66 yıl dediğiniz nedir ki? İnsan ömrünün artık doksana dayandığı, gelişmiş ülkelerde yüzyıla doğru ilerlediği çağımızda orta yaş sayılabilecek bir yaşta yaşamını yitirdi.
 
Dile kolay, yüzden fazla sinema filmi... Türk sinemasının en önemli jönlerinden biri iken, Yılmaz Güney ile tanışması yaşamını değiştirdi. Şöhretin büyülü dünyasını bir yana bırakıp, bu memleketin gerçek meselelerini anlatan filmlerde rol aldı.
 
Devlet sanatçısı değildi. Bilakis, devlet kendisinden pek hazzetmezdi. 12 Eylül döneminde cezaevine girdi, işkence gördü.
 
Aynı devlet, bugün o son yolculuğuna giderken de yanında değildi. Gerek de yoktu zaten. Bugün, Tarık Akan'ı uğurlamaya devlet değil, halk gelmişti.
 
Onbinlerce kişi, meslektaşları, eylemlerde, protestolarda barikatta yan yana durduğu işçiler, 90'lı yıllardan bu yana emek verip büyüttüğü Taş Mektep'ten öğrenciler ve halk (Nazım'ın dediği gibi 'onlar ki, toprakta karınca, suda balık, havada kuş kadar çokturlar), yani on binler buluştu cenazesinde... Son yıllarda görmediğimiz kadar kalabalık bir cenaze töreniydi O'nunki.
 
Demek ki, şu günlerde pek makbul olduğu üzere saray soytarılığı yapmak, birileriyle aynı kadrajda görünmek için birbirini ezmek hala gerçek sanatçı olarak anılmaya yetmiyor.
 
Türkiye halkı, onu gerçekten sevenleri, toplumu daha ileri götürmek için çalışanları, bu yola baş koyanları başının tacı yapıyor.
 
Demek ki hala bir umut var. Umuda ve mücadeleye devam...