Geçen hafta Ferhat Uludere’yle başladığımız “Beşiktaş Konuşmaları”nda kaçan Şampiyonlar Ligi’ni, takımın eksiklerini, yönetim zafiyetini, Biliç’i konuşmuştuk. Bu hafta ise ligin başlamasıyla birlikte Mersin maçını, kötü zemini, tribünlerin boşluğunu, pasoligi ve efsane başkan Süleyman Seba’yı tribünlerin dilinden konuşmaya çalıştık.

VİCDANI OLAN BÖYLE SAHADA FUTBOL OYNATMAZ

Arat Saadetyan: Mersin İdman Yurdu maçını Beşiktaş zor da olsa kazandı ancak bir sürü sorunla da mücadele etti. Öncelikle felaket bir zemin vardı. Marka değeri diye farazi bir değerden bahsedip milyon dolarlık oyuncuları oynattığımız zemin bu... Ki bu stad henüz yeni yapılmış ve son derece modern bir stad. Biz bu zemin işini neden kıvıramıyoruz sürekli aynı sorunu yaşıyoruz, havalar soğuyup yağmurlar başladığında oynanacak neredeyse doğru düzgün tek bir stad zemini kalmıyor. Bizim seyir zevkimizden ziyade de öncelikle futbolcuların sağlığı önemli. Sakatlık riski böyle bir zeminde çok yüksek, ki iki oyuncu maç oynanırken zemine bağlı olarak sakatlandı. Bu zemine biz futbol severler elbet itiraz ediyoruz, ancak bence asıl futbolcular etmeli, çünkü bu işten para kazanıyorlar ve futbol hayatları oynanacak bu zeminin kalitesiyle fazlasıyla ilgili.

Ferhat Uludere: Bence senin de dediğin gibi futbolcular böyle zeminlerde maça çıkmasınlar. Bunlar gladyatör değil ki sporcu... Lafa gelince "önce sporcu sağlığı diyoruz..." ama...

Türkiye Futbol Federasyonu'nun başındaki malum şahıs yaptığı toplantıda büyük büyük laflar ettikten sonra bu maçı izlerken ne düşündü merak ediyorum. Sahanın halini görünce utandı mı? Veli ve Oktay sakatlanınca bu çocukların sakatlığının sorumlusu benim diye geçirdi mi acaba içinden? Vicdanı olan bir insan böyle bir sahada futbol oynatmaz. Ama gördük ki büyük büyük laflar eden adamlar futbolcu sağlığını hiç umursamıyor... Onların sakatlanması futbolu yönetenlerin umurunda değil. Bu saha aslında Türkiye'deki futbolun ne ve nasıl olduğunun bir simgesi... Türkiye'deki futbolu allayıp pulluyoruz ama içine girince bir bataklıkla karşılaşıyoruz. İşte o bataklık daha ilk maçta yine ortaya çıktı. Tribünlerden küfürü sileceğiz diyenler taraftarlarla birlikte küfürlü tezahürat yapan futbolculara ceza veremiyor bu ülkede...

LİGİN ADI SÜLEYMAN SEBA KONSA NE OLUR KONMASA NE OLUR?

Arat Saadetyan: TFF Başkanı Yıldırım Demirören bu sezon oynanacak Süper Lig'e Süleyman Seba'nın adının verildiğini açıkladı. Bu aslında biraz ironik bir durum değil mi sence de? Bir de Seba'nın geçmişinde MİT'te çalışmışlığı var ve bu bir sır falan değil. Bu güne kadar Beşiktaş taraftarı onu bu geçmişiyle sevdi, hatta umurunda bile olmadı bu geçmiş. Ancak vefatıyla birlikte sol çevrelerden Seba'ya dair çok olumsuz sesler yükseldi, adeta katil, tetikçi, işkenceci muamelesi yapıldı. Ben bunu sol cenahın futbolla olan alakasının ölçüsüne veriyorum. Bütün bunları söyleyebilmek için Seba'yı gerçekten tanımıyor olmak gerekir zira. Ancak şunu da biliyorum “bilmiyorsan konuşmayacaksın!”

Ferhat Uludere: Süleyman Seba Türkiye’nin en önemli futbol değeridir. Bugün hala özlemini duyduğumuz Beşiktaş’ı yaratmıştır. Kazanmıştır ve başarılı olmuştur. Bu futbol kültürü içinde insani değerlerin ne olduğunu hem taraftarına, hem futbolcusuna hem de rakiplerine anlatmıştır. Süleyman Seba’yı unutmamak ve onun anılarını yaşatmak için elimizde o kadar çok neden var ki…

Süleyman Seba kimsenin desteğine ihtiyaç duymadan yaşadı ve şimdi de kimsenin desteğine ihtiyacı olduğunu sanmıyorum. O yüzden federasyon sezonun adını Süleyman Seba koysa ne olur koymasa ne olur... Federasyon başkanı sezonun ismini Süleyman Seba sezonu koyacağına vaktiyle Beşiktaş taraftarını Seba’ya karşı kim kışkırttı onu açıklasın. Bilmiyorsa babasına sorsun o kesin biliyordur… Süleyman Seba hakkında söylenenleri hiç ciddiye almıyorum aslında. Kim ne derse desin; neticede Süleyman Seba’ya duyulan saygının zerresini değiştirmeyecektir nazarımda…   

PASOLİG YARATILAN FRANKENSTEIN’DAN KURTULMA ÇABASI

Arat Saadetyan: Peki biraz da maçı ve tribünleri konuşalım. Lig başladı ve Paso Lig uygulaması da hayata geçti. Ana akım medyada hiç bahsedilmese de tribünlerin bu uygulamadan etkilendiği çok açıktı. Neredeyse boş tribünlere oynandı maçlar. Seyirci ortalaması zaten düşük profilli bir ligiz, bilet fiyatları fazlasıyla yüksek, buna bir de paso ligi ekliyoruz. Gerçek bir futbolseverin asla içine sinmeyecek bir uygulama olduğunu düşünüyorum.

Ferhat Uludere: Doksanların ikinci yarısından bu yana Türkiye’de bambaşka bir futbol kültürü yaratıldı. Takımlar zenginleşti ya da zenginleştirildi. Kara para aklamak için bir araç haline geldi futbol. Ve mafya futbol topu kadar futbolun içine girdi… Bunları futbol adına karar veren yönetimler yarattı. Futboldaki şiddet, şike, küfür, ırkçılık, saygısızlık aklınıza daha ne geliyorsa onların ürünü… Şimdi yarattıkları Frankenstein’dan kurtulmaya çalışıyorlar. Bu federasyon şikenin üzerini örtmüş bir kurumdur… Buna rağmen insanlar yine maça gidiyor. Ben böyle bir durumda maça giden insan sayısının yine fazla olduğunu düşünüyorum. Galatasaraylı ve Fenerbahçeli birçok arkadaşım artık yaratılan bu gerilimden o kadar rahatsız ki maç izlemek istemiyorlar… Galiba artık futbolseverler futbolun şiddet ve para üzerinden yönetilmesini istemiyor

MERSİN MAÇINDA SAHADA FUTBOL OYNANMADI

Arat Saadetyan: Maça gelelim, Siyah-Beyazlılar, Arsenal maçıyla üç sakat vermişti, Oğuzhan, Tolga, Demba Ba. Maç oynanırken bir de Veli Kavlak'ın sakatlığı geldi. Ancak Beşiktaş çok da ahım şahım oynamadan kazanmasını yine de bildi. Mustafa bence maçın kahramanlarındandı, pek tabi kaleci Cenk'i ayrı tutuyorum, Necip de bu maçta kendinden beklenenden daha fazla iş yaptı. Keza Kerim Frei'de göz doldurdu. Cenk ise attığı golün dışında karşı karşıya kaldığı pozisyonları harcamasıyla önce çıktı sanki. Atiba’yı saymıyorum haksızlık etmek istemem ancak bu performansına o alıştırdı bizi.

Ferhat Uludere: Bence tüm maçı çok güzel özetledin... Benim söyleyecek fazla bir şeyim yok... Zaten o sahada futbol oynanmazdı ki. Oynanmadı da zaten. Mahalleli çocuklar evlerinin arkasındaki arsada futbol oynadı, bir grup insan da onları izledi. Bu maç hakkında ileri geri konuşursak her iki takıma da ayıp etmiş olmaz mıyız sence?

Arat Saadetyan: Bu maçla gördük ki bir iki sakatlık geldiğinde Slaven Bilic'in eli kolu bağlanıyor. Takım içinde sürekli yer değişikliği yapması gerekiyor. Sosa'yla birlikte biri sağ açık olmakla birlikte en az iki nitelikli oyuncuya daha ihtiyacı vardı Beşiktaş'ın.

Ferhat Uludere: Arsenal maçından sonra Fikret Orman yanılmıyorsam üç tane daha transfer yapacaklarını söyledi. Arsenal maçından sonra da boş umutlar dağıtmaya devam etmişti yani. Üç transfer derken transfer döneminin bitişinde elde sadece Sosa var. Hatta Sosa yarı kiralık yarı satılık gibi bir şey... 15 Ekim'e kadar kiralık, 15 Ekim'den sonra Beşiktaş bonservisini alabilirmiş... İlginç bir transfer anlaşması...

Bilic’in transfer listesinin başında Sosa’nın olduğunu söyleniyor. Bilmiyorum; belki doğrudur ama bu yönetim taraftar ile arasında hep Bilic’in olmasını istiyor. Danny de dahil patlayan bütün transferleri Bilic’in istediği söylüyorlar. Demba Ba’yı Bilic istedi biz aldık diyen yok mesela… Bu yönetimle Bilic’in işi çok zor valla.  

Arat Saadetyan: Bu sezonun en büyük transferi Mustafa ve İsmail diyebilir miyiz o zaman?

Ferhat Uludere: İsmail’in böyle oynayacağını tahmin etselerdi sanırım Ramon Motta’yı transfer etmezlerdi. Büyük umutlarla alınan nice sol bek İbrahim Üzülmez’in yedeği kalmışken İsmail, İbrahim abisini bile bazı maçlarda yedek bırakmıştı ilk zamanlar. Bu sene Beşiktaş’a gelmiş ama sakatlıklar yüzünden istenen başarıyı yakalayamamış üç futbolcu var kadroda: Ersan, İsmail, Mustafa… Üçü de harikalar yaratıyor; umarım bir daha sakatlanmazlar.

ALMEDIA’DAN SONRA GOL KAÇIRAN FUTBOLCUYA TAHAMMÜL KALMADI

Arat Saadetyan: Beşiktaş’ın geçen sezondan edindiği en büyük öğreti, takım bütünlüğüyle savunma yapmayı öğrenmesi sanırım. Geçen sezon 1-0 giden birçok maçta son dakikalarda yenilen gollerin bedelini ağır ödemişti takım. Ancak Feynoord, Arsenal ve Mersin maçları gösterdi ki kolay gol yemiyor bu takım. Ama yine de takımı rahatlatacak ikinci golü bulmakta hala sıkıntı var.

Ferhat Uludere: Geçen yılın ikinci yarısının bir bölümünü hatırlarsan; penaltı dışında gol yemiyordu Beşiktaş. Bu sene bunu daha iyi yapacak gibi görünüyor, ama gol sıkıntısı çekeceğimiz kesin. Umarım Kerim’in ve Cenk’in kaçırdıkları gollerin sebebi zemindir. Çünkü Almedia sayesinde taraftarın kaleciyle karşı karşıya kaldığında gol kaçıran futbolcuya tahammülü kalmadı. Sosa orası için bir nebze çözüm olacaktır diye düşünüyorum ama tabii sıkıntı onunla bitecek gibi değil. Olcay’ın bir an evvel toparlanması gerekiyor, toparlanmayacaksa da oynatılmasın. Çünkü kötü bir Olcay sahada çok sırıtıyor; eğer taraftar Olcay’ı yuhalamaya başlarsa bir daha kimse Olcay’dan verim alamaz…

Arat Saadetyan: UEFA kupasında grup kuraları çekildi ve Beşiktaş Tottenham, Partizan ve Asteras Tiripoli ile eşleşti fena bir kura gibi gözükmüyor ne dersin?

Ferhat Uludere: Üçüncü torbadan girdiği Şampiyonlar Ligi kurasında dördüncü torbadan Almanya şampiyonunu çeken, bu yıl onca takım arasında Arsenal’e rakip olmayı başaran Beşiktaş için elbette iyi bir kura diyebiliriz. Gerçi yine Tottenham yabana atılacak bir rakip değil. Beşiktaş’ın en azından ikinci olarak bu gruptan çıkması gerekir…