişim araçlarını kullandıkları bilgisi gözlerimizin önüne düşüyorken, sınırın öteki tarafında vahşice cinayetlerini bir propaganda faaliyeti olarak kullanan diğer mensuplarından neden daha ılımlılaşıyordu? Niğde’de bir astsubay, bir polis ve bir kamyon şoförünü arama noktasına yakın bir yerde, yakalanacaklarını düşünüp kendi silahlarıyla öldüren IŞİD’liler neden hala SEBGİS yöntemiyle davalara bağlanıyorlardı? SEBGİS ile flu görüntü verilmesinin nedeni aslında tutuklu hiçbir IŞİDlinin olmayışı değil midir? Asker ve polis şehadetinin şanslılık olarak sayıldığı yerde tek düşmanınız PKK midir?

2015 yılı içerisinde 33 adet intihar yeleğinin IŞİD’le bağlantılı olduğu ve yarısının yakalandığı diğer 16’sının açıkta olduğu bilgisi elinizde bulunuyor. Yukardaki 16 kişilik canlı bomba listesinden 3’ünün eylemini gerçekleştirdiğini varsayarsak, diğer 13’ü hala potansiyel bomba mıdır? Ölenler sizin tebaanız olmayacağı için mi Adana, Mersin, Diyarbakır, Suruç ve Ankara katliamları sizi harekete geçirmedi? İğrenç bir matematik hesabı yapacak olursak geri kalan 13 canlı bombanın öldürebileceği insan sayısının toplamından korkmuyor musunuz? Bu bilgiye sahip halkın sizi sorumlu tutmayıp Angola hükümetinden mi koruma beklemesini istiyorsunuz? Canınız istediğinde yerleşik, canınız istemediğinde geçici hükümet olduğunuzu söyleyip öylece sıyrılabileceğinizi mi sanıyorsunuz, bize açıkça “aptalsınız” mı diyorsunuz?



Güvenliğin olmadığı yerde zafiyetin de olmadığı, 128 kişinin kendiliğinden öldüğü ya da toplu olarak intihar kararı aldığı bir yerde elbette zafiyet aramak saçma olur, özür dileriz. Yenikapı’da düzenlenen miting alanına 1 kilometre kala çevik kuvvet otobüslerini herkesin iki gözüyle gördüğü yerde, sizden olmayanların ölebileceği endişesi elbette ki bir güvenlik gerekçesi oluşturmaz. Teröre karşı düzenlediğiniz mitinglerde mafya babalarıyla katmerli güvence edinmişken, bizleri de dâhil ettiğiniz hangi ülke birliğinden bahsediyorsunuz? Ölümümüze sevinen, acımızla dalga geçen tabanınıza bir de yuhalatacağınız bilgisini taşıyan aklımıza hangi bütünlüğü benimsetmemizi bekliyorsunuz?

Yayın mecralarınız manşetlerinden parmak sallayarak “bu ülkenin başbakanını kimse itibarsızlaştıramaz” diye tehdit ettiğinde neden çıkıp “durun ben geçici başbakanım” demediniz, insanlar katledildiğinde mi geçici hükümet olduğunuzu hatırladınız? Tek başınıza iktidar olmadığınız için sorumluluk almadığınızı açıkça söylediniz, aynı tv kanalına neden güvenlik için bizlerden topladığınız vergilerin ödeneğinin dağıtımcısı olarak çıktınız?

Bizler evlerimizde sessizce oturup, yasımızı tutarken patlayacak diğer 13 canlı bombaya karşı yalnızca kalabalık gruplar oluşturmayarak mı kendi güvenliğimizi sağlayacağız?

IŞİD, sınırların öte tarafında Kürtlere karşı savaşırken Türkiye’deki Kürtlere karşı başlattığı savaşa bıyık altından gülüyor bakanlarınız. Fakat elinizde patlayan yalnızca IŞİD bombası değil, Kürtlerle beraber barış isteyen herkes bu dayanışma ile bütün bu ayrıştırıcı planlarınızı bozuyor.

Bilin istiyorum; farkında olmadan kutuplaştırdığınız bütün kesimleri size karşı taraf olmaları konusunda birleştirdiniz. Bu sonucu öngörüp buna asla izin vermeyeceğiniz herkesçe malum, ama onlarca forma da girseniz devleti yönetenler olarak yaşadığımız tüm kötülük ve iyiliklerden sorumlusunuz. Koşulsuz şartsız barışı isteyen parti ve parti eşbaşkanlarını hedef göstermenize yalnızca tabanınız inanıyor, ülkenin yarısından fazlası ölümle burun buruna da olsa bu kanlı saltanata dur diyecek olanların ateşten gömleğini dikiyor…

Arkadaşları öldürmüştür halinden bombayı kendileri patlatmıştır yalanına kadar büyüyen bir çaresizliğiniz var, PKK’den nefret edenler dahi bu yalanlara inanmıyor. Bizden en öte ülkeden dahi çok net görünen bu fotoğraf aslında sizin mi yoksa bizim mi büyük çaresizliğimizi anlatıyor o da herkesin malumu..

Sizden başsağlığı dilemenizi istemiyoruz, adaletin karşısına çıkacağınız güne kadar “annelerimiz ne zaman ölmeyeceğimizi iki kere bilmiyor” demeyelim yeter…

@bajarian