TARIK Ziya Ekinci’den bahsediyorum. Cihangir’deki Demeti restoranda öğle yemeğinde sohbet ediyoruz. Nazlı Ilıcak, Murat Belge, Ahmet İnsel, Cengiz Çandar, Oral Çalışlar, Ali Bayramoğlu, Banu Güven, Ruşen Çakır, Mirgün Cabas gibi isimlerle beraberiz.

Dr. Tarık Ziya Ekinci’nin bin sayfayı bulan “Lice’den Paris’e Anılarım” adlı kitabı yayımlandı. Bu münasebetle İletişim Yayınları’nın düzenlediği bir yemek...

Tarık Bey biraz geç geldi. 1925 doğumlu olduğu halde son derece sağlıklı, güleryüzlü...

Tarık Ziya Ekinci TİP’in önde gelen isimlerindendi. Onun gelmesi üzerine sosyalist arkadaşlar TİP, Aybar, Boran sohbetine daldılar.

Nazlı Ilıcak takıldı:

-Burada Taha’yla benden başka sağcı yok; tabii TİP sohbeti yapacaksınız...

Ekinci’nin ilginç bir analizini size de aktarmak istiyorum:

-Yusuf Akçura’dan esinlenerek Türkiye’deki sosyalizm hareketini ‘üç tarz-ı siyaset’ kavramıyla analiz ediyorum...

Birincisi Doğu Avrupa modeli; Sovyetler Türkiye’de bir türlü sosyalizmi iktidar yapacaklar, TKP kadrolarını göreve getirecekler...

İkincisi, Milli Demokratik Devrim; orduda cuntalar kurulacak, ulusal bir sosyalizm askeri darbeyle getirilecek...

Üçüncüsü Aybar’ın ‘güleryüzlü sosyalizm’ modelidir; sosyalizm legal, demokratik yoldan iktidara gelmelidir...



Sosyalizm ve Kürtler

Tarık Ziya Bey, kendisinin daima Aybar’la birlikte olduğunu anlattı. Masada hepimiz, Aybar’ın kaliteli bir insan ve donanımlı bir entelektüel olduğu görüşündeyiz.

Tarık Ziya Bey, TİP içindeki Kürt grubunu ve TİP’te yaşanan Aybar-Boran kavgalarını anlattı.

Yine hepimizin birleştiği bir görüş: TİP, Kürt meselesini ilk defa ifade eden legal bir partiydi. Kapatılması hata oldu...

Gerçekten, böyle partiler kapatılmasaydı siyasi entegrasyon daha kolay olurdu, sorun daha yumuşak yollardan kendini ortaya koyardı. Parti kapatmalarla bu kanallar tıkandı ve 1984’te silahla patlak verdi, PKK Kürt hareketi üzerinde totaliter bir tekel kurdu.

Şunu da belirteyim. Diyarbakır’daki DTK çalıştayına katılmış arkadaşların hepsi “demokratik özerklik” denilen taslağın totaliter nitelikte olduğunu belirttiler.

Bu görüşlerini çalıştayda da söylemişlerdi zaten...



Yirmi yıldır

Tarık Ziya Bey’i yirmi yıldır tanırım. 1990’ların başında, terörü tasvip etmeyen bazı Kürtler “Kürt Aydın İnisiyatifi” adıyla sivil bir platform oluşturmuşlardı.

Birkaç defa ben de katılıp konuşma yapmıştım.

Tarık Ziya Bey, herkesin saygı gösterdiği, bilge davranışlı bir insandı.

O tartışmalar sırasında tanışmıştık.

Dün de bugün de ‘demokratik sosyalist’ olduğu için Kürt meselesine etnik milliyetçilik değil, sosyalist felsefe açısından bakıyor: Kürt burjuvazisi Türkiye’ye entegre olmuştur, ayrılmayı amaçlayan görüşler gerçekçi değildir. Çözüm çoğulcu, demokratik, çok kültürlü bir yaklaşımla mümkün olabilir... Bu görüşlerini 1997’de “Vatandaşlık Açısından Kürt Sorunu Ve Bir Çözüm Önerisi” adıyla kitaplaştırmıştı.

Yeni çıkan “Lice’den Paris’e Anılarım”ı henüz okumadım; içindekilere baktım, hem Türkiye’deki sosyalist hareket hem Kürt hareketi hakkında önemli bilgiler veriyor. Okuyacağım muhakkak.

Tarık ağabeye saygılar sunuyorum, sağlık ve esenlik diliyorum.

- - - -