Mustafa Güçlü / Demokrat Haber

Muğla Köyceğiz Sandras Dağı’ndaki madencilik faaliyetlerinin bölgede yarattığı olumsuz etkilere karşı yöre halkını bilinçlendirmek ve farkındalık yaratmak amacıyla kurulan “Sandras’ı Koruma Platformu” kurucularından Neşe Yüzak ile Muğla’da ve ülkemizde çıkan son yangınları ve yapılması gerekenleri konuştuk. Yüzak, “Yangında üzüldüğümüz orman alanının kat be kat fazlası maden alanlarında yok ediliyor ve bu alanlar rehabilite edilemiyor” diyor.

Bu yaz ülke tarihinin en büyük orman yangınlarıyla mücadele ettik. Sizce ülkemizde doğal afetleri önlemek için önceden yeterli seviyede çalışmalar yapılıyor mu?

Ülkemizde ne yazık ki her türlü sorunu oluşana kadar önemsemeyen ve kaynak ayırmayan bir zihniyet var. Teknik insanların yetkileri göstermelik, koyulan kurallar çiğnenmeye müsait, mevzuatlar ise sadece uyanlar için çalışıyor. Her afet sonrası yapılması gerekenler büyük toplantılarda dile geliyor. Ardından unutulup aynı akıbet bekleniyor. Biraz popülist politikalardan uzaklaşıp insanlarımızı eğitmemiz gerek. Mevzuat koyup onu uygulatmak ve uygulamak devletin görevi. Umarım bu üç hafta içinde yanan 135.000 hektarlık alan artık yangınlara hazırlanmak için bütçe ayrılmasını ve personel istihdamını ve eğitimini sağlar.

Resmi verilere göre ülkemizde her yıl çeşitli sebeplerle ortalama 8-10 bin hektar orman yanıyor. Bu yangınların önüne geçilebilmesi ya da zamanında müdahale edilebilmesi için neler yapılmalı?

Öncelikle orman köylüsünün eğitilmesi gerekir. Mutlaka köylerde devlet tarafından sertifikalı itfaiye gönüllüsü ekibi kurulmalı ve bu kişilerin koruyucu malzemeleri ve ekipman üzerlerine zimmetlenerek verilmeli. Yangın anında itfaiye için yedek kuvvet ve ilk müdahale imkânı oluşur böylece. Hızlı müdahale için yeterli personel önemli. Başka yerden Marmaris’e yangına giden personel kendi yangınına yetişemez. Bu koordinasyonun iklim koşullarına göre uygun desteklerle yapılması gerekir. Kriz masasının uyumlu çalışması ve komuta zincirinin kırılmaması, komuta kademesini alacak kişinin bölgeyi bilmesi ve yangın tecrübesi de ayrıca önemli faktör. Yangına hassas alanlarda tecrübesi olmayan şeflere görev verilmemeli. Bölgeyi tanıması için atamalar kış aylarında yapılmalı.

Anayasa'nın 169. Maddesine göre, yanan orman alanları hiçbir koşulda imara açılamaz ve bu alanların yeniden orman özelliğine kavuşturulması gerekir. Bunlar yasada yazanlar ve herkesi bağlayan hükümler olmasına rağmen herkeste bir kuşku var. Geçmiş yıllardaki olumsuz uygulamalara bakarak ormanların rant için imara açılması konusunda neler düşünüyorsunuz?

Yangınlar sonrası bu alanlara bir şey yapılamaz söylemleri herkesin dilinde. Oysa ki kısa sürede bu alanlardaki “Daha önceden planda vardı, o yüzden izin verdik normal yürüyor” şeklinde projeleri yakında göreceğiz. Bu yangın nedeniyle birçok alan temizlendi. Buraların plantasyon alanı olması da mümkün. Yani kereste yetiştirmek için orman tahsisleri. Turizm yatırımları ve maden işletme ruhsatları da birçok yerde yangınla çakışıyor. Yangında üzüldüğümüz orman alanının kat be kat fazlası maden alanlarında yok ediliyor ve bu alanlar rehabilite edilemiyor. Bu örtülü bir afet bana göre.

Yangınlara müdahalede sizce en etkili araç ve yöntem nedir? Bakanlığın envanterinde yangınlara müdahale için özellikle uçak ve helikopterin olmadığı görüldü. Köyceğiz’deki 14 gün süren yangınlarda saha adeta kendi kaderine terk edildi. Bu konudaki sizin izlenimleriniz ve düşünceleriniz neler?

Köyceğiz yangını Marmaris yanarken oldu ve ne yazık ki çok küçük alanda çıkan yangın itfaiye beklerken büyüdü. Dalaman hava limanına bu denli yakın bir nokta için bir yangın helikopteri bulunamadı. Başlangıç noktası yerleşim alanına yakın olmadığı için de müdahale acil yapılmadı. Aşırı hava sıcaklığı ve rüzgârın etkisi ile hızla ilerledi. Çoklu noktada çıkan yangınlarda kriz masası iyi bir yönetim de sergileyemedi. Valilik, Büyükşehir, İlçe belediyesi koordinasyonu yerine bir yarış vardı. Belediyeler çok miktarda yardım topladı ve alana gönüllülerle ulaştırdı. Devlet kurumları da kendi yardımlarını organize etmeye çalıştı. Nakdi yardım toplanamadığı için malzeme yardımları gereksiz boyutlara vardı. Valilik ve kaymakamlıklar vatandaşlara sağlıklı bilgi ulaştıracak bir kanal yaratamadılar. Bu da bilgi kirliliği yarattı. Yangınlar örtü yangınını aşıp tepe yangınına ulaştığı için hava desteği gerekti. Ne yazık ki bu konuda kurumlarımız sınıfta kaldı. 2021 bütçesinde 26 helikopter alımı talebi koyulmuş ve 2021 sonrasına ertelenen kalem olarak kalmış. İşte bu öngörüsüzlük, küresel ısınmayı önemsememek, hiç günahı olmayan orman yaşamını yok etti. Yine de canla başla sahada çalışan emektar ormancı, itfaiyeci, köylü, gönüllü birçok insan tesellimiz oldu. Hakları ödenmez.

Yangın söndürme çalışmalarında kendiliğinden de olsa gönüllülerin büyük çabasına şahit olduk. Sizce yangına müdahale eden personelin eğitimi ve sayısı yeterli mi?

Personelin eğitimlisi de var eğitimsizi de ne yazık ki. Personelden çok komuta kademesi ve krizi çözme sahayı tanıma sorunları olduğu görüldü. Gönüllüler sahada yönlendirileceğine, sahadan çıkarılma talimatları ile zayıflayan alan çalışmaları sorun oldu. Yangını seyretmek zorunda bırakılan ağlayan gönüllülere şahit olundu. Gönüllülerin sahaya yemek taşımalarına bile izin verilmediği oldu. Mevcut personelle alana bu ihtiyaçları gönderemedikleri için insanların kan şekerleri düşmüş. Tuz kaybetmişler. Zor bir süreç yaşandı. Kutuplaşan bir toplumun zararları da bu arada gözlenmiş oldu. Her şey insanların birbirlerini sevmesiyle daha kolay. Umarım kutuplaşan değil barışan bir topluma dönüşme yoluna gireriz. Bu konu da önemli bir afet.

Son söz olarak neler söylemek istersiniz?

Yangın sonrası köylülerin ihtiyaç tespitleri için de kurumlar ortak davranamadı. Bu kutuplaşma nedeniyle insanlar bölgeye kendi elleri ile yardım götürdü. Eşit bir dağıtım yapılamadığı için suiistimaller köylerde memnuniyetsizlik doğurdu. TOKİ vasıtası ile ev yapımı lafının daha ilk günden yapılması ve vatandaşa “keşke benim de evim yansa diyeceksiniz” denmesi işin en acı yanıydı. Köylüye afetten çıktıktan sonra ödemeli bir ev öngörmek de ayrı bir müteahhitlik bakışı, bu da çok olumsuzdu. Umarım daha sağlıklı sistemler oluşturmak için bunlardan ders çıkarılır.