Siyasi partiler doğası gereği iktidarı hedefler. Basit bir tabirle yönetmek isterler. Siyasi partilerin iktidar hedeflerini gerçekleştirecek yegâne araç ise meşru seçimlerdir. Seçim süreçleri bu anlamda siyasi partilerin ülke yönetimine dair tasarımlarını anlatmaları için yakaladıkları yegane fırsattır. Bunun için de ülke yönetiminin değişeceği sathı mailde, seçim süreci başlar, kamu kaynakları tahsis etmek suretiyle partilere propaganda zemini yaratılır. Ki her parti, programını ifade edebilsin. Siyasi parti olmanın ve doğal olarak seçime girmenin doğal güzergahı bu şekilde oluşur. Mutlu ki 6 mart tarihinde açıklanan yol haritası ile beraber seçimlerin kazanılması ile millet ittifakını oluşturan her bir parti ülke yönetiminde şu ya da bu şekilde söz sahibi olabilecek ve siyasi bir parti olmanın ereğini yaşamış olacaklardır. Bu partilere mensup olan her bir birey daha bugünden üstün bir isteklenme kazanmıştır. Rollerin pekişmesi ve iktidarda hangi partinin hangi konumda olacağının netleşmesi ile beraber küçük yüzdelerle ifade edilen millet ittifakı partilerinin işaret bekleyen AKP ve MHP içi kararsızların yönelmesine ile önümüzdeki iki ayda keskin siyasi yükselişleri şaşırtıcı olmayacaktır. Nitekim kitleler siyasi partilere bu gibi süreçlerde yönelirler. Cumhur ittifakı bileşenleri ise ya iktidarlarını sürdürecek yahut muhalefet olarak yaptırmama iktidarının kıvancını yaşayacaklardır. Öte yandan seçimlerin sonuçlanması ile beraber asıl olan kendini kitlesine anlatma fırsatını yakalamış siyasi partilerin kazançlarını hesaplamak olacaktır. Bu fırsatı iyi değerlendirememiş partiler ya önderlik değiştirecek ya da dil değiştireceklerdir. Bu iki sonuçtan birini yapmayan partiler ancak ve ancak dar çıkar çevrelerini koruyan, ereğini esas olarak kaybetmiş kulüplere dönüşecektir.

Peki emek ve özgürlük ittifakı? Bu ittifakı siyaseten oluşturan partilere baktığımızda özellikle sosyalist partiler bahsini ettiğimiz iktidar değişimini çok daha fazla arzulayan, bu anlamda ülke yönetimi bütünen değiştirmek gibi devrimci programa sahiptirler. İttifakın ana omurgasını oluşturan HDP demokratik ulus paradigması içinde bahsini ettiğimiz iktidar değişimini tabandan ve yerelden başlatmak gibi bir siyasi programa sahip. İlk bakışta farklı bir siyasi hedef gibi görünen bu politik program iyi işletildiği takdirde Emek ve Özgürlük İttifakının diğer bileşenlerinin programını güçlendiren, katalizör işlevi gören bir program. Zaten ittifakı ayakta tutan şey de bu denkliğin bütün bileşenlerce görünmüş olması. Madem ki Emek ve Özgürlük İttifakı da hedef bakımından diğer ittifaklardan farklı değil şu halde Emek ve Özgürlük ittifakı ne yapacak? İkinci cumhuriyeti yaşıyoruz. Üçüncü cumhuriyetin şafağındayız. Hepimizin kaderini derinden etkileyecek bu seçime nasıl gireceğiz? Hem millet ittifakı hem de cumhur ittifakı için bir beka seçimi haline gelmiş bu eşik Emek ve Özgürlük İttifakı için ne anlam ifade etmektedir?

