-Kürtçe biliyor musun?
-Hayır

-O zaman niye ağlıyorsun?
-Abe, bu türküye ağlamak için Kürtçe bilmek mi gerek! 

Başrollerinde Şener Şen, Meltem Cumbul ve Timuçin Esen'in oynadığı, Yavuz Turgul'un Gönül Yarası sinema filminde geçer bu diyalog. Aynur Doğan'ın seslendirdiği "Dar Hejiroke" şarkısını dinlerken ağlayan genç kadın türkücü Dünya ve idealist öğretmen Nazım arasında geçen bu sahne unutulacak gibi değildir. Dünya bilmediği dilde söylenen türküye ağlarken Nazım'da şarkının Türkçe sözlerini mırıldanarak aslında Kürtçe bilmeyen seyirciye ziyadesiyle dokunur.

Ne kadar çok dilimiz var, ne kadar çok sözümüz var. Bu zenginliğin farkında olmayanların "toprak başına". Bir tür kargış olan "toprak başına/toprak başıma" sözü doğu da çok kullanılır. Yazıklar olsun manasındadır. Bir çeşit hayıflanmadır. Kapı komşusunun dilini bilmeyene başka ne denir? Devletin yüz yıllık resmi ve gayri resmi yasağının, yok saymasının payı az değildir. Ondan dolayı yok sayanların "toprak başına"...

14 Mayıs seçimlerinde iki şeyi birlikte oylayacağız. Biri diğerlerinden pek bağımsız değil. İktidar için bu seçim tam bir "beka" yani var olma seçimi olsa da kendisini ülkenin yerine koyarak pazarlıyor. Bu seçimler ya Tek Adam yönetiminin sonunu getirecek ya da Tek Adam yönetimi faşizm olarak kendini tahkim edecek.

Bir diğeri ise meclisin nasıl şekillenecek oluşuyla ilgili. Tek adam yönetimini değiştirmek kadar meclis çoğunluğunu da kazanmak gerekiyor. Burada işçi ve emekçilerin ekonomik ve demokratik taleplerinin, Kürt ulusunun temel hak eşitliği taleplerinin de içinde olduğu, barış, demokrasi ve özgürlük ihtiyacı bunu başarmak için de birliği, İttifakı dayattığı bir gerçek. İyi kötü ittifaklar da sağlandı. Tek adama karşı Millet İttifakı’nın çıkardığı Cumhurbaşkanı adayının desteklenmesi tutumu toplumda karşılık buluyor.

O kadar çok sözümüz var ki;

hangisini nerede, nasıl söylesek. Doğru yer ve zamanda söylenmeyen sözümüzün olması neye yarar. Doğru sözü yanlış yerde söylersek neye yarar peki. "Biz, hayır sözcüğünü bile en uygun biçimde söylemek zorundayız. "Diyen Sovyet eğitimci Anton Makarenko'nun sözünü yeri geldiğinde ifade etmeyi severim.

"Seni başkan yaptırmayacağız " veciz sözünün dilimize yerleşmesi sebebiyle Selahattin Demirtaş sadece Kürtler arasında mı seviliyor. O, iyi partili(İYİP) bir annenin çocuğunun da "Kürt Başkan "ı bilmesinin, sevmesinin kıymeti ne kadar biliniyor merak konusu.

2015 seçimleri öncesinde Antalya’daydım. HDP'nin seçim aracı Muratpaşa gibi görece orta ve üst sınıfın ve laik kesimin yaşadığı yerde Kürtçe müziklerin bangır bangır çalındığında mahallelinin, "bu da ne" diye tuhaf hatta tepkiyle yaklaştığına az tanıklık etmedim. Arada bir araçtan yükselen dönemin HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın sesinden "Seni başkan yaptırmayacağız "sözünün ise alkışlarla karşılandığını da gördüm.

En iyi bildiğim kendi memleketim. Kars. Bu kenti diğerlerinden ayıran bir özelliği de etnik çeşitliliğidir dersem abartmış olmam. Kürdü, Azerisi, Terekemesi, Yerlisiyle bir arada ve iç içe yaşarlar. Her seçim döneminde siyasi partiler gösterecekleri adayların bu kimliğini hesaba katar en azından bunun artısı eksisine kafa yorarlar(dı). Adaylar üzerinden halkların kamplara bölünmesi az yaşanmadı. Öyle seçimler oldu ki, Azeriler faşist veya gerici partilerin payandası derekesine düşürüldü. Bugün de hiçbir iddiası yokken bir vekil çıkarırsa şaşmamak gerek. "İşin sırrı dengede"!

Bütün siyasal analiz yapanlar HDP'li Kürt seçmenin en "bilinçli seçmen" olduğunu söylerler. Doğrudur. Partisinin gösterdiği adayın nereli olduğunu etnik kimliğinin bir önemi kalmıyor. Ancak sadece Kürt seçmenin oyuna mı ihtiyaç var?

"Sözün gücüne her zaman inandım. Roman, sözlü sanatın en önemli koludur, çünkü her okuyucu bir romanı okurken okuduğu romanı başından sonuna kadar yeniden yaratır. Diyelim ki bir zeytin ağacı geçiyor romanda, okuyucunun bahçesindeki zeytin ağacı gelir, romanın içine oturur. Bir ovayı okursa bildiği, yaşadığı ovayı getirir gözlerinin önüne. Hiç ova görmemişse bir ova yaratır oraya koyar. Romanların gücü bu yaratmaya bağlıdır. ” Yaşar Kemal gibi sözün gücüne inanmak gerek.

Terekeme, Yerli, Azeri, Türkmen peşin peşin diğer partilerin yanına mı itilmeli sorusunun yanıtı elbette hayır olacaktır.

Emek ve Özgürlük İttifakı ülkenin her yerinde olmasa da bölgede tek bir listeyle Yeşil Sol Parti'nin adıyla seçime girmesi de önemlidir. Buralarda HDP dışındaki İttifak partilerinin görece zayıflığına bakarak yok sayma tutumu içine girilmemeli. Örneğin Kars, Iğdır ve Ardahan gibi şehir ve ilçelerinde seçmenlerin tamamının Kürt seçmen olduğu yanılgısına düşmeden bölgenin özgünlüğü dikkate alınması gereken bir konudur. Birlik, ittifak kardeşliği perçinleyecektir. Zayıf da olsa İttifakın bileşenlerinin görünür kılınması için çaba sarfetmek Yeşil Sol'u büyütür ancak. Terekemenin yaşadığı yerde Kürtçe konuşmak yerine bir Terekemeyi konuşturmak daha çok ihtiyaç olsa gerek, bölgeyi bilmeyen ağzı tumturaklı soyut laf yapan yerine halkın dilinden konuşanlar kazandıracaktır.

Bölgede sadece Kürtler yok, sadece Kürt sorunu elzem değil resmen Kürdüyle, Türküyle millet aç. Soğan sadece batıda 30 lira olmadı, bir kilo ucuz et kuyrukları da sadece batıda değil. Bu bölgede kışı atlatabilmenin bir servet anlamına geldiğini bilmeyen mi var! Geçim derdi seçim derdinden büyük. Geçim derdini seçime bağlamaktan tek adam rejiminden kurtuluşun birlikten geçtiğini unutmadan sözümüz doğru yer ve zamanda kullanılmalı. Ekmek de istiyor bu halk, barış da istiyor. Sözümüz buna uygun olmalıdır. Halkın öz evlatları halkını sever, halk da onları yeter ki, şarkıyı Aynur Doğan gibi içten söyleyelim...

“Sahi nedir sevmek?
Bi muma ateş olmak mı?

Yoksa yanan ateşe dokunmak mı?”(Şems-i Tebrizi)