Diyarbakır'ın Sur ilçesine bağlı Alipaşa Mahallesi’nde yaşanan göç ve çatışmalı sürecin ardından “acil kamulaştırma” adı altında başlanan yıkımda, evi yıkım kapsamına giren Sabiha Gündüz (47), yaşadıklarını dizelere döktü. “Tüm yaşananlar gelecek zamanlara kalsın” diyen Gündüz, Sur’da yaşanan acıyı, direnişi, tüm dünyaya şiir ile duyurmanın zamanı olduğunu belirtiyor. Kendine has ağzıyla ve serbest şiir tarzıyla yazan Gündüz, şiirlerini yıkıma karşı Sur’da direnen insanlara atfediyor.

‘İNSAN KALBİ OLMADAN YAŞAYABİLİR Mİ?’

5 çocuğuyla yaşadığı evin yıkılışını izlemenin ve bunu engellemek için elinden bir şey gelmeyişinin kahredici olduğunu dile getiren Gündüz, eski evine ve komşularına olan özleminin kendini şiir yazmaya motive ettiğini söyledi. Gündüz, “Mahalleden göç etmek zorunda kaldık, ama yine de Sur’un dışına çıkmadık. Doğduğumuz, büyüdüğümüz, okuduğumuz, kısacası bir hayat kurduğumuz yeri nasıl bırakalım? İlk şiirlerimi Sur’un bedenlerine bakarak yazdım, kalbim ve ruhum hep Sur’un içinde atacak. Sur benim kalbim, asla terk etmem” dedi.

‘ŞİVEMLE YAZMAM BİR DİRENME BİÇİMİ’

Mücadelesini ve öfkesini şiirle anlattığını belirten Gündüz, Sur sürecini kendisi için bir milat olarak gördüğünü söyledi. Göç gibi önemli bir sosyal olayın, şiir ve edebiyatta var olmamasının düşünülemeyeceğini ifade eden Gündüz, “Eskiden aşk ve sevdaya dair şiirler yazardım. Kısmen düzgün bir Türkçeyle ama Sur’da gördüğümüz ve yaşadığımız olaylardan sonra kendi şivemle tanıklık ettiğim yıkım, göç, hüzün ve ayrılık şiirleri yazmaya başladım. Belki de yaşananlar karşısında yaşadığım dramı şiirle haykırmak istedim tüm dünyaya. Bir direniş biçimiydi kendini, kendi benliğinle ifade etme diyebilirim. Nasıl ki birini sevip aşkınızı ifade edersiniz onun için mücadele edersiniz. Ben ise Sur’u sevdiğim için Sur’u kendi şivemle anlatmak istedim” diye anlattı.

'ŞİİRE EKMEK GİBİ İHTİYACI VAR'

Gündüz, komşuları ve dostlarıyla bir araya geldiğinde kendisinden şiir okumasını istediğini söyledi. Şiirin hayatının bir parçası olduğunu ifade eden Gündüz, “Nasıl ekmeğe, suya, yemeğe, ihtiyacınız varsa benim de şiire o kadar ihtiyacım var. Hayal kurmayı çok seviyorum, beni ayakta tutan hayallerim ve umutlarım. İnsan hayal etmeden nasıl yaşar hiç bilmiyorum” diye konuştu. 
 
İleride imkan bulursa yazdığı şiirleri bir kitapta derlemek istediğini aktaran Gündüz, komşusunun uzakta olan oğluna yazmasını istediği “Oğul” şiirini bizimle paylaştı. 

OĞUL 
 
Alipaşa viran oldi,
Etrafı çiyan doldi
Gel gör haline ne oldi 
Kepçeler sardı oni.
Oy oğul! iyi ki burada yoğsan,
Gel bak Diyarıma ne oldi 
Kapıda otırisen cadde göziki 
Etrafi tozdan bulutlar çöki 
Sanki kalbime hançer soğuli. 
 
Oy oğul! iyi ki burada yoksan, 
Kalmadı hawşler viran oldi 
O daracık küçeler harabe oldi,
Komşularımız birer birer yoğ oldi.
 
Oy oğul! iyi ki burada yoğsan,
Etrafımız polis doldi 
dört tarafımız karakol oldi. 
 
Oy oğul! iyi ki burada yoğsan,
Ağlamak istiysen alay ediler 
Nedir nedir paranız bankada diyiler 
Sanki biz dilenciyiğ sadaka veriler.
 
Oy oğul! iyi ki burada yoğsan,
Oynadığın hewşi yıktılar 
Hele top oynadığın küçeyi araki bulasan 
Acep ben burada mı yaşadım diye hayaller kurisan 
Bilmisen ki burada yaşamişsan 
 
Oy oğul! iyi ki burada yoğsan,
Mardin kapi iki adım yol oldi 
Hevsel bağçalari yakın oldi 
Bu seferde insanları yoğ oldi 
Her biri bir yere savruldi
 
Oy oğul! iyi ki burada yoxsan,
Çakal cami karşıda
kastaldan çekiğ suyi
Alipaşa okulu dağıldi
Her bir sebi bir yere gitti
 
Oy oğul! iyi ki burada yoxsan,
Kepçe sesi Azrail gibi geli üzerimize 
Oyle vuri ki evlerimize yüreğimiz kan ağli 
Kimse halimizi anlami 
Keşke öleydim diyarımı bu halde görmiyeydim
 
Oy oğul! iyi ki burada yoğsan…

KAYNAK: mezopotamyaajansı.com