 Türk sosyalistleri, Kürt yurtseverleri ve azınlık görüşe muhalif diğer düşünceler için bu seçim kendilerini resmi ideoloji ile zehirlenmiş çoğunluk kitleye, iktidarı kabaca ve hırsla hedefleyen ve makamları geniş halk kitlelerin çıkarlarına üstün tutan düzen siyasetçilerine anlatma zamanıdır. Elinde ilk defa bu kadar tartışmasız bir şekilde iktidara açılan kapıların anahtarını tutan emek ve özgürlük ittifakının her bir mensubu, bu ülkenin aydınlığına hizmet edecek esas yol haritasını hem kamuoyuna hem siyasetçilere telkin etme gücüne sahiptir. Daha açık bir ifade ile Amed Sporu amansızca lince maruz bırakan zehirlenmiş taraftar kitlesine, Kürtlerin ulusal tahayyüllerinin ne kadar saf ve makul, iyi ve iyileştirici olduğunu anlatma, Türk sosyalistlerinin eşitlik ve özgürlük gibi kuşatıcı ve üstün istekleri karşısında her defasında coplanıp yuhalanmasına yol açan toplumsal körlüğü giderme gücü ilk defa bu kadar güçlü bir şekilde ellerinde. Çünkü her iki ittifakında seçim galibiyeti en basit tabirle Emek ve Özgürlük İttifakının elinde.

Peki Emek ve Özgürlük İttifakı bu gücü elinde tutacak mı? Niyetli mi? Yalın bir ifade ile siyasi parti ittifakı olmanın erekleri doğrultusunda hareket edecek mi?

Maalesef daha ilk fırsatta emek ve özgürlük ittifakı bileşenleri bu gücü derhal devretme refleksine kapılmış görünüyorlar. Aday çıkarmamayı ciddi bir şekilde masada. Yani Türkiye’nin ötekileri ellerine geçen bu önemli fırsatı derhal devretme hazırlığı içinde olabilirler. Üstelik bahsini ettiğimiz bu vazgeçme süreci millet ittifakı içinde İyi Parti kanadının açık muhalefetine rağmen olacak gibi görünüyor. Sosyalist fedakarlık ve Kürtlerin saflık ve mertliğiyle ortaya çıkan bu vecd, degajman hali mesele siyaset ve diplomasi olduğunda siyasi intiharla sonuçlanabilir.

Emek ve Özgürlük ittifakı siyasi parti olmanın gereği olarak kitlelerine vaad ettikleri eşit ve özgür toplum vaadi için ülkeyi yönetmek dahil her türlü riski göze almak zorundadır! Kendi adayıyla birinci turda programını anlatmak ve söylenecek bütün sözlerini birinci turda tüketmiş olan diğer iki siyasi rakibe ve kamuoyuna ikinci turda söylemini pekiştirerek gerçek yol haritasını telkin etmek zorundadır. Kürt sorunun, sınıfsal uçurumların, kadın haklarının, ekolojik krizlerin ülke gündemine gelmesi, seçim sonrası oluşacak iklimde kalıcı olarak yer alan başlıklar olması için tarihi bir fırsat yakalanmıştır. Kürtler ve sosyalistler üzerinde uzun zamandır süren siyasi soykırım ve ambargo, ikinci turda bütün canlı yayın araçlarının Diyarbakır sokaklarında ve Kadıköy’de halka mikrofon uzattığı, taleplerini dinlediği ve böylece belki ilk defa özne olmanın haklı gururu ve şerefini yaşayabileceği bu fırsatı sonuna kadar kullanmak zorundadır.

Kürtlerin saflığı ve iktidar hırslarından uzak yapısı ile Türk sosyalistlerinin fedakârlığı hem Türk sosyalistlerinin hem Kürtlerin şeref ve haysiyetlerine, soyalistlerin ağır başlılılığına olan düşkünlüklerine ikame edilemez. Diğer bir ifade ile ülkenin değişimine olan acil ihtiyaç iktidarın değişimine olan acil ihtiyaca kurban edilemez. Hele ki Kılıçdaroğlu değişimin kişi ve iktidarla, yönetimle değil bizzat bizim değişimimizle mümkün olabileceğine dair bu kadar ikna olmuşken... HDP ve diğer Emek ve Özgürlük İttifakı bileşenlerinin deprem felaketinin Kılıçdaroğlu’nda yarattığı anlamlı değişimin de farkındayken